Kurtuluşun da destanı olur mu demeyin değerli okurlarım. Olur mu olur. Ergenekon Destanı’mızı hatırlayın, Göç Destanı’mızı hatırlayın…
Kurtuluş Günleri dedim de; 26 Ağustos ile 30 Ağustos Zaferlerini takip eden günlerde Batı Anadolu’da gün be gün kurtuluş günleri yaşanır 9 Eylül’le zaferimiz taçlanıncaya kadar.
Bugün 6 Eylül…
Dün, 5 Eylül, NAZİLLİ’nin Kurtuluş Günüydü
Yarın , 7 Eylül, AYDIN’ımızın Kurtuluş Günü…
30 Ağustos: Afyon’un ve Kütahya’nın,
1 Eylül: Uşak,
2 Eylül: Eskişehir
3 Eylül: Güney, Ödemiş
4 Eylül: Buldan, Tire, Simav, Kula, Sarıgöl
5 Eylül: Nazilli, Susurluk, Alaşehir,Salihli
6 Eylül: Bilecik, Balıkesir, İnegöl, Akhisar, Bayındır…
7 Eylül: Aydın, Turgutlu, Kuşadası, Germencik, Torbalı,
8 Eylül: Kemalpaşa, Manisa, Selçuk
9 Eylül: İZMİR’in KURTULUŞ GÜNÜ…
Kimlerden kurtardık güzel yurdumuzu, 1919-1922 arasında dünyanın en güçlü devletlerine/yedi düvele karşı kazandığımız zaferlerle kurtardık. Âdetâ küllerinden yeniden doğan efsanevî kuş; Zümrüt-ü Anka gibi, Simurg gibi…
Kurtuluş günlerinde destan destan üstüne dedik ya
26 Ağustos Büyük Taarruz’la başlayan destansı güzelliklere 3 Eylül 2023 akşamı Voleybol Kadın Millî Takımımızın kazandığı Avrupa Şampiyonluğu destansı başarısı ekleniverdi,
30 Ağustos’ta başlayıp 3 Eylül Pazar günü sona TEKNOFEST de gençlerimizi uzay teknolojisiyle buluşturan bir başka destansı güzellikti guru duyma adına.
4 Eylül 1919’da yaşanan SİVAS KONGRESİ’nin 104. Yılı’nın onurunu ve gururunu yaşadık iki gün önce de…
Öyle bir Sivas Kongresi ki, delegeler arasında şu veya bu devletin koruması altına /mandasına girelim diye yüksek sesler çıkarken Mustafa Kemal’in “YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM!..” haykırışının karar olarak işlendiği ve Anadolu’ya belde belde gönderildiği destansı bir karar güzelliğidir bu kongre de…
Tekrar Kadın Voleybolcularımızın Avrupa Şampiyonu oluşuna getirirsek sözü: A’dan Z’ye Voleybol sporu konusunda yetkili ve sorumlu her kim varsa, sergilenen uzun soluklu çalışmalar sonucunda elde edilen bir başarı olduğu yerli yabancı herkesin ortak görüşü olarak elde edilen tertemiz bir başarı hikâyesidir bu şampiyonluk.
Üstelik de BELÇİKA’da…
Üstelik de Avrupa’da çalışan ve yaşayan işçisi, emekçisi, iş adamı vb salonu dolduran, binlerce insanımızın ellerindeki ay yıldızlı bayraklarımızla salonu Türkiye’ye çevirirken, sevinç göz yaşlarıyla dünyaya taraftar nasıl olunur mesajını da verdikleri bir şampiyonluk…
BU BAĞLAMDA; Nasıl ki Kurtuluş günleri millet olarak hepimizinse, 4 Eylül Sivas Kongresi hepimizinse; Kadınlarımızın kazandığı Avrupa Voleybol şampiyonluğu da, TEKNOFEST de millet olarak hepimizindir. Bu güzellikler ve başarılar üzerinden kimse kavga etmeye kalkmasın. Sonuçta insanlar sevinç istiyor, başarı istiyor; sevinmek, gurur duymak ve nefesi yettiğince haykırmak istiyor.
Destansı güzelliklere eklenen bir güzellik de sessiz sedasız ülkemizden ayrılan Venezuela Cumhuriyetinin Ankara Büyükelçisinin Ülkemizde geçirdiği yıllarla ilgili akılcı ve akıcı konuşması geliyor gözlerimin önüne…
15 yıldır VENEZUELA’nın ANKARA BÜYÜKELÇİLİĞİ GÖREVİNİ YÜRÜTEN Jose Bracho Reyes, görev süresinin dolduğunu duyurdu. Okuyanları duygulandıran ‘Sana sarılıyorum sonsuza kadar Türkiye’ isimli bir veda mektubu yazan Bracho Reyes, mektubunda Türkiye’den çok şey öğrendiğini aktardı. JOSE BRACHO REYES’İN mektubunu tamamı:
“Bu kutsal topraklara geleli on beş yıl geçti ve o zamandan beri ne zaman bu gizemli ülkenin, iki kızımın hayata gözlerini açtığı bu ülkenin sakladığı, beklenmedik, büyülü, sonsuz yanlarını keşfettikçe heyecanlanırım.
Yaşamak durumunda olduğum başka hiçbir yerde zihnim daima ruhumu aydınlatacak olan ışıklarla bu kadar doğmadı.
Her ne kadar benim sevgim, o güneyli şair gibi ‘öpüp giden denizcilerin sevgisi’ gibi olsa da Türkiye sevgimin daimi, sonsuz olduğunu biliyorum.
