Değerli okurlar, hepinizin bildiği gibi Knidos antik kenti, Muğla ilimizim güzel ilçesi Datça’da bulunmaktadır. Burası da diğer antik kentlerimiz gibi nasıl soyulduğunu gelin hep birlikte okuyalım.
Yıl 1851
Knidos açıklarına İngiliz Kraliyet Donanmasının “Supply” isimli bir savaş gemisi demir attı.
Gelen arkeolog Charles Thomas Newton’du.
Yanında 200 tayfa ve 2000 sterlin vardı.
Charles Newton, çift kürekli küçük bir keşif teknesiyle Knidos sahillerine çıktı ve kamp kurdu.
Köylüler hemen Mehmet Ali Ağa’ya haber ulaştırdılar.
Başka kime gitsinler.
Belediye yok, kaymakam yok, jandarma yok.
O yıllarda ağa demek devlet demek.
Devlet demek ağa demek.
Ağa önce bir haberci gönderdi, Newton’a.
Haberci yanında hediye olarak 10 tavuk getirmişti.
Ardından Mehmet Ali Ağa ve adamları Knidos’a ulaştı.
Onların yanında da yine hediye olarak bir koyun, onlarca yumurta, bal ve incir vardı.
Düşünebiliyor musunuz Hırsız hediyelerle karşılandı.
Charles Newton derdini anlattı.
Kazılar için Mehmet Ali Ağa’dan 100 adam istedi.
Ağa, hemen kabul etti.
Ancak, onun da Newton’dan iki isteği vardı.
Biri, Reşadiye’de yapacağı cami inşaatı için Knidos’tan çıkacak taşlar.
Diğeri, düşmanı olan Muğla Ağasının İzmir paşası tarafından uyarılması için destek.
Newton “bakarız” dedi.
Bir kaç gün sonra Mehmet Ali Ağa, Datça köylerinden iri yapılı 100 insanı Knidos kazılarında çalışmaları için Charles Newton’a verdi.
Newton işçilere çok düşük ücret veriyordu.
Ancak, işçiler parayı aldıkları zaman şaşırıyordu.
Çünkü çoğu hayatlarında ilk kez para görmüştü.
Charles Newton bir ara 50 Datçalı işçiyi bir süreliğine Didim’deki kazılara götürmüş, o işçilerden çoğu hayatlarında ilk kez yarımadadan dışarı çıktıklarını söylemişti.
Mehmet Ali Ağa’nın desteği ve onun emrine verdiği 100 Datçalı ile Newton 384 günde Knidos’u talan etti.
10 tonluk Knidos Aslanı ve Oturan Demeter heykellerinin çıkarılması ve 212 sandık tarihi eserin gemiye taşınmasında hep Datçalı köylüler çalıştı.
Soyulduklarını bilmiyorlardı.
Devlet onları ağaya teslim etmişti.
Boğaz tokluğuna çalışıyorlar, İngilizler ne derse yapıyorlardı.
Newton anılarında Datçalı işçilerin çok iyi çalıştığını söyleyerek, onlardan övgüyle söz etti.
Aradan 162 yıl geçti.
Yıl 2019.
Kanadalı maden şirketi Alamos Gold devletin verdiği izinle Kaz Dağlarını yerle bir ediyor.
Yüzlerce dönümü kazdılar, yıktılar.
Siyanürle toprağı, nehirleri, yeraltı sularını zehirlediler.
195 bin ağacı kestiler.
Geleceğimizi yok ediyorlar.
Ve bu katliamı Türk işçileriyle yapıyorlar.
Devletin asgari ücrete mahkûm ettiği Türk işçilerle.
Tıpkı, Knidos'u soyan Charles Newton gibi Kanada şirketi de Türk işçilerden çok memnun.
Şirketin CEO'su John McCluskey geçtiğimiz günlerde bizim işçilerimizi övdü.
"Türkler taş taşımakta çok iyiler!"
Dünyadaki ilk çıplak tanrıça heykeli Datça’daki bu heykeldir. Knidos’ular parlak dönemleri geride kalıp yoksullaştıklarında bile Bithynia Kralının büyük para önerisini, yapılan halk oylaması sonucu geri çevirip heykelleriyle birlikte sıkıntıya katlanmayı seçerler.
Ünlü ozan Hesiodos şöyle anlatır Afrodit’in doğuşunu:
“Dalgalı denize atar atmaz onlar
Gittiler engine doğru uzun zaman.
Ak köpükler çıkıyordu tanrısal uzuvdan:
Bir kız türeyiverdi, bu ak köpükten.
Önce kutsal Kythera'ya uğradı bu kız,
Oradan da denizle çevrili Kıbrıs'a gitti.
Orada karaya çıktı güzeller güzeli tanrıça,
Yürüdükçe yeşil çimenler fışkırıyordu
Narin ayaklarının bastığı yerden.
Aphrodite dediler ona tanrılar ve insanlar,
Bir köpükten doğmuş olduğu için.”
Değerli okurlar geçmiş zamanda ülkemin Kültür varlıklarını yabancılar soyup soğana çevirmişler ne bulurlarsa alıp gitmişler. Ama maalesef bizim işçilerimizi çalıştırarak.
Bergama. Milet, Didim Priene gibi kazı yaptıkları antik kentlerimizi soymuşlar.
"Bu heykeller bu coğrafyaya aittir. Binlerce yıl önce burada yaşayan insanların isteği ve emeğiyle yapılmış eserlerdir. Buraya ait olan heykeller ne pahasına olursa olsun bu topraklara geri gelmelidir, işte o geri dönüş, ruhları işkencelerden kurtaracak ölmüşleri huzura kavuşturacaktır…”
Şimdi ise birçok mitolojik konulara sahne olan Kaz dağlarını soyuyorlar. Bundan sonra sıra nereye gelecek bekleyip göreceğiz.