Değerli ülküdaşım, gardaşım
Kıymetli mektubunuzu, sağlık haberlerinizi, dualarınızı, hayırlı dualarınıza muhatap olmanın bahtiyarlığı içinde sevinçle aldık.
Sağ olasın gardaşım Allah (C.C) razı olsun.
Mektubunuzun geldiği günlerde bizde bu mahkemeye gitme hazırlığı içindeydik. Mahkememizle ilgili son gelişmeleri de öğrenmek istediğimizi düşünerek cevabını yazmayı bugünlere bıraktık.
20 Ocak’ta duruşmaya gittik. Mahkeme bazı şahitlerin dinlenebilmesi için 10 Mart 1978 tarihine atıldı.
Geçte olsa neticede adaletin tecelli edeceği inancındayız.
Hakkımızda hayırlısı Allah (C.C) imanımızdan ayırmasın ve bizleri şehitlerimize karşı mahcup etmesin. Âmin.
Bu arada Andırın Ülkü Ocakları başkanlığına getirildiğini de büyük bir memnuniyetle öğrendik. Görevinizi tebrik eder yüce tanrıdan üstün başarılar dileriz.
Öğrencilik Hayatınızdaki imanlı, fedakâr, yiğit mücadelenize meslek hayatınıza atıldıktan sonrada daha hızlı, azimli ve kararlı olarak devam edeceğinize gönülden inanıyoruz.
Ülkücü öğretmen olarak bir yandan ellerinize emanet edilen genç nesillerimizi ecdadımıza layık bir mücadelenin gereklerine göre yetiştirirken, öbür yandan da ülkücü yöneticiler olarak görevinizin sadece bununla bitmediğini, kitleleri iyiye, doğruya, güzele götürme yarışında ümitsiz gönüllere gönül ışığı, karanlık gönüllere aydınlık taşıyarak sadece okullardaki öğrencilerin değil çevrenizdeki tüm insanlarımızın öğreticisi, eğiticisi ve yol göstericisi durumunda olduğunuzun idraki içinde bulunduğunuzdan da eminim.
Devletimizin bekası ve milletimizin varlığının devamı her şeyden önce aydın ve halk arasındaki uçurumun ortadan kaldırılıp aydın-halk kaynaşmasının, sevgi, iman, saygı bütünleşmesinin sağlanmasıyla mümkün olacağını gözlerden uzak tutmamalıyız.
Çilekeş milletimizin her türlü acılarının son bulması, millet olarak her türlü yabancı emperyalist emelleri anında kırabilmemiz, yoksulluk ve geri kalmışlıktan kurtulabilmemiz her şeyden önce ülkücüler olarak kendimizi milletimize kabul ettirebilmemize, onun desteğini alıp onun itimadını kazanıp topyekûn millet olarak kalkınma seferberliğine girebilmemize bağlıdır.
Bugün millet olarak içinde bulunduğumuz siyasi, iktisadi, kültürel, manevi buhranların temelinde taa Tanzimat’tan bugüne kadar devam eden aydının yabancılaşması ve halkla arasındaki kopuklukların olması yatar.
Milli tarih kökünden uzaklaşan aydınlarımız Türk milletinin bütün meselelerini daima batılı gözle değerlendirmeye tabi tutmuş ve çare olarak da daima şeklî, kolay, ucuz taklit reçeteleri sunmuştur. Bu yabancılaşmaya iltifat etmeyen milletimizi de hor görüp hiçbir zaman meselelerin derinine inmek zaruretini duymamıştır.
Dünün bazı Tanzimatçısı, dünün bazı meşrutiyetçisi, dünün bazı batıcısı neyse bugünün Amerikancısı, bugünün Rusçusu, Çinciside odur.