Gidiyor olsam da, bu topraklara ve insanlarına duyduğum bu kutsallaşmış sevgi her zaman bana yakın olacak çünkü Rumi'nin de dediği gibi: ‘sevgililer herhangi bir yerde buluşmazlar. Onlar her zaman ve sonsuza kadar birbirlerinin içindedirler.’
Kızıl alevlerini, her zaman sakin olan sularının mavisini, derin tutkularını, incinmelerini, dünyevi acılarını yanımda götürüyorum.
‘BİR DİLİ GÖTÜRÜYORUM YANIMDA’
Bir dili götürüyorum yanımda, buğdayın yetiştiği toprağı işleyen, her gün ekmek yapan köylü ellerine bağlı bu dili, kızlarımın birinci dilini. Dayanışmacı bir ‘kolay gelsini’ yanımda götürüyorum; göklere kadar yükselttikleri bu binanın sağlamlığını korumak için her gün uğraşan kadın ve erkeklerin yükünü hafifletmek için söylenen bu sözü.
Rumi'nin (Mevlana'nın), Yunus Emre'nin ama aynı zamanda Hikmet'in, Orhan Kemal'in, Rıfat Ilgaz'ın, Sabahattin Ali'nin, Yaşar Kemal'in, Pamuk'un, Fatma Aliye'nin ve Elif Şafak'ın satırları ve derin öğretilerinin dövmeleri daima dilimde ve kalbimde olacak. Onların eserleri, çeşitlilikleriyle, tıpkı bir yapbozu tamamlar gibi parça parça seni tek ve tekrar edilemez yapan tüm halkların özelliklerini daha iyi anlamamı sağladı.
‘ENERJİSİ VE CESARETİYLE DOLDURDUM İÇİMİ’
Gidiyorum, üzerimde izler. Kafam karışmış halde gidiyorum ve seziyorum ki yarın dünyanın beni bekleyen herhangi bir kentinde gecelerime Türkçe ‘iyi geceler’ diyerek veda edeceğim. Belki de farkına varmadan Maracaibo'da bana yapılan iyiliklere ‘çok sağ olun’ diye Türkçe teşekkür edeceğim.
Gücümü en karanlık gecede, dehlizler içindeyken ayağa kalkmış bir halkın enerjisi ve cesaretiyle doldurdum içimi. O karanlık ve soğuk Şubat'ta yüreğim ve enerjim senin yanındaydı. Bu önemli deneyimden kazançlı çıkan ben oldum.
‘TEŞEKKÜRLER SANA BİNLERCE TEŞEKKÜR TÜRKİYE’
Bana ne kadar çok şey öğrettin Türkiye!
Bin bir tarihle dolu tarihinle, Urfa'da izleriyle karşılaştığım İbrahim Peygamber’in sesi gibi kutsal seslerinle. Senden daha ne isteyebilirim, sende buldum Jonia'yı, Caria'yı, Lycia'yı ve Cilicia'yı. Trakya'dan Anadolu'ya, Boğazlar'dan Fırat'a, Kapadokya ve Kalkan'a, ne kadar çok şey öğrendim senden. Teşekkürler sana, binlerce teşekkür Türkiye.
‘HALKIN EMPERYALİZME KARŞI AYAĞA KALKTIĞINI GÖRDÜM’
Halkının nasıl emperyalist saldırılara karşı ayağa kalktığını, Çanakkale'de attığın o tokadı gördüm, 15 Temmuz 2016'da faşizmin yolunu nasıl kapattığına şahit oldum.
Göreme için Nemrut için teşekkürler. Phaselis için, Didim için teşekkürler. Emirgan'daki laleler için, Taksim'deki simit, Alsancak'taki katmer için teşekkürler. Beşiktaş'taki (Just Coffee), Gayrettepe'deki (Petra), İzmir'deki (Baristokrat) iyi kahvenin aroması için, Ankara'daki Rubber Soul kafe için teşekkürler. Bozcaada ve Urla şarabı için teşekkürler.
‘ŞİMDİ BİRBİRİMİZİN YÜZÜNE GÜVENLE BAKIYORUZ’
Türkiye ve Venezuela arasındaki ikili ilişkiyi inşa etmekten sorumlu bir ekipten sorumluydum. Bu ilişki daha önce hiç olmamıştı çünkü ülkelerimiz bize uzaktan, ilgisizce, ‘oryantalistlerin’, Avrupalıların deforme edici aynaları üzerinden bakıyorduk, önyargılarla doluyduk. Şimdi ise birbirimizin yüzüne güvenle bakıyoruz. Mutlu dönüyorum çünkü bağlarımızın sağlam ve zamana dayanıklı olduğunu hissediyorum. Görevimi yerine getirmiş olmanın verdiği tatminle dönüyorum. Bu yolu benimle birlikte yürüyen herkes bana ağlayarak veda ediyor. Gittiğim için mutlu olan kimse yok.
Halklarımızın yakınlaşması adına yapılmadık hiçbir şey bırakmadım. Türkiye ve vatanımla, doğduğum ülke olan Venezuela arasında bir köprü kurulmasında faydalı olduğumu söylemek bir ayrıcalık.”
İşte bu!.. Bizi bize tanıtan, ne olduğumuzu gönül aynasında bize gösteren güzel yürekli VENEZUELA’nın ANKARA BÜYÜKELÇİSİ JOSE BRACHO REYES’E biz de Türk insanı olarak TürkiyeCumhuriyeti Vatandaşları olarak aynı duygularla sesleniyoruz;
GÜLE GÜLE GİDİNİZ ülkenize REYES KARDEŞİMİZ…
Güzel kızlarınız ve güzel ailenizle birlikte güzel ülkenizde güzelliklerle yaşayınız.
Türk insanı sizi gönülden sevmeseydi siz de bizi bu kadar içten sevemezdiniz…
HOŞLUKLA GİDİNİZ..
GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…