Dün markete gittim. Evde soğan kalmadığı için mecburen hiç alışkanlığım olmadığı halde (marketten pazar alışverişi yapmak.) marketten kilosu beş buçuk liraya soğan aldım. Fakirin ekmeğini elinden alalı epey oldu, oldu da hiç olmazsa kırıp sarıp sofraya koydukları yemeğin yanında soğan yiyen insanlara bu da lüks oldu artık.
Kasaya geldiğimde iki hanımın ellerinde hazır domates salçası aldıklarını gördüm. Bana bu tür tüketim maddelerini hazır almak doğru gelmediği için yadırgadım. Mevsiminde domates ne kadar pahalı olursa olsun, bu memleketin güneşinde salça yapmak kadar kolay bir şey yok. Ama yapmıyorlar. İnsanlar tembelleşti. Reçellerini hazır alıyorlar. Tarifini bilmiyorlarsa internette her şeyin en ince noktasına kadar tarifi var. Ya da bu işi iyi yapan komşularına danışabilirler. Bir kilo meyveden bir yığın reçel çıkar. Ha! Meyve pahalı ise kabuklarından faydalanabilirsiniz. Mesela karpuzun kabuğundan, mesela portakalın kabuğundan reçel yapabilirsiniz hem de ne kadar lezzetli olur. Bir deneyin derim.
Hazır mayonez almakla başladı her şey. Biz eskiden mayonezimizi kendimiz yapardık limon ve zeytinyağıyla. Çok güzel ve çok lezzetli olurdu. Bilirdik ki içindekiler çocuklarımıza kendimize ya da ikram ettiğimiz kimseye dokunmayacak, emin olurduk. Şimdi öyle mi ya! Sorsanız şimdiki nesil mayonezin evde yapıldığını, yapılabileceğini bile bilmiyorlar. Aslında çok şeyi bilmiyorlar da, kendimizde bu sorumluluğu hiç üzerimize alınmıyoruz. Çünkü çocuklarımıza öğretmiyoruz. Yurt dışında bir eczacı arkadaşım bana söylemişti ‘’içinde hiç domates olmadan ketçap yapabilirim’’ düşünün bir kere içinde hiç domates olmadan domates tadı aldığınız bir ürün. Acaba neyle yapılıyor? Çileğin, karpuzun yerde yetiştiğini, domatesin bir yaz sebzesi (bazı yerlerde meyve olarak kabul ediliyor) olduğunu, mevsimsiz yenmemelerinin gerektiğini bilseler iyi olmaz mı?
Salçanın, reçelin güneşte doğal ısı enerjisiyle yapılabileceğini, bunun daha faydalı olabileceğini. Meyvelerin, sebzelerin, hangi mevsimde alınması ve yenilmesi gerektiğini söyleyen var mı? Şu sıralarda taze fasulye alıyor bilen de bilmeyen de. Bu mevsim taze fasulyeyi biz eskiden konserve olarak yerdik. Şimdi ise seralarda yetişmiş lezzeti bile olmayan sebzeyi kışın bize satıyor, yediriyorlar. Siz almazsanız kimse satmaz. Arz talep meselesi. Özellikle bizim ege bölgemizde otlar, sebzeler bu kadar fazlayken neden mevsimsiz sebze ve meyveler yenir ki? Artık alıştık mı ne?
Geçmiş zamanlarda her şey doğaldı. Banyoda kullandığımız liflerden, çamaşırda kullanılan su tasları bile, ikisi de kabaktandı. Lif kabağı, su kabağı yetiştirirdik.Lif kabaktan, tas kabaktan. Şimdiki gibi plastikten değildi hiçbir şey. Şimdi insanlar bile plastikten, hemen yamuluyor. Pamuktandı yatağımız, yorganımız. Zamanımızdaki kadar her şey çeşitli değildi de çok seçenek şansımız olmasa da sağlıklıydık.
Biz kendi mutfak kültürümüzü bir sonraki, nesil e aktarmazsak onlar bu kültürün özelliklerini nasıl öğrenecekler? Bizim burada rolümüz büyük. Mesela ben her şeyimi evde hazır almadan yapmaya özen gösteriyorum. Salçamı, tarhanamı, biberimi, turşumu, reçelimi kesinlikle hazır almıyorum. Alanlara da şaşırıyorum açıkçası hele böylesine güneşin ve imkânların bol olduğu bir bölgede her şeyi hazır almak nasıl bir alışkanlık? Bana uymuyor, ama herkesin kendi tercihi. Çocuklarınızın geleceğini düşünüyorsak, böylesine her şeyin ithal edildiği (ithal edilen ürünlerin de ne içerdiğini bile bilmeden alıyoruz.) Tarımın neredeyse yok edildiği ülkemizde değerlerimize sahip çıkmak bunları çocuklarımıza ve gelecek nesile aktarmak bizim boynumuzun borcu ve bir ölçüde vatanımıza olan bağlılığımızın bir göstergesi. İnsanlar bağlı oldukları kültürlerle varlık gösterirler. NE OLUR ÇOCUKLARIMIZA VE TORUNLARIMIZA KÜLTÜRÜMÜZÜ AKTARMAKLA YÜKÜMLÜ OLDUĞUMUZU UNUTMAYALIM!