Bilindiği üzere 26 Ağustos 2018, Sultan Alparslan Gazi ve ordusunun Malazgirt’te Doğu Roma İmparatorluğu’nun ordularını mağlup edip bu toprakları bize ebedî vatan yapmalarının 947’nci yıl dönümüdür.
Bu zaferden üç yıl önce Sultan Alparslan Gazi Ani Kalesini ele geçirerek Karsı fethetmiş ve Anadolu’nun fethi böyle başlamıştı.
Tabi ki bu büyük zaferden önce de Türk akıncıları kartal kanatlı atlarıyla muhtelif kollardan, muhtelif zamanlarda Anadolu içlerine kadar girip çıkmışlardı.
Malazgirt savaşı sadece iki ordunun karşılaşmasının çok ötesinde hak ile batılın, iman ile küfr’ün hak ve adalet ile zulüm ve kokuşmuşluğun kısaca yeni bir diriliş hamlesine geçen Türk-İslam medeniyetiyle çöküşün eşiğinde ki Doğu Roma medeniyetinin karşılaşmasıydı. Bu meydan okumada Türk-İslam medeniyeti galip geldi. Ve Anadolu ebedi Türk vatanı olmaya başladı.
Fethin şehitlerinin ardından maneviyatın muharipleri, gönül erleri, ruh mimarları Anadolu’ya dağıldılar. Bu gidiş gelişler, bu yüce ruh hâleti, bu deruni hissiyat, asırlar boyu devam etti. Anadolu toprakları kutlu bir maya ile mayalandı. Coğrafya vatana dönüştü.
Bu maya ile mayalanmış bütün kültür ve medeniyet hazinelerimizin emanetçisi gençliğimizdir; bu hazineyi onlar tevarüs edecektir.
Sahip olduğumuz bu hazinenin; yeni ve genç nesillere anlatılması, aktarılması ancak büyük kumandan Sultan Alparslan’ın ve onun muzaffer neferinin parlak ve ihtişamlı çehrelerine aşina olmakla mümkündür. Ancak bu çehrelere aşina olan bir gençlik, ecdat mirasına sahip çıkabilecektir.
Aksi hâlde, kültür coğrafyamızdan neşet eden ve bütün cihana bir numune-i imtisal olan tarihimizin bu ihtişamı zarafet, nezafet, nezahet ve nezaketi; modern asrın debdebesi, zemzemesi, şaşaası ve şatafatı içinde kaybolacak ve ruh hâletimize muvafık olmayan mutantan fikir cereyanları arasında genç beyinleri ifsat edecektir.
Bilindiği üzere, büyük kumandan Sultan Alparslan ve onun muzaffer ordusu her sene Malazgirt Zaferi’nin yıldönümünde Muş’un Malazgirt ilçesinde yâd edilmektedir.
Son günlerde Türkiye’nin doğusunu ve güneyini yeniden kana bulayan dış güçlerin maşası bölücü eşkıyanın azgın saldırılarının halen devam ettiği günümüzde de Malazgirt’teki bu merasimlerin daha coşkulu yapılmasını beklemek bütün Türk milletinin ortak arzusudur. Ümit ederiz ki bu sene yapılacak merasimler sadece birkaç şeklî tören ve kutlamanın dar çerçevesi içinde cereyan etmez, icra edilen faaliyetler mahallî çapta kalmaz..
Özellikle günümüzde küresel güçlerin ve yerli işbirlikçilerin, bölücü terör örgütü ve onun siyasi temsilcilerinin; küstahlık ve hayâsızlıkla ebedî Türk vatanını bölme, parçalama niyetlerinin ayyuka çıktığı bir zamanda, milletimize yeni bir “Şanlı Malazgirt Destanı” heyecanı kazandırmak, bölücü hainlere ve bütün cihana bu toprakların ebedî Türk vatanı olduğunu, bu topraklarda ki bin yıllık hakimiyetimizi hiçbir gücün değiştiremeyeceğini bir kere daha hatırlatmak olur.
Malazgirt ruhunun nihayete kadar gönüllere nüfuz edebilmesi; bu topraklar üzerinde bütün bir insanlığın hasret ve ümitle beklediği bir sevgi, iman ve aşk medeniyetinin inşası fikrinin ve bu ruhun; varımız, yoğumuz, istikbâlimiz velhasıl her şeyimiz zamane gençliğinin de fikir dünyasına sirayet edebilmesi çok önemlidir.
Yine ümit ediyoruz ki;
Yapılacak tören ve kutlamalar, tıpkı Sarıkamış şehitlerinin anılmasında, Çanakkale ve 30 Ağustos zaferlerinin yıldönümü kutlamalarında olduğu gibi bütün bir vatan sathında ve başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanımız ve hükümet yetkilileri ile siyasi parti genel başkanları ve sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde gerçekleşir.
