26 Ocak 2015 günü bu köşede “Aydın’da bir Müslim Hoca” başlıklı yazıda Aydın’ın en önemli Yerel Tarih Araştırmacısı AYTAG Kurucu Başkanı Müslim Özbalkan ile karşılaşmamızdan bahsetmiştik. Siyasal Bilgilerde asistanlık yapmış Müslim Hoca’nın altı ay sonra 31 Temmuz 2015 günü akciğer kanserine yenik düştüğü haberi ile üzüldüm. Bu vesile ile vefatının ardından yaklaşık 2,5 yıl sonra yazımızı tekrar paylaşarak bir kez daha anmış olalım.
**
“Emekliyim Abi”
Sözü ağzımdan çıkıvermişti.
“Kardeşim! Kaya, kuş, ağaç, hayvan hiç emekli oluyor mu?”
Bir an,
“Mardin’in kadrolu eşekleri var. İzmir Kadifekale’de çöp toplayan eşekler emekli oluyor. Hatta İzmir’dekiler Çeşme Eşek Adasında emeklilik yaşıyor…”
Diyecektim ki gülümseyerek vazgeçtim. Doğduğu yer olmasa da yaşadığı yer olan Aydın’da Müslim Hoca ile geçirdiğimiz birkaç saat içerisinde sorularımıza soru ile karşılık vererek, hazıra konmayın deyip zihinlerin bile boş durmasına fırsat vermiyor… Sohbetimizden aklımızda kalanları toparlamaya çalıştım.
Mahallede çocukların Profesör Dedesi, ünlü tarihçimiz Prof. Dr. İlber Ortaylı Hoca ile okul arkadaşı olduğunu öğreniyoruz. ‘Gizli Belgelerle Barış Gönüllüleri’ kitabı yazarı Müslim Özbalkan, dediğimiz gibi, Mülkiye’de Şehircilik Kürsüsü'nde asistanlık da yapmıştır. Yazdığı kitap ise ayrı bir konu ki, emperyalizmin ülkemiz üzerindeki oyunlarının ilk perdesini hayretle gözlemleyebiliyorsunuz.
Hoca, emekliliğini öyle rahatça değil de dolu dolu yoğun bir şekilde çalışarak geçirmekteydi. Pardon! Emekli sözüne de çok kızıyor hoca. Anlaşılan hiç de öyle para, pul ile de işi yok. Onlarca ciltlik yemek ile ilgili yayınlarının yanı sıra incirin tarihi ile ilgili araştırmalar yapmakta, çok çeşitli incir yiyeceği ve tatlısının kayıtlarında olduğunu öğreniyoruz.
Beslenme üzerine çalışan birisi, öyle ne bildiğiniz bir gurme (tatbilir), ne de bir yemek kitabı yazarı…
İlginç olanı ise, işin tarihsel ve coğrafi derinliklerinde dolaşıp düşünüyor da olmasıdır.
Nedir bu derinlikler derseniz?
“Tralles’te yaşayan insanların yemeği nedir? Niçin o yemeği yemekteler? Ne yararını görüyorlar? Çanak, tabak, bardak ve mutfak kapları nasıldır? Neden öyledir?” Şeklinde uzayıp giden sorular…
Bir an Osmanlı Padişahlarının seferlerini düşünmemizi istedi. 150-200 bin yeniçeri günde iki öğün yemek yemekte, asker dediğin kılıç sallamakta, ağır ve derin yara alanlar olmakta. Bu askere yiyecek nasıl taşınıyor, nasıl pişiyor, karnı doyan asker tuvalete gidecek, yıkanacak, su içecek…
Bunları düşünmek hiç sizin aklınızdan geçti mi?
Müslim Hocadan…
Kastilya Kraliçesi tarafından desteklenen Kristof Kolomb, 1492 yılında Hint eli zannettiği, bilmeden gittiği Amerika kıtasından üç gemi dolusu biber ile geri dönmüştür. Biberin gramı o yıllarda neredeyse bir gram altına eşittir. O dönemde insanlar için beslenmede et ve balık en başta gelendi. Onu da saklamak için tuzlamak gerekir. Bu tuzlu besinlerin vücuda zararlı etkisini gideren tek karşılığı biber olarak bilinir. Amerika’nın keşfi, Avrupa için biberin de keşfi demek olduğunu aktarmakta...
Anadolu’da tuz ocakları, ana besin maddesi etin saklanmasındaki önemli olan tuzun elde edilmesi ile değer kazanmaktadır. Tuz gölü ve tuz ocaklarının bulunduğu yerlerdeki yerleşimlerin de önemliliği buna bağlanması uzak bir olasılık değildir, Anadolu topraklarının üzerinde bu gel-gitlerin, savaşların, akınların ve yıkımların temelinde tuz, şap olduğuna da bağlamakta hoca. Tuz ve şap Anadolu’yu insanlık adına değerli kılan iki ana madde olarak açıklamaktadır. Şap, hani şu askerde yemeklere katıldığı yalanları atılır ya, işte o bileşiktir…
Aydınoğlu Beyliğinin ilk günlerinde şap, Aydın ili için önem taşımaktadır. Umur Bey döneminden başlayarak yörede ihracat patlaması yaşandığından da söz edilir. Venedik ve Cenevizlilerden bezler geldiğini Aydın Tabakhane Deresinde bu bezlere boyama ile desen işlemesi yapıldıktan sonra tekrar aynı devletlere iade edilerek önemli bir girdi kazanılır. Bu boyama ve desen işleminde şapın apayrı bir önemi vardır.
Latmos Körfezinin Aydın ovasını da kapladığı dönemde Çeştepe bir adacık, Tepecik de adı üstünde, çevrelerinde lüfer ve yılan balıklarının bolluğundan söz edilir. Yılan balığı ise savaşta yaralananlar için özellikle kılıç yaralarının tedavisinde en iyi deva olduğunu aktardı.
Aydın sokaklarında göğüs hizasına uzamış apak sakallı, beyaz, uzun saçları ile sevimli bir adam görmüş iseniz işte bu Müslim hoca idi. Onun birçok önemli işi arasında 15 yıldır araştırdığı ebegümeci ile ilgili derin ve geniş yelpazeli çalışmaları tam olarak açıklamasa da epey şaşırttı bizi. Ebegümecini tüm kıtalarda da araştırması işinin zorluğuna dair bir örnekti.
Bizi bu satırları yazmaya iten neden ise,
İlk akla gelen o yaşta örnek bir çalışkanlık.
Bunun yanında Aydınımızın 300 çeşit incirinin bir söyleme göre binden fazla çeşitli incir yiyeceği ve tatlısının yapıldığını yazan ve dile getiren Müslim Özbalkan Hocanın çalışmaları…
Kendimizi de sorgulayalım…
Aydın ilimiz için taşın altına ne kadar elimizi sokuyoruz?
**
Müslim Özbalkan hoca için 31 Temmuz 2015 Cuma günü Bey Camii’nde cenaze töreni düzenlenir. Cuma namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Kemer Mezarlığı’nda toprağa verilir. Artık Aydın ili topraklarında yatan hocayı anmanın ardından birkaç satır yazmanın bu topraklarda yaşayanlar olarak bir vefa borcumuz olduğuna inananlardanız.
Işıklar içinde yatasın Müslim Hoca!