Miraç gecesinden alınacak dersler

Şerif KUTLUDAĞ

Bu gece İslâm Dünyasında kutlanacak, yaşanacak olan mübarek gecelerden birisi olan Mîrâc Gecesidir. Özleyenlerin, bekleyenlerin ve yaşayacak olanların gecesini şimdiden kutluyorum. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in, Allah’ın daveti üzerine Cebrail rehberliğinde Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya oradan da yüce âlemlere ve Allah'ın huzuruna yükseldiği kabul edilen mübarek geceye Leyle-i mîrâc ya da yaygın adıyla Miraç Kandili adı verilmektedir.                                                                                                               

Mirâc Gecesinin ilk aşamasında Peygamberimiz (s.a.s) Mescidül – Haram’dan Beytü’l-Makdis’e (Kudüs) götürülür. Kur’an’ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında “İsra” adını alır.  İkinci aşamayı ise Peygamberimiz (s.a.s)’in Beytü’l-Makdis’ten Allah’a yükselişi oluşturur. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur’an’da anılmaz, ama çok sayıdaki hadiste ayrıntılı biçimde anlatılır.

Bu geceyi anlatan edebî eserlere de mîraçnâme ya da mîrâciye adı verilir.

Mîrâc: göğe çıkma, yükselme, yükseğe çıkma anlamındadır. Bu yükselmede Peygamberimizi götüren binitin adı da Burak’tır:

Burak, cennete mahsus bir binek vâsıtası; cennet hayvanıdır. Kelimenin kökü; Berk’tir. Berk de şimşek demektir. Yani Burak elektrik hızında hareket eden bir cennet bineğidir.

Kur’an’da bu konuya işaret eden âyetler şunlardır:

“Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz el-Mescidül-Aksa’ya (yeryüzüne en uzak olan mescide) götüren O Allah her türlü noksanlıktan yücedir. Gerçekten O, işitendir görendir.” (İsra, 17/1)

“O (nebî), Cebrail’i bir başka inişinde de görmüştü. Sidretü’l- Müntehâ’nın yanında. Ki Cennet’ül-Me’va da onun yanındadır. O zaman ki, o Sidre’yi bürüyen bürüyordu. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı. Andolsun o, Rabb’inin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.” (Necm, 53/13-18)

Miraçta peygamberimizin –hâşâ halk arasında yanlış bir şekilde de anlatıldığı gibi-  Allah ile buluşması diye bir şey yoktur. Peygamberin oraya çıkarılması Allah’ın bazı ayetlerini, kudretini gösteren alametleri görmesi içindir.

Bu gecede beş vakit farz namaz armağan olarak gönderilir. Ayrıca bu gece Allah, Hazreti Muhammed'e İsra Suresi'nde de yer alan insanın yaşama hakkını, şeref ve haysiyetini korumayı, toplumun huzur ve güvenini sağlamayı amaçlayan ahlak ve fazilet düsturlarını bildirir.

Türk tarihi ve Türklerin Müslüman oluşlarını yakından ilgilendiren ve tarihteki ilk Müslüman Türk Devleti olan Karahanlıların(840 – 1212)  hakanı Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın şahsında oluşan bir destanda da konu şöyle anlatılır:                    

İslam peygamberi Muhammed bin Abdullah'ın gece Miraç’ta kendinden önceki peygamberleri gördüğü (hadislerde) iddia edilir. Bunlar arasında birini tanıyamaz ve Cebrail'e  bunun kim olduğunu sorar. Cebrail şöyle der:

“Bu Peygamber değildir. Bu sizin ölümünüzden üç asır sonra dünyaya inecek olan bir ruhtur. Türkistan`da sizin dininizi yayacak olan bu ruh ‘Abdülkerim Satuk Buğra Han’ adını alacaktır.”

Satuk Buğra, Türkistan'da İslam peygamberi Muhammed bin Abdullah'ın ölümünden 333 yıl sonra 12 yaşında iken İslam dinini benimser ve kendisine Abdülkerim  ismi verilir. Satuk Buğra hükümdar olur ve bütün Türk askeri onun iradesinde İslamiyet’i kabul ederler. Abdülkerim Satuk Buğra Han, ömrünü Müslümanlığı yaymak için mücadele ile geçirmiştir.İslam peygamberi Hz. Muhammed yeryüzüne döndükten sonra her gün İslamiyet’i Türk ülkesine yayacak bu insan için dua eder. Muhammed'in arkadaşları da bu ruhu görmek isterler. Muhammed dua eder. Başlarında Türk başlıkları bulunan, kırk silahlı atlı görünür.     Abdülkerim Satuk Buğra Han ve arkadaşları selam verip uzaklaşırlar. Bu olaydan üç asır sonra Satuk Buğra, Kaşgar hanının oğlu olarak dünyaya gelir.

