Mutluluk birey ve toplumsal olmak üzere ikiye ayrılır. Bireylerin mutluluğunun toplamı toplumsal mutluluğu meydana getirir. Mutlu birey, mutlu toplum – mutlu toplum, mutlu birey birbirlerini tamamlayan olgulardır.
Bireyin mutluluğu ailede başlar. Mutlu ailelerde yetişen genç nesiller mutluluğu daha kolay elde ederler. Mutlu ailelerden oluşan toplum mutlu toplumdur. Toplumun mutluluğunun ekonomik, sosyal ve siyasi boyutları vardır. Ekonomik yapısı bozuk, gelir dağılımı dengesiz, sık sık krizlerin yaşandığı toplumlarda yüksek enflasyon toplumsal değerleri erozyona uğratır. Enflasyon ahlakı götürür. Birey böyle bir toplumda güvensiz ve korumasız kalır. Bu mutluluğunu yok eder. Bireyler arasındaki ekonomik, sosyal farklılıklar arttıkça, toplum ve birey gelecek endişesine kapılır. Mutsuzluk dalga dalga bireyselden topluma doğru artar.
Adalet anlayışının zayıfladığı toplumlarda birey ve toplum kaosa sürüklenir. “Adalet mülkün temelidir” ilkesi lafta kaldı mı böyle bir toplumda huzurdan bahsetmek imkânsızdır.
Bireysel özgürlüklerin tehdit altında olduğu toplumlarda mutluluktan söz etmek olanaksızdır. Anarşi ve terör mutluluğun can düşmanıdır. Ondan nemalanır.
Mutlu insan can ve mal emniyeti sağlanmış toplumlarda yetişir. Hak hukuk anlayışının yitirildiği toplumlarda, bireyin mutluluğundan bahsedilemez.
Bugün Dünyada mutluluk bakımından bireysel ve toplumsal amaca ulaşmış ülke yok gibidir. İnsanlık her zamankinden daha çok, günümüzde bireysel ve toplumsal mutluluğa muhtaçtır.
Tarih insanoğlunun mutluluğu aramak için giriştiği uğraşı ve serüvenlerden ibarettir, diyebiliriz. Tarih boyunca düşünce üreten felsefeci, düşünür ve edebiyatçılar mutluluk üzerine çok söz söylemişlerdir. Belki hepsi doğrudur. Mutlaka eksiği vardır. Her söylenen söz, bir evvelki söylenen sözün eksiğini tamamlamakta.
“Mutluluk kendiliğinden gelmez. Onun için emek sarf etmek lazımdır. Mutluluk mutlu anlardan oluşur. Sürekli değildir. İnsanın ancak mutluluğa temayüllü olması diye bir durum vardır. Mutluluk sonsuz bir yaşam değil onlarla başa çıkabilme yeteneğidir.”
Platon “mutluluğun özü iyiyi arayıp bulmak” derken Kiekeguard “ bilinç arttıkça insan mutsuzlaşır” der.
Chopenhauer’a göre mutluluk “mutsuz olmamaktır” ve bu kafidir.
Montesguie” mutluluk varacağımız bir istasyon değil bir yolculuk biçimidir.” Der.
Andre Mausois “insanın beklemekte olduğu mutluluk tatmakta olduğu mutluluktan daha güzeldir”.der,
Nevvton “mutluluğun formülü gerektiğinde önemsiz şeylerle meşgul olabilmektir” der.
Senecu “Para ile satılan alınan mutluluk daha fazla para karşısında yenilir”der.
Byron son sözü söyler “ Mutluluğu tutmanın tek yolu, onu paylaşmaktır” der.
Türk Milletinin yaşam şekline kültürüne en uygun mutluluk anlayışı “ Mutluluk elimizde olanlara sevinmek, olmayanlar için ise üzülmemektir. Her zaman, bizden daha iyi durumda olanları değil, bizden daha zor olanları düşünmektir” olsa gerek .
MUTLULUĞUN RESMİ
Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar.
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan.
Ayağında Varna’nın tozu.
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
Hasretle kucaklayabilseydim.
Seninle bir daha
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi.
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
Kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik meserret kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi işseydin.
Anlatsaydık
O günlerden, geçmişten, gelecekten
Ne günler biterdi, Ne geceler
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız
Anılarda kalan
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi
Bir baştan bir başa
Yattığımız yerler müze olmuş
Sürgün şehirler cennet
İşte o zaman Nazım
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tuval yeterdi
Ne boya
ŞİİR ABİDİN DİNO