Kimimiz için nefes alıyoruz, öyleyse yaşıyoruz demektir.
Pek çoğumuz için de, yaşıyoruz ama nasıl yaşıyoruz sorusunun cevabını araştırma sorumluluğunu alıyoruz.
Eğitimci, yazar, şair Celal Gök de, "Nefesin Ötesi..! " adlı şiirinde şöyle diyor:
"Boynu bükük sesin acısını yaşıyorum.
Aczin çaresizliğinde gözyaşım ."
Rahmetli, ünlü müzisyen sanatçı Müslim Gürses de ;
" Yakarsa dünyayı garipler yakar..! ".
Ve;
İçinde yaşadığımız dünya ve ülkemizde her gün, hepimizi üzen, yürekleri paralayan olaylar zinciri artarak devam ediyor.
Sanki toplum, psikolojik moral çöküntü içinde adeta cinnet halı yaşıyor.
Herkes, bu gidişattan çok tedirgin.
Evinde, bahçesinde, iş yerinde, sokakta, çarşıda, hastaneye, okulda, trafikte..hemen hemen her an bir kadın cinayeti, bir soygun hırsızlık, çete olayı, dolandırıcılık, mafya..taciz, tecavüz..ne dersen de her türlü suç çeşidini rastlamak mümkün.
Hele genç yaştaki kardeşlerimizin uyuşturucu batağına düşmeleri, başkalarına, anne babasına, yakınlarına da zarar vermeleri toplumun, ailenin ve bireylerin huzurunu, can güvenliğini derinden sarsmaktadır.
Daha dün televizyon haberlerine düştü.
Ünlü bir sanatçı Umut Akyürek'in bir anne olarak feryadını duymayan kalmadı.
Kadıncağız, kızı Melek için ;"Ya beni öldürecek, ya kendini öldürecek...!, Bana zarar vermesinden korkuyorum, kapıyı kilitleyerek yatıyorum" der. Çaresizliğini yetkililerden bir yardım bekleyerek itiraf eder.
Bu artan olaylar üzerine, dünyanın, çevrenin, insanların bu kadar kirlenmesi üzerine de; bir sosyolog, bir filozof, bir çevirmen ve bilim insanı bir öğretim üyesi Ulus Berker hocamız da şöyle diyor:
"Evimde televizyon olmadığı için pencereden bulutları seyretmeye başladım."
Pek çok eş dost da, ben televizyon haberlerini izlemiyorum. Bıktım iç karartan bu haberlerden diyor.
Hep aynı konu, aynı türden haberler. Kesinlikle haber izlemiyorum ama bu şekilde halkımız nereye kadar tahammül edecek? Daha ne kadar bu sosyal barışı tehdit eden, vücudun her yerini bir kanser gibi saran kan dondurucu olayların biteceği günü bekliyorlar.
Artık bazen biz bile bir yazar olarak, biz de çok etkileniyoruz. Kimi, neyi nasıl anlatacağımızı zorlanıyoruz. Bir türlü olmuyor işte. Bir kere vatandaşın ağzının tadı kaçtı. Herkes huzursuz. Gelecek endişesi taşıyor. Toplum çok mutsuz. Çok aşırı stres altında. Çok gerilen ip, bir gün kopar. Allah korusun.
Çok zor ve nazik bir dönemden geçiyoruz. En başta ülkeyi yönetenler olmak üzere iktidar ve muhalefete, siyaset kurumuna çok iş düşüyor. Çeyrek asırdır sosyal, ekonomik ve siyasi olaylarla epeyce hırpalanmış ve çok yorulmuş bir toplumun fabrika ayarları ile daha fazla oynanmasını kaldıracak hâl kalmadı. Ne anayasa, ne babayasa... ne çözüm süreci... Ne de başka ham hayalleri dillendirmenin bu ülkenin milli birlik ve beraberliğine ve ülkesi vatanı ile bölünmez bütünlüğüne gölge, bir küçük leke düşürme provaları milletin asıl vicdanında daima hüsrana uğrayacaktır. Ne bileyim işte, büyük Türk Milleti son 200 yıllık tarihten gelen var olma, yaşama serüveni içinde;
Daha adaletli,
Daha hak ve hukuku savunan...
Daha merhametli ve insancıl...
Ülke refahını hakça bölüşerek,
85 milyonun insanca yaşama hakkı ve mutluluğunu...
İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın felsefesini...
Yaşatamadığımız sabi bebekleri ve saf temiz çocukları...
Nice kadın katliamını...
Görmemezlikten... duymazlıktan gelemeyiz.
Hayatın içinde maalesef nasıl yaşıyorsak yaşıyor ve tanık oluyoruz.
Gene Şair Celal Gök hocanın şiirinden şu bir kıtasıyla ;
"Acı vermez dünkü yaralarım,
Halde mahkûmum bir tebessüme.
Gül, güller açsın gülüşünde al al..!
Sevinçle kokladığım bir gül elinde...!
Yaşamak nefes almanın ötesinde...! "
Yaşamak gerçekten çok zorlaştı. Allah, ülkemizi ve milletimizi korusun.
Kalın sağlıcakla.