Ülke böylesine kaos içindeyken, bir umut ışığı gibi doğan İYİ Parti’ye en başından beri destek verdim. Başında bir kadın olması, bir partinin başkanlığına imza atması, cumhurbaşkanlığına aday olması kadın olarak beni gururlandırıyordu. Meral Akşener de bu harekete çok yakışıyordu. Çünkü acil bir çıkışa ve acil bir kurtuluşa ihtiyacımız vardı. Ellerimizle tutmak değil, kollarımızla sarılmak oldu ilk işimiz
İYİ Parti’ye. İyi ki iyi parti geldi iyi de yaptı. Şimdi hiç olmazsa umudumuz var. Başından itibaren partili arkadaşlar bütün toplantılara davet ettiler. Bazılarına katılabildim ama çoğunlukla yaz mevsimi il dışında olduğum için. Gönlüm hep onlarla birlikteydi kuruluş aşamasında. Daha sonra yine arkadaşların daveti ve kendi arzumla gerçekleşen bir Ankara yolculuğu yaptık İYİ Parti kuruluşunda. Ben öyle akşam gidip gece boyunca yolculuk yapıp ertesi gün etkinliğe katılıp sonra da o yorgunlukla dönüp gelmeyi pek göze alan insanlardan değilim. Ama iyi parti için daha doğrusu vatanımın bekası için katlandım. Çok da mutlu oldum gitmekten. İyi de oldu gitmek. Bir kişi, bir kişidir diye düşündüm. Daha ön planda olan arkadaşlarıma daima destek ve birlikte hareket etme sözü verdim. Döndükten sonra sıra görev paylaşmaya geldiğin de, birden bire, beni her daim davet eden arkadaşlar tarafından soyutlandım. Neymiş efendim. Kendilerine göre haklı sebepleri varmış bu sebepleri ben biliyorum da şimdi buradan yazmak doğru olmayacak. Peki kardeşim öyleydi de, neden beni başından itibaren her toplantıya çağırdınız? Bunu benim sormaya hakkım yok mu? Adama demezler mi ‘’ bu sebepler yüzünden ben dışlanıyorsam ki bunda benim hiçbir rolüm yok. Ben dibine kadar, ölümüne Atatürkçüyüm. Neden daha önce düşünmediniz? Aklınız neredeydi? Daha önce bilmiyor muydunuz? İşte böylece, sıra köşe kapmaya gelince beni dışlayan ve fevkalade iştahları kabaran o arkadaşlar şimdi listeye bile giremediler. Ne diyelim ilahi adalet! Biz yıllardan beri bu işin içindeyiz. Haa! Çok şey mi biliyoruz. Öyle bir iddiamız yok. Sadece otuz beş yıldır (fazlası var eksiği yok.) bu işin az, çok içinde odluğumuzdan biraz bir şeyler öğrendik galiba.
Siyasete atılacak arkadaşlara sorum şu? Bir projeniz var mı? Bu ülkeye kendi adınıza neler verebilirsiniz. Öyle ya oraya devleti idare etmeye gidiyorsunuz. Öyle rutin, toplantılara katılarak el kaldırmakla, işte ülkenin geldiği manzara… Listeye girenler kadar bunları hazırlayanlarında burada rolü olmalı. İnsanlara önce proje soracaksınız. Öyle boşu boşuna elini kolunu sallayıp orada beni temsil etmeye gitmeyecekler. Ben kendimi zaten temsil edebiliyorum. Oraya gittiğinizde gerçekten yapacağınız birçok iş olmalı. Meclis tatile girsin, maaşlarımız bir gecede jet hızıyla artsın, vatandaş asgari ücretle kıt kanaat geçinirken meclisin upucuz hatta bedava gibi lokantasında yediğiniz yemekten sonra dişlerinizin arasındaki etleri kürdanla temizlemek olmasın tek işiniz. Ait olduğunuz partinin bekası için değil vatanın, milletin bekası için çalışınız lütfen. En çok buna ihtiyacımız var bu aralar. Siz ülkeyi düşünün ki vatandaş da sizden