Geçmişten günümüze kadar filozoflar insan hakkında çeşitli sözler ve görüşler belirtmişlerdir. Hatta bütün filozoflar insanı felsefelerinde konu etmiştir…
Örneğin:
Platon “İnsan iki ayaklı tüysüz bir hayvandır” demiştir.
Sokrates: “İnsanı kendini bilme ilkesi” olarak tanımlamıştır.
Aristo: insanı “Düşünen hayvan” ve “Toplum kuran canlı” diye tanımlamıştır.
Nietzsche "Hayaları olmasaydı Tanrı derdim" demiştir.
Batı dünyasında ki insan tanımları hep hayvanlar örnek gösterilerek yapılmıştır. Onlar insanın hayvanlarla benzer yanı olduğunu ve farkın sadece akla sahip olup, düşünmesi olduğunu belirtmişlerdir. Bu filozoflar insanın fiziki olarak tanımını vermiştir. Türk İslam dünyasında ise filozoflarımız insanı şöyle tanımlamıştır:
İbn Haldun: “İnsan geleneklerin ve alışkanlıklarının çoğudur, tabiatının ve mizacının değil.”
İbn Sina: İnsanın tanımına düalist bir yaklaşımla bakar.
İslam filozoflarımızın tanımlarına baktığımızda insana daha çok önem verildiğini görürüz.. Bu önem de yaratıcının yarattığı en mükemmel varlık olduğu içindir. Batı dünyası fiziki olarak ele alırken, İslam dünyası insanı akıl, ruh ve nefis olarak tanımlar.
Mevlana da insanı İslam filozofları gibi tanımlamıştır.. Onun felsefesinde merkezde birey vardır. ”Ona göre, Tanrı ses ve söz olarak insanda belirmiştir. İnsan kendisindeki Tanrı sırrına aşkla erişir ve bilgi sahibi olur. Onu diğer canlılardan üstün tutar. Bu yüzden o kesinlikle insanlar arasında ayrım yapmaz, ister dinsiz, ister ahmak, isterse fakir veya zengin olsun… Onun yanında herkes birdir. Allah herkesi ayrım yapmadan yaratmıştır. İnsanlardan da asla şikâyet etmemiştir.
Ona göre “İnsanı sevmek Tanrı’yı sevmektir.” Evren Tanrı’nın kudretinin ortaya çıktığı alandır, Hayattaki her şey Tanrı adına sevilir ve korunur. . Madem ki insan varlıkların en şereflisidir, insanlar arasındaki sevgi dostluk bağı ve yardımlaşma ahlakın özüdür ve ibadet özelliği taşır ..
Sonuç olarak Mevlana tasavvuf yolunu seçip onu en güzel şekilde yaşayıp, insanlara da yaşatmaya çalışmıştır. İlahi aşka önem verip onu yüceltmiştir. .
Mevlana düşünce biçimi, dini, bilimi, Allah sevgisini harmanlamış, sevgiyi her bir düşünce ve eyleminde insanı, sevgiyi ve dini merkeze almış, tüm bu unsurları yüzyıllardır eskimeyen bir biçime sokmuş, kitlelerin hala ona hayran olmasını ve sağlamıştır. Benimsenmesini sağlamıştır. Mevlana’nın felsefesi; az yemek, az konuşmak, az uyumak, şehvete önem vermemek, nefse hâkim olmak, insandan gelen her türlü eziyete katlanmak, kötü insanlardan uzak durup, iyilerle birlikte olmak ve asla Allah’ın yasaklarına karşı gelmemek, Kur’an ve peygamberin izinde gitmek şeklinde özetlenebilir.