Böylece hem Malazgirt şehitlerinin hem de o günden bu güne kara toprağa düşen bütün şehitlerimizin mübarek, yüce ve aydınlık ruhlarına yakışacak bir manevi iklim oluşturulur.
Hem de bütün tarihi hakikatleri tahrif ederek Türkler Anadolu’ya gelmeden biz buradaydık yalanlarına sığınan -ve maalesef çözüm süreci adı altında devlet eliyle ve devletin imkânlarıyla yapay bir dil, yapay bir millet oluşturulmaya çalışılan- bedbahtlara da en güzel cevap verilmiş olur.
Bu konuda Aziz Türk gençliğinin ve yüce Türk milletinin öncülük ve sözcülük etmesi temennisiyle…
*Bu yazımızın kısa hikayesi şöyledir:
2013 senesinde beynelminel emperyalizmin yerli maşası bölücü eşkiyanın alabildiğine azgınlaştığı, arka arkaya şehitler verdiğimiz ve maalesef bir kısım siyasetçilerin hamakatle açılım ve çözüm süreçleri adı altında bölücülere taviz üzerine taviz verdikleri bir dönemde temmuz ayının son günlerinde bu yazıyı kaleme alarak dönemin cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül, dönemin başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere dönemin Milli Eğitim Bakanı’na, Gençlik ve Spor Bakanı’na, Genelkurmay Başkanına hitaben birer mektup olarak göndermiştim. Bir Türk evladı ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Malazgirt Zaferi’nin yıl dönümü kutlamalarına devletin en üst kademelerinden sahip çıkılmasını talep etmiştim.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinden de ilgili mektubumun makama ulaştırılıdığına dair cevabi yazı gelmişti. Aynı günlerde bir seyahatten Ankara’ya döndüğümde bütün caddelerin Malazagirt Zaferi’ni ifade eden afişlerle donatıldığını ve yazımıza başlık yaptığımız “Malazgirt 1071 Kaderimiz Bir” ibaresinin yazılı olduğunu sevinçle görmüştüm.
Aynı yazımı “Türk Milletine Çağrımızdır” başlığıyla kendi facebook sayfamda yayınlamıştım ve söz konusu yazımın son cümlesinde “Bendeniz de 26 Ağustos 2013 tarihinde Malazgirt’te bizzat bulunacağım.” Demiştim. Nitekim 25 Ağustos 2013 tarihinde uçakla Muş’a gittim.Muş Ülkü Ocakları eski başkanlarından Giyasettin Seçkin bey bizi havaalanından aldı. Gece Muş’ta konakladık. Ertesi gün sabah erkenden Malazgirt’e hareket ettik. Ovaya çadırlar kurulmuştu. Törenler sabah namazıyla başlamıştı. Türkiye’nin dört bir tarafından adı Alparslan olan 1071 gencimiz Gençlik ve Spor Bakanlığı marifetiyle Malazgirt’e getirilmişti. Tarihi mehter takımının arkasından at üzerinde Sultan Alparslan’ı temsil eden sanatçı Serdar Kılıç ve süvarilerinin geçişi ile coşkulu bir zafer kutlaması yapılmıştı.Bu kutlama törenlerini hazırlayan Gençlik ve Spor Bakanlığının o tarihteki bakanı Sayın Suat Kılıç bey de törenlerdeydi.
Tabii meseleye devletin en üst katlarından sahip çıkılması sadece bizim temennimiz olması ötesinde milletimizinde müşterek arzusuydu. Bu tavır milli tarih şuuruna sahip her siyaset ve devlet adamının yapması gereken tabii bir davranıştı.
Bu törenlere cumhurbaşkanlığı seviyesinde ilk defa Malazgirt Zaferi’nin 900. yıl dönümünde 1971 yılında -I. Cihan Harbi ve Milli Mücadele gazisi- merhum Cumhurbaşkanımız Cevdet Sunay Paşa katılmıştı. MHP’nin merhum Genel Başkanı Türkeş Bey ve çok sayıda milliyetçi ülkücü şair ve yazarla ülkücü gençte o tarihte bu törenlere iştirak etmişti.
Yukarıda ismini zikrettiğimiz Muş Ülkü Ocakları eski başkanı Giyasettin Seçkin Bey bir vesileyle tanıştığı Okçular Vakfı yöneticilerine 2013’te temenni ettiğimiz -ve inşallah bir aziz arkadaşımızın tabiri ile dua yerine geçen- bu projeyi anlatıyor ve bir kısım gönüllü kuruluşlarında iştiraki ile geçen sene olduğu gibi bu sene de törenler sayın cumhurbaşkanın himayesinde ve bizzat iştiraki ile yapılıyor.
Burada büyük Türk Milliyetçisi –Fikir Adamı Merhum Nevzat Köseoğlu ağabeyimizin bir sözünü hatırlatmadan geçemeyeceğim:
“Bu ülkeyi yönetenlerin Türk milliyetçisi olmaktan başka şansı yoktur.”