Aşağılık, ihtiraslı, bencil, ükelâ, işbirlikçi, metotları değişikte olsa hedefleri hep aynı. Süfli gayelerine ulaşabilmek için Türkü, İslam’ı yok etmek, sindirmek ve böylece efendilerine yaranmak…
Aziz Ülküdaşım,
Önemli günler yaşamaktayız… (karalanmış) yıllardan beri süregelen tüm yabancılaşma, uşaklaşma hareketine Dur! Deyip, Türklüğü milli şahsiyetine kavuşturmanın çetin kavgasını veren ve bu kavgada önemli gelişmeler kaydeden ülkücü hareketin kesin zafere doğru hızla yol alması bütün yerli yabancı çıkar gruplarını emperyalist güçleri, yerli hainleri, bölücü mezhepçileri, harekete geçirmiştir. Karşısına yeni haçlı-moskof-mason ittifakları çıkarmakta, düşman bütün acımasızlığı, kahpeliği ve hileleriyle bizi engellemeye çalışmaktadır.
Boşa geçirilecek bir anımız dahi yoktur. Şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy, fert fert tüm Anadolu’ya Türk Milliyetçiliği hareketini duyurmalı insanlarımızı büyük Cihat’a davet etmeliyiz.
Vatan toprakları üzerine çöreklenmek istenen kızıl yılanı, onun davetçilerini, yandaşlarını bir bir milletimizin gözleri önünde teşhir etmeli, kurtuluş inancını, mücadele azmini bütün gönüllerde tutuşturmalıyız.
Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir ki Türk Milliyetçiliği hareketinin kitleler üzerinde gelip geçici bir heyecan dalgası olmaması, şuurlu aksiyoner bir hareket olduğu gerçeğini zihinlere yerleştirilmesi gerekir. Mesele artık his planından şuur planına geçmelidir. Aynı zamanda kemiyet planından keyfiyet planına geçmelidir. Teşkilat
yöneticileri olarak yapacağınız en hayırlı çalışma sürekli eğitici seminerler ve konferanslar düzenlemek suretiyle dâvâyı her şeyiyle hem üyelerinize hem de geniş vatandaş kitlelerine duyurma çalışmalarıdır.
En güçlü silahın fikir, en güçlü fikrin Türk Milliyetçiliği fikri olduğu kitlelerin kafasında yer etmelidir.
Ayrıca kitlelerin heyecanını da daima diri tutmak için zaman zaman tertiplenen geceler, anma toplantıları da her bakımdan faydalı olur kanaatindeyim. Böylesine faaliyetler hem teşkilatınıza maddi imkanlar sağlar hem de ülküdaşlarımızın bir araya gelmeleri sebebiyle kendilerine güven duyguları artmış olur. Nihayet fikrimizin propagandası niteliğini de taşır. Teşkilatınızın tüm mensuplarının derinliğine eğitimle fikren kendilerini yetiştirmeleri, genişliğine eğitimle de davayı çevreye yaymaları alışkanlığını mutlaka kazanmalı ve arkadaşlarımızı bu hususta daima teşvik etmelisiniz.
“Gidemediğin yer senin değildir. “ İlkesini hatırdan çıkarmamak lazımdır. Çevre köylerle daima irtibat kurmalı her köyden hiç olmazsa ilk anda bir temsilci bulup onun vasıtasıyla davamızın oraya da girmesi temin edilmelidir.
Çevre teşkilatlarla daima temas halinde olup ortak geceler, geziler, ziyaretler vasıtasıyla çevredeki bütün ülküdaşlarımızın birbirleriyle yakın ve samimi ilişkiler kurmaları ve birliğin, beraberliğin sevgi ve samimiyetin gelişmesine gayret edilmelidir.
Çevre teşkilatlarla ve bilhassa ildeki teşkilatınızla sıkı ve sürekli temaslar kurmak, çalışmalarda faaliyetlerde ortak hareket etme ve karar birliğini temin bakımından çok önemli hususlardır.
Devlet okullarının, aslında öğrencilere çağdaş bilgi ve tekniği öğretmenin yanı sıra milli kültürü de öğretmenin, nesiller arası kültür ve inanç bağlarını sağlamlaştırmanın, milli kültür mirasını yeni nesillere aktarmanın, milli tarih şuurunun milletin inançlarını şuurlu olarak öğretmenin yapıldığı müesseselerin olması gerekir ama maalesef günümüzdeki gayri millî eğitim sisteminin buna imkân ve cevap veremediği acı bir gerçektir.
