“Morca zamanı”geldi…
Açamadı kuraklıktan ilk kez morcalar…
“Pelit Kovumu” yeni bitiyordu oysa. Bu zamanlarda pirnar ve meşe ağaçlarında pelitler, olgunlaşarak yere düşer, düşenler hemen filizlenme, çoğalma dönemine girmek isterler. Öte yandan koyun ve keçiler olgunlaşmış, dalından, kabuğundan düşen pelitlerin avına çıkar, oradan oraya, ağaç diplerine koşuştururlarken, çobanlar bu zamana “Pelit Kovumu“ derlerdi.
Yağmur ardından “Morca Zamanı” başlar, morcalar açardı.
Ardından keklikler, keçiler bir anda saldırmaya başlar, morca ve sarı tarçınlara…
Keklikler yeşil çimenler üzerinde sekerek, guruldayarak, morca çiçeği peşine düşerler. Morca yiyen kekliğin kanadı kuvvetli olur, avcıdan, yabanıllardan kolay kurtulur. Morca takip eden koyun ve keçinin dürtüleri artar, ana-baba olmak, üremek ister. Bu zamana değin, tekeler, erkeçler, koçlarçoktan hazırdır, kızışmışlar, siyme dönemindeler, özel bir koku salgılamaya başlamışlardı bile,öncesinde sürüden ayrılmışlardır. Dişilere yaklaşması Kasım ayını bulsun ki, gebelik süresi olan, beş ayın sonunda, soğuk kışın ardından baharda, Martta oğlak ve kuzular doğsun…
Rahmetli dedem anlatırdı. Keşiş Dağı (Uludağ) doğusunda çobanın biri,zirvenin kıraç topraklarında sürüsü ile yeni açmış morca ve güz çiçekler arasındadır. Sultan Murat Hüdavendigar ile karşılaşır. Sohbet sırasında çoban bir değnek atımı padişahlık ister. Sultan kabul eder, çoban elindeki değneğini havaya atar ve bağırır. “Keşiş Dağı Vakıftır” der. Sultan Murat Keşiş Dağının vakıf olması için gerekli emri verir. İnsanlar ve hayvanlar Ulu Dağ’ın tüm nimetlerinden faydalanırlar. Bir değnek atımı sultanlık ardından…
Tabiat Ana bizim için hazırlamış birçok şeyi.
Morca zamanında,
Yaban armutları, Ahlat ve bir diğer türü çöğür armudu bu arada toplanır, olgunlaşması için bekletilir, misafire ikram edilir. Çöğürgillerden Alıç Ağacı, meyvesi sarı ve kırmızı renkli türlerden oluşur, kırmızısı kalbe faydalı denir. Tam da bu zamanlarda oluşan ağacın meyveleri en ufak bir harekette patırtılarla dökülür ağacın altı sarı ve kırmızı meyveleriyle örtülürdü. İnsanlar ile hayvanlar meyve kapma yarışına girer…
Teke demişken bizden yaşanmış bir olayın ardından yapılan
derleme sonucu, dillerden düşmeyen birkaç dörtlük sunmak istedim.
Büyüklerimiz geliyor geriden,
Çarıklarımız ise, ham deriden,
Tekeleri ayırdım da sürüden,
Beyler hep korktu Veli’den.
…
Yoğurdunuz ayran olsun,
Gününüz bayram olsun,
Veli Bey buralardan gitti,
Gayri gözünüz aydın olsun.
**
Mevsimler, aylar, yıllar geçiyor.
Fani Dünya, GelimliGidimli Dünya,
Gelmeler gibi gitmeler sürüp gidiyor…