Bir bilge öğrencisinin seviyesi ölçmek için eline değerli ve gizemli bir taş tutuşturur. Ve bunu önüne gelen birkaç esnafa gösterip son olarak kuyumcuya götürerek ne kadar para vereceklerini öğrenip kendisine geri getirmesini isteyerek uğurlar..
Çocuk ilk iş bir bakkala gider ve elindeki taşı gösterir..
Bakkal parlak bir bilyeye benzettiği taşa bakarak "1 lira veririm oğlum sokakta oynar" der..
Çocuk bu kez manifaturacıya gider oda 5 lira fiyat biçer. Ve "Perdelerime boncuk yaparım" der..
Çocuk oradan ayrılarak bir semerciye gider. Semerci " Bu taş benim at'ın semerlerine çok yakışır. 6 liradan fazla vermem" diyerek çocuğu uzaklaştırır.
Çocuk son olarak bir kuyumcuya gider.. Kuyumcu taşı görür görmez çocuğa yalvarmaya başlar.. "Nereden buldun bu taşı. Bu çok değerli lütfen bana sat sana karşılığında dükkan, arsa ve istediğin kadar para veririm" diyerek ısrar eder..
Çocuk adamın elinden zor kurtulur. Ancak kafası fazlasıyla karışmıştır... 3 esnafın yüzüne bile bakmadığı bir taş'a kuyumcunun gösterdiği aşırı ilgisi şaşırtmıştır.. Çocuk büyük bir merak ve heyecanla koşarak bilgenin yanına gider. Bu durumu açıklamasını ister.. Bilge " Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bilenler anlar... Ve onun değerini bilenin yanında kıymetlidir."
Bu hikayede anlatılan öylesine açıktır ki; Her insanın hayatında onun kıymetini bilen kuyumcular vardır.. Siz kendinizi nereye konumlandırırsanız değerinizde ancak böyle belirlenir... Mesele kıymet bilen kuyumcuyu bulmaktır..
Siz siz olun ruhunuza kör, güzel kalbinize engelli, dilinizdeki sözcüklere sağır insanlardan uzak durun...