İşte Ülkü Ocakları burada da bu milli görevi yüklenmiş ecdadımıza layık özlenen nesilleri yetiştirmede milli insan tipini yetiştirmede önemli bir görev yüklenmiştir.
Bu sebepledir ki biz Ülkü Ocaklarımıza birer milli okul gözüyle bakmaktayız. Yönettiğiniz ocaklarımız bu milli, tarihi, insani ve İslami görevini en iyi şekilde ifa etmelidir. Edeceğine de gönülden inanıyoruz.
Ülkü Ocaklarımız genç yaşlı her Türk insanına Türk Milliyetçiliğini en şuurlu biçimde vererek İslam iman ve inancını tüm duruluğu ile öğreterek mensuplarını sevgi,
iman ve disiplin içinde milli ülkü ve hedefler doğrultusunda yetiştiren, kaynaştıran, bizim dışımızda bulunanları bile bize imrendiren iman kaleleri durumundadır.
İhmal edilen, hor görülen, unutulan, istismar edilen, daima aldatılan, aydınının yöneticilerinin, siyaset bezirgânlarının ihanetine uğrayan ümitsizliğe, karamsarlığa sürüklenen, yoksulluğa çaresizliğe sevk edilen inançsızlık batağına sürüklenmek istenen Türk insanı Cenab-ı Allah’ın izni siz yiğit, fedakar, imanlı ülküdaşlarımızın gayretiyle Ülkü Ocaklarımızdan alacağı milli terbiye, mücadele azmi iç disiplin ve heyecanla bütün karanlıkları yenecek yeni güçlü bir Türkiye’nin inşası için, adaletli bir nizamın tesisi için büyük yarınlar için ülkücü evlatlarının yanında onlarla omuz omuza seferber olacaktır.
Aşırı sol’un, sahtekarların, düzenbazların, emperyalist uşaklarının, demagogların, şarlatanların gelip geçici başarıları bizi yıldıramayacaktır.
Daima kendilerine layık olmak için çalıştığımız aziz şehitlerimizin vatan semalarında ecdad ruhlarıyla buluşan mübarek ruhları bizlere manevi destek olacak ülkümüz için döktükleri mübarek kanları yolumuza ışık tutacaktır. Bayrağı elden, Allah’ı dilden, imanı gönülden çıkarmayanlar sonunda mutlaka zafere ulaşır.
Size ve şahsınıza Andırın’daki bütün dostlarımıza bir gönül dolusu selamlarımı, saygılarımı bildirir Cenab-ı Allah’tan ülkücü mücadelenizde başarılar, hayırlar niyaz ederim.
Gözlerinden öperim yiğit Gardaşım.
TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE TÜRKÜ YÜCELTSİN
Eskişehir 29.01.1978
Efendi Barutçu
İMZA
*Bu mektup nasib olursa ileride yayınlayacağımız “ Mahbesten Mektuplar” kitabımızda yer alacak mektuplardan biridir.
Mektubu tam 41 yıl önce tutuklu bulunduğum Eskişehir cezaevinden Kahramanmaraş Andırınlı ülküdaşım, kardeşim ve Bursa Eğitim Enstitüsünden okul arkadaşım değerli Celal Gök beyin şahsında genç ülküdaşlarıma hitaben yazmıştım. Aynı coşku, ümit ve heyecanla yine genç ülküdaşlarım için yayınlıyorum. Türkiye’nin dört bir köşesinde uzun yıllar öğretmenlik yaparak milletimize ve genç nesillere çok hayırlı hizmetler yapan Celal Gök kardeşime de uzun süredir muzdarip olduğu rahatsızlığından dolayı- acil şifalar diliyorum. 41 yıldır eksilmeyen dostluk, kardeşlik, ülküdaşlık duygularıyla dopdolu selam sevgi ve saygılarımı bildiriyorum.