örnek alsın. Milletvekili olmak öyle her gittiğiniz yerde “sayın vekilim buyurun” diye saygı ve ilgi görmek değildir. Bir amacı vardır. Bir misyondur, vizyonu geniş, yüksek insanların yapacağı bir iştir. Meclisteki odanızı iş ve işçi bulma kurumu haline getirmeyin. Kesin çözüm üreterek istihdam sağlayarak ortadaki milyonlarca genç işsize iş alanları yaratın da o insanlar meclis kapılarında rezil, rüsva olmasınlar. İş yaptırabilmek için kapılarınızı bir umutla aşındırmasınlar. Bunun için sadece öz kaynaklarımızdan faydalansanız yeter. Verdiğiniz sözde de durunuz lütfen. Birilerinin sığındığı gibi ‘’siyaset böyle yapılır’’ imajını yıkın. Gerçi bizim memleketimizde bu tür hasletler artık mumla aranır oldu ya! Yoksa sadece aldığınız unvanın ne size ne de vatana, millete hiçbir faydası olamayacak gidenlerin yaptığı gibi. Sizin karnınız tokken vatandaşın ki açsa ve bu sizin uykunuzu bölmüyorsa size de diyecek sözüm yok! Sadece acırım zavallı ülkeme! ‘’Kimlerin elinde’’ diye…
İcraat istiyoruz. Ben şimdi ülkemin bekası için elimden gelenin en fazlasını yapmaya ve gönül verdiğim partinin kazanması için elimden geleni yapmaya hazırım. Ve bizim gibi düşünen tüm partilerin. Bu mesele artık partiler üstü mesele haline geldi. Ancak bu işin üstesinden geleceğine inandığımız insanlara teslim etmek en iyisi. Bu kim olursa olsun vatan, millet aşkıyla Atatürk ruhuyla hareket edecek biri olsun. Koltuk size bir şey vermesin. Siz oturduğunuz koltuğun hakkını veriniz, oraya yakışınız lütfen. Ve yine lütfen yol, köprü istemiyoruz. Kapatılan yüzlerce fabrikayı geri istiyoruz. İlgililere duyurulur!
Bir de en önemlisi; Neden beni temsil edecek milletvekili adayına ben karar veremiyorum? Neden her şehrin adayına o şehrin insanları karar veremiyor? Genel başkanlar benim ilimin, ilimin insanının ihtiyaçlarını nereden bilebilir? Amaç nedir milletvekilliğinde başkentte ve devlette o şehri ve ihtiyaçlarını iletmek değil midir? Niye böyle oluyor? Yoksa benim paramla ne diye orada oturup meclisi işgal ediyorlar? Ne bu böyle? İzmir fuarında gazinolara şarkıcı seçer gibi renkli, parlak ve şöhretli isimler. Bu adayları değerlendirirken neye bakıyorsunuz? Çok merak ediyorum? Herkes zanaatkâr olamayacağına göre herkes de siyasetçi olamaz. Ama ne önemi var. Yeter ki isim olsun. Memleket meseleleri çözülürmüş, çözülmezmiş fark etmez. Ayrıca kadın adaylara da az yer verilmesi canımızı sıkmıyor değil. Öyle sanıyorum ki meclisin yarısından fazlası kadın olsa, daha sağduyulu daha hassas ve memleketimiz için daha hayırlı olurdu. Çünkü kadınlar daha detaycı olduğu için meclisteyken de aynı duyarlılık içinde davranacaklarına inanıyorum. Şimdi bize Atatürk gibi gerçek kahramanlar lazım. Sizin gördüğünüz resimle, bizim görmek istediğimiz resim örtüşsün. Dileğimiz budur. Lütfen Ankara’ya gitmeden önce aynaya bakınız.
Bizim artık şiddetle çözüme ve çözüm odaklı bir iktidara ve vekillere ihtiyacımız var, bu memleketimizin sağlığı için şart ivedilikle bunu sağlamak zorundayız.
Venezuela’da seçimleri tekrar Maduro kazandı dikkat!!! Aynı hataya düşmememiz dileğiyle.