Lozan; zafer mi hezimet mi?

Şerif KUTLUDAĞ

Lozan Anlaşması: İmzalandığı günkü adıyla: Lozan Sulh Muâhedenâmesi 24 Temmuz 1923

Yazı başlığının cevabını yazının sonuna bırakmadan hemen vereyim değerli okurlarım:

Lozan, ne zaferdir, ne de hezimet!..

Lozan, imzalandığı günün şartları içerisinde değerlendirilmesi gereken bir anlaşmadır.

Lozan, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi(93 Harbi)’nin müsebbibi değildir. Lozan 1. Dünya Savaşı’nı da çıkaran bir anlaşma değildir!

O halde, “Lozan nedir?” dersek: Lozan, Aslında 1699 Karlofça ile başlayan sürecin; son olarak da 1877-1878 ile başlayan ve 9 Eylül 1922’de noktalanan son kırk yıllık savaşlar döneminde kaybedilen bir imparatorluğun enkazından canhıraş bir gayret ile Mustafa Kemal’in önderliğinde elde edilebilen bir vatanın onandığı bir anlaşmadır.

Konuya üç yüz yıllık bir sürecin müsebbibi gibi bakarsak Lozan’a o zaman hezimet denilebilir. Fakat Lozan bu konuda masumdur. Çünkü, üç yüz yıldır yapılan tek anlaşma Lozan değildir. Lozan’dan önce Osmanlı Devletinin dolayısıyla Türk milletinin idam fermanı sayılan Sevr Anlaşması vardır bir kere… Ayestefanos/Yeşilköy Anlaşmasını söylemedik daha…

Lozan’da Karşınızda imparatorluğu yıkan asıl aktörler vardır bir kere: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin karşısında; Britanya İmparatorluğu (İngiltere), Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri…

Yapayalnız kaldığınız bir dünyada, emperyalizme karşı tek başınıza durmak gibi bir keyfiyeti yaşamaktasınızdır bu olup bitenler arasında…

Ve… Dünyanın bu gerçeği karşısında bir vatan parçası kurabilmek gibi bir konuyu gerçekleştirerek muhatap devletlere imzalatarak dünyaya da kabul ettirmek gibi bir sonuç elde etmişsinizdir… 26 Ağustos, 30 Ağustos ve 9 Eylül’ün rüzgârıyla İstanbul’u kurşun atmadan/savaşmadan yeniden anavatana kattırmışsınızdır.

Bir imparatorluğun en geniş ve en güçlü dönemini hatırlayıp –sanki savaşlar hiç yaşanmamış gibi- Lozan’ı buna göre değerlendirirsek elbette bu bakış açısına göre Lozan Hezimet sayılabilir…

Diğer yandan da son kırk yılda özellikle Osmanlı Devletinin her bir köşesinde yaşanan mağlubiyetler; ordunun dağıtılması, silahların verilmesi vb sebeplerle çerçevesinde baktığımızda; Ankara’daki TBMM’nin yetkililerinin Lozan’la ilgili değerlendirmeleri elbette bir başarıdır, muvaffakiyettir. Bu mânâda da Lozan bir zaferdir…

“Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz son dönemlerde Libya’da, Suriye’de, Azerbaycan’da olaylara taraf olurken Allah korusun başarılı olamasaydı bugün devletimizin konumu ne olurdu?” sorusunu bir yana koyuyorum ve tarihin hangi döneminde olursanız olunuz zenginliğiniz ya da fakirliğiniz; gücünüz ya da güçsüzlüğünüz; galibiyetleriniz ya da mağlubiyetleriniz o andaki konumunuzu belirlediğini söylemek istiyorum.

Bugün Türkiye dünyanın ilk 16-17 ekonomisi içerisinde değil de ilk beş ülkesi arasında olsaydı dünyadaki konumu ne olurdu?

Tarihi konumları fırsatlar ve imkânların belirlediği gerçeğini yaşıyoruz bugün de!.. Bu gerçek dün de böyleydi, yarınlarda da böyle olacaktır maalesef…

Sonuç olarak, olması ve yapılması gereken iş; bir an önce dünyanın ilk on ekonomisi içerisinde girebilmektir.

Dünyadaki mazlum milletler ve onların devletleri ile iş birliği kurarak, yenidünya düzeninin aktör devletleri arasında yer alabilmektir.

Lozan da Millî Mücadelenin bir safhasıdır sonuçta… Millî Mücadeleyi zaferle noktalayarak Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kuruluşu ve varlığını sağlayan başta Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarına; bütün şehit ve gazilerimize ALLAH’tan rahmetler diliyoruz…

Mekanları cennettir inşallah…

GÜL/AYDIN… Sevgimle…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.