Kilo almanızın nedeninin sadece kaloriler olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz…
İşte kilo almayı durduramıyor oluşunuzun ayrıntılı nedenleri:
1- Sorunlu ilişki
İyi gitmeyen ilişkinizi daha da suçlamak için nedenler arıyorsanız, doğru yerdesiniz. Çünkü çiftler arasında yaşanan kavgaların artması, kilo alınmasına yol açabiliyor. Bunun nedeni ise, kavgaların açlık hormonunu artırması ve beslenme tercihlerinin sağlıklı olanlardan yana kullanılabilmesini zorlaştırması.
Delaware Üniversitesi araştırmacıları, 43 çifte önce beraber yemek yedirdiler, sonra da aralarındaki farklar hakkında konuşmalarını istediler. Bu sırada da katılımcıların hormon seviyelerini izlediler. Bazıları kavga boyutlarına varan konuşmalar, kullanılan dilin tarzına göre derecelendirildi. Diğerlerine kıyasla daha düşmanca bir dil kullanan çiftlerde, insanı daha fazla yemek yemeye iten ghrelin hormonu seviyesinin daha yüksek olduğu ölçüldü. Çiftlere beslenme tercihlerini ölçmek amacı taşıyan bir anket uygulandığında ise, kavgacı çiftlerin daha fazla sodyum ve sağlıksız yağlar içeren besinleri tükettikleri görüldü.
2- Aşırı demir tüketimi
Kalori kısıtlaması için kırmızı et tüketimini sınırlandırmayı düşünüyorsanız, elinizde geçerli bir diğer sebebin daha bulunduğunu belirtelim: Yeni bir çalışma, kırmızı ette bulunan demir miktarının açlık hormonunu tetikleyebildiğini, metabolizmayı yavaşlatabildiğini ve daha fazla yemek yemene neden olabileceğini belirtiyor.
Wake Forest School of Medicine'daki Diyabet, Obezite ve Metabolizma Merkezi'nin yöneticisi Donald McClain, farelere yüksek ya da düşük demir seviyeleri içeren beslenme programları uyguladı ve açlığı bastırmaya yarayan leptin hormonu seviyelerini ölçtü. 2 ay sonra, yüksek demir içeren beslenme planının uygulandığı farelerde leptin hormonunun %42'ye kadar düştüğü gözlemlendi. Leptin seviyesindeki düşüşün fazla yemeye bağlı olup olmadığının kontrol edilmesi amacıyla her iki fare grubu da istedikleri kadar beslenme konusunda serbest bırakıldılar. Bu süreçte, yüksek demirle beslenmiş olan farelerin diğer gruba oranla daha fazla kalori aldıkları ölçüldü. Benzer deneyleri 76 insan üzerinde de uygulayan McCain, demir seviyesi ile leptin hormonu seviyesinin ters orantılı olarak değiştiğini insanlar üzerinde de gözlemledi.
3- DNA (?)
Belki günün birinde bilim belirli genlerin kilo almaya eğilimli olmak ile ilişkisini tam olarak kanıtlayabilecek; ama henüz o noktada değiliz. Ancak tam olarak kanıtlanmasa da, bu konuya dair önemli bulgular sunulmaya devam ediliyor.
Texas Tech University'den psikoloji bilimleri departmanında görev almakta olan Michael Parent, yaklaşık 9.000 kadın ve erkek üzerinde bir anket gerçekleştirdi. Parent ve çalışma arkadaşları, katılımcıların genlerin kilolu olma konusunda rol oynayıp oynamadığına dair inançlarını analiz ettiler. 3 senenin ardından Parent, genlerin kilo almada etkili olduğuna güçlü bir şekilde inanan kişilerin daha da kilo aldıklarını teşhis etti. Bu grupta bulunan insanlar ise daha az egzersiz yapıyor ve daha az sağlıklı besleniyorlardı. Parent'a göre, düşünce bu konuda oldukça etkili. Çünkü, kilolarının kontrolünün kendi ellerinde olduğunu düşünen insanlar da daha sağlıklı besleniyor, düzenli egzersiz yapıyor ve vücut kitle indeksleri de daha düşük oluyor. Parent, genetiğin obezite üzerinde direkt bir etkisi bulunmuyor. Bu yüzden, fazla kilolar yüzünden genetik yapının suçlanması anlamsız.
4- Yalnız yaşamak
Yapılan bir araştırmaya göre, gerek alışveriş sırasında gerekse de yemek hazırlarken insanın yanında bir arkadaşın bulunmaması, sağlıklı beslenme tercihlerinin yapılabilmesini güçleştiriyor ve kilo alınmasına neden oluyor. The Queensland University of Technology araştırmacıları, daha önce yapılan 41 çalışmanın sonuçlarını analiz ettiklerinde, yalnız yaşamak ile sağlıksız beslenme arasında bir bağlantı olduğunun farkına vardılar. Onlara göre, yalnız yaşayan insanlar daha az meyve, sebze ve balık tüketirken, beslenmelerindeki çeşitlilik de daha az oluyor.
Araştırmanın sonuçları tamamen belirgin olmasa da, araştırmacıların inancı, yalnız yaşayan insanların sağlıklı yemekler hazırlayabilmek için yeterli motivasyona sahip olmadıkları yönünde. Yemek pişirme süreci yeterince eğlenceli kılınmadığı zaman da, yemeğin basit ve sağlıksız olması da kaçınılmaz oluyor. Dahası, yemek alışverişini ve pişirme işini yalnız yapan insanların porsiyon kontrolleri de güçleşiyor.
5- Aşırı "tertipli” yemek
Birçok diyet tavsiyesi, beslenmenizi düzenlemeniz ve her şeyi planlı bir şekilde tüketmeniz yönünde. Fakat bu tavsiye, bazı durumlarda kilo almanıza da neden olabiliyor. 6.814 kişi üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmada, çok farklı çeşitli besinlere tüketen insanların 5 yıl içerisinde kilo alma şanslarının %120 daha yüksek olduğu ölçüldü. Araştırmacılara göre, her yemeğin tertipli, planlı&programlı olması gerektiği düşüncesi aslında işe yaramıyor. Çünkü bu düzen içerisinde sağlıklı meyve ve sebzelerin kapladığı alan daha da azalıyor. Araştırmanın sonuçlarına göre en sağlıklı insanlar et, sebze, meyve, kuru yemiş ve tam tahıllılardan oluşan görece dar bir sağlıklı besinler çemberine tutunan insanlardan oluşuyor.
6- Jenerasyon farkı
The Obesity Research & Clinical Practice'de yayımlanan bir çalışmaya göre, atalarımıza göre daha az kaloriyle daha fazla şişmanlıyoruz. Onlarla aynı miktarlarda yesek ve onlarla eşit derecede aktif olsak