Aydın ilinin en yüksek dağı olan Madran Baba Dağı (1792m.) ismini, zirvesinde bulunan Madran Baba yatırından alır. Madran Baba'nın kim olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak, Türklerin Anadolu'ya geldiği devirlerde bölgeye yerleşmiş bir gazi derviş olduğu hakkında yaygın bir kanaat vardır. Madran Baba'yı, Evliya Çelebi ziyaret etmiştir. Seyahatname'sinde önemli ziyaret mekânları arasında sayar. Madran Baba yatırı bütün Müslüman kesimlerin ortaklaşa ziyaret ettikleri ve saygı duydukları bir yatırdır.
**
Bendeniz bu ulu dağın eteklerinde Yörük köyünde doğdum, akrabalarımın keçi, koyun sürüleri arasında, çadırlarda büyüdük. Anam, babam 24 m2’lik çadırdan gelin-damat çıkar. Madran Baba Dağından akbabalar gelir, gökyüzünde dolanırlar, sonra bir bölgeye odaklanırlardı. Orada bir leş olduğunu nasıl bilirler, nasıl duyarlar? Yıllar yılı köylülerimiz şaşardı.
Madran Dağında ulu çam ağaçlarına yuva yapmış, kartallar gelir tepede döne döne dolaşırlarken, çobanlar oğlakların ve kuzuların başına koşarlardı. Küçük çocuklar korumaya alınırdı. Hacı Baba dediğimiz leylekler de yeşilliklerde, pınar önlerinde kurbağa ve yılan avlarlardı.
Geceleri kurtlar, çakallar ve sırtlanlar kangal cinsi çoban köpeklerine rağmen sürülere saldırmaktan uzak kalmazlardı.
Pınarlar, kaynaklar, çavlanlar dağlardan akardı. Dereler yazın ortasına değin gürül gürül akar, göletler yapar, yüzerdik. Bu dağın eteklerinden Aydın Ovası ve Büyük Menderes Nehri bir başka güzel görünür. Yöre insanımız Menderes ile dağlarımızı ana gibi kutsal görürdü. Zira onlar bir doyurandır, besleyendir.
**
Artık kullanılan zirai ilaçlardan, zehirlenerek ölen leşlerden akbabaların da soyu tükendi. Kartallar da öyle. Yazları gelen leylekler azaldı, çoğu elektrik tellerine çarparak ölüyor. Pınarlar kurudu, kurumakta. Dereler kışın bile akmaz oldu. Dakikada karpuz çatlatan Madran sularını çevredeki ilçe ve beldelere taşıyıp satıyoruz.
**
9 Ocak Pazar günü Şükran Güngör salonunda “ayçep” ve “Aydın Tabib Odası Başkanlığı’nca” gerçekleştirilen çevre kurultayında Sayın Dr Metin Aydın’ın ilk cümlesi etkileyici idi. “Aydın’da yaşamak bu gidişle zor olacak…”
Jeotermal enerjinin çevreye ve de insanımıza verdiği zararları anlattığında irkilmemek elde değildi. Büyük Menderes, Ergene ve Gediz’den sonra atıklarla kirlenmiş kirlilikte üçüncü nehir. Sadece Buharkent ilçesinde Jeotermalden Kızıldere’den Büyük Menderes’e dakikada 1100 ton zararlı akışkan döküldüğünü öğreniyoruz. Bu akışkanda arsenik, bor ve lityum var... Aydın ilinde hava kirliliğinin 2014 yılında Türkiye 8. olması düşündürücü. Kanser vakaları yükselmekte, öyle ki; Türkiye ortalaması %18 iken, Aydın ilimizde %42 bir değerde olduğu aktarıldı. İntiharda 3. sırada yer alıyor Aydınımız.
**
Madran dağının tepesi RES santralları ile dolu, etekleri maden arama uğruna delik deşik ediliyor. Karşıda Jeotermaller desen, doğadan aldığını geri vermeyen, dönüştürmeyen, Aydın ilimize sorunları da taşımakta… Dünyaca ünlü incirimizin kalitesi düşmekte…
**
Babamız, dedemiz bizlere yoldaki taşı, çalıyı birinin ayağına çarpmasın, dolanmasın diyerek bir kıyıya koymayı öğretti. Anamız bacımıza evinin önünü, sokağı, her sabah süpürmeyi öğretti. Ayçep ve Yılmazköy halkı muhtarları ile birlikte Jeotermalden yayılan koku, korku ve rahatsızlıktan dolayı tepki göstererek adli makamlara müracaat ederek duyarlılık göstermekteler. Bizim çocuklarımız elindekini sokağa fırlatmakta. Eğitimlimiz, öğretenimiz izmariti apartmanın merdivenlerinde ayakları ile ezerek, çiğnemekte ya da yere fırlatmakta. Biz bunları yaparken çevreyi nasıl koruyacağız diyerek kendi adıma sıkıntı duyuyorum. 2050 yılında başta ülkemiz çölleşmede ilk sırayı yer alacaklardan olarak işaret edilmektedir. Çevreyi bırakın sokağımızı temiz tutamıyoruz.
**
Dünyamızda vahşi kapitalizm durmaksızın çalışıyor, kar ediyor. Biz de istihdam diyerek avunuyoruz. Kendi adımıza yapacağımız, atacağımız adımlar var iken günü kurtarmayı düşünüyoruz.
Aydın ilinde Jeotermal alanları, sahilde kapışılacak arsalar şeklinde beklemekte. Olan yarınlarımıza olacak. Yetkililerin ise yapacakları ve atacakları adımlar da var. Kontrol ve denetim mekanizmaları ne kadar çalışıyor onu da sorgulamak gerekliliği de ayrı bir konu. Oysaki Jeotermal enerji dikkatli ve geri dönüşüm gerektiren hali ile çalıştırıldığında doğaya daha az zararlı bir enerji şeklidir.
Madran Baba Dağı ve Büyük Menderes can çekişiyor.