İlk meclisin açılışının üzerinden 99 yıl geçmişşş
Bir tarihçimiz ilk Meclis için şöyle der;
“TBMM yakın tarihimizin en onurlu Meclis’i olması bir yana,
Yakın tarihimizin en önemli hizmeti yapan meclis’tir!”
TBMM İlk Meclisinde, çok güçlü bir ‘temsil fotoğrafı’ söz konusudur!
“23 Nisan 1920” Tarihi bir dönemdir
Günlerden Cumadır! Kutlu bir gündür…
İstanbul’un fethini müjdeleyen Hacı Bayram Veli Camiinde,
Birlikte ‘Cuma Namazı’ kılınır!
Oradan, TBMM’nin önünde “dualar ve yakarışlarla” ilk Meclis açılır!
Meclis’i, Refik Şevket Beyler açacaklardır;
“…Bizler birbirlerine bağlı ve sonsuz kötülüklerin doğurduğu faciaların son aktörleriyiz!”
O aktörler, “Milletin azim ve iradesi ile yüklenmişlerdir!
Tarihi sorumluluklarını çok iyi bilmektedirler!
*** ***
Bu yüksek duygularla, “Milli Hâkimiyet Kavramı” üzerinde durmalıyız
Atatürk, “Hürriyetinde, eşitliğinde, adaletinde kaynağı milli hâkimiyettir” der.
Belli bir zümrenin, grubun veya kişinin değil; “Milletin İradesi…”
“Milli Hâkimiyet öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir
Ve tahtlar yanar, yok olur!”
Bizim milletimiz nelere âşıktır, nelere vurgundur?
“Vatan, millet, bayrak, Kur’an, Ezan, devlet, adalet, hürriyet, bağımsızlık…”
Bizim insanımız bilir, “vatansız…” ne millet, ne bayrak ve ne de ezan olmaz!
Camilerde, ‘bir safta buluşan…’ cephede de, ‘bir saf ve bir yürek halindedir…’
Milli Mücadele Yılları, “bu milletin ateşten gömlek giydiği yıllar…”
“Cepheden cepheye/ bir gül bahçesine koşanlar…”
Şehadete koşanlar…
Elbette ki, “vatan sevgisi imandandır…” diyecektir!
Elbette ki, “Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir!” diyecektir
Ali İmran Suresi 103. Ayet, milleti topyekûn uyarıyor/ ikaz ediyor;
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin…”
Akif bir şiirinde ne diyecektir;
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”
Aman Allah’ım, ‘fefrika…’ ne büyük bir bela…
Tefrika sözlükte, “birbirine kötülük etmeye değin varan sürekli anlaşmazlık,
İkiye ayrılma…”
Bu milletin sağduyusuna hayranımdır, Neden mi?
Sizleri yakın tarihimize ve gelişen olaylara dikkat çekmek isterim;
Anadolu insanı sürekli, ‘hamiyetli ve haysiyetli bir duruş sergiledi…’
Ferasetle tuzakları gördü ve pusulara düşmedi/ düşüremediler…
“Milli Hâkimiyetten Kavramından…” söz ederken;
“Milli…” kavramı üzerinde de durmamız gerektiğine inanıyorum
Milli sözlükte, “Milletle ilgili, millete özgü…” olarak ifade edilir
Bizlere özgü olarak nelerden bahsedebiliriz?
“Milli Ekonomi, Milli Dil, Milli Eğitim, Milli Gelir, Milli Kültür,
Milli Güvenlik, Milli Kimlik, Milli İrade, Milli Marş, Milli Mücadele,
Misak-ı Milli, Milli Müdaafa, Milli Park, Milli Takım…”
Eğitimden Güvenliğe kadar,
Spordan Ekonomiye kadar,
Dış Politikadan Kültüre kadar,
Bir kimliğin, bir iradenin, bir tavrın ifadelendirilmesi…
Milli Hakimiyette; “Nizam-ı Alem davasını…” tefekkür edersiniz
Kendinizi en evla bir şekilde bu yola hazırlarsınız…
Söylerim sizlere; “niyetsiz, gayesiz, ufuksuz, gayretsiz…” bir millet olur mu?
Bilge Kağandan Atatürk’e tarihi bir yolculuk yapınız…
Fatih’te beligin hale gelen, “Kızıl Elma Ülküsü…”
Milletin İradesinde, o ülküyü/ veya o ufku görebilirsiniz?
O şuur bizlere elbette ki, iç huzuru ve güveni vermektedir…
“Millet Yolu…” isimli bir şiirimizde şöyle sesleniyoruz;
“Sadece, bir akıl, bir öfke olalım
Yufka yürekler, çekemez bu yolu
Paylaş, paylaştıkça güçlü olalım
Şefkate uzanan evladır kolu
Hâkimiyet ardır, içimde yaşar
Fütüvvet dilimdir, kıtalar aşar
Tuna, Nil sevdamdır, kabından taşar
Hikmete uzanan Yesevi Okulu
Yiğit odur ki, ‘benlikle barışmaz’
Hele fitne tuzağına karışmaz
Hile kokan pusularda yarışmaz
Yolu belli Kur’an da, “vasat yolu”
“Ulusun Korkma” der, bir içten seda
Ey milletim canım sana amade
Vakarın, ruhumda yükselen eda,
“İslam’ın son ordusu…” Anadolu
Bedri, hak katında; “insan bir âlem”
Anlatır insanı, sure-i Kalem
Mağrur olmadı, boynu bükük lalem
Fetihle müjdelendi Millet Yolu…
Bedrettin KELEŞTİMUR