Şimdi gelelim bizlerin Mîrâc’tan alacağımız ibretlere/derslere:

Yeryüzünde ilk çağlardan bu yana ortaya çıkan bütün kültürlerin ve insan davranışlarının temelinde bir anlamda din vardır; inanışlar vardır:

Hz. Peygamber’e yaşatılan Mîrâc ile en azından Müslümanların dikkati gökyüzüne/sonsuzluğa çekilmek istenmiştir. Buradan benim şahsen anladığım şudur: Bir gün bana geleceksiniz; bunu unutmayın ve dünyanızda, kardeşçe adaletli, sevgiyle yaşayın. Dini “Güzel ahlâk!” diye tanımlamıyorlar mı zaten. Keşke İslâm dünyası manevî olarak ruhen Allah’a yükselmeyi isterken madde olarak da göklerin derinliğine gidebilmeyi/yükselebilmeyi hayal edip hayata geçirebilseydi.

Abdülkerim Satuk Buğra Han Destanından da her kademedeki yöneticilerle ilgili olarak muhtarlardan başlayarak, Belediye Başkanları, Milletvekilleri, Bakanlar, Devlet Başkanları her kademede devlet gücünü kullanma yetkisine sahip olan kaymakamlıktan, valilikten başlayarak her kademedeki bürokratlara kadar mesajlar çıkarmak ve anlamak mümkündür: 

Bizim halkımız arasında yed-i emîn kelimesinden hareketle belediye başkanlarına şehr-i emîn de denilir: Yed-ı emîn; Hz. Muhammed'in bir lâkabıdır;  güvenilir, emin el demektir.  Kânûnen güvenilir kimse olarak seçilen şahıs. Mahkemece kendisine bir şey emânet olunan kimse demektir.

O halde bütün belediye başkanlarının, harcama yetkisine sahip olan her makamdaki kişilerin kendilerine emanet edilen bütçeleri harcarlarken kuruşuna kadar çok iyi düşünerek ve harcamaları gerekmektedir.

Ben yarışma yaptırdım şartname gereği şuna şu kadar para ödedim, şu festivale şu kadar, şu sanatçıya şu kadar verdim demekle Allah indinde milletin vebalinden hak ve hukuklarından kurtulamazlar. Bu konularda kılı kırk yararak harcama yapmak gibi bir sorumlulukları vardır. Yoksa Mîrâc Gecesi dolayısıyla süslü mesajlar yayınlayarak sorumluluklardan kurtulamazlar.

Bu ülkenin o kadar özel değerleri var ki, anlatılamaz. Her birisi başka devletlerin hayatında olsa neler yapmazlar neler. İşte buyurunuz özel değerlerimizden bir demet:

2021:

İstiklâl Marşımızın kabulünün 100. Yılı

UNESCO Yunus Emre Yılı

UNESCO Ahi Evran Yılı

UNESCO Hacı Bektaş Yılı

2020

TBMM’nin 100. Yılı

2015

Çanakkale Savaşı ve Zaferi’nin 100. Yılı

7 EYLÜL 2022

Aydın’ın Yunan işgalinden kurtuluşunun 100. Yılı

Buyrunuz… Çete Ayşelerimiz varken, Şerife Bacılarımız, Kara Fatmalarımız, Nene Hatunlarımız varken; Yörük Alilerimiz, Müftü Ahmet Hulusi Efendilerimiz, Şahin Beylerimiz, Sütçü İmamlarımız varken… Soyutlarla uğraşmak nedendir?

Hâlbuki Türk milletinin tarihini bilenlerin ve tarih şuuruna sahip kadroların tarihimizi bilmek, unutmamak, unutturmamak gibi bir sorumluluğu vardır.

Miraç Kandili’nin beynimiz ve yüreğimizdeki karanlıkları aydınlatmasına vesile olmasını diliyoruz…

Sevgilerimle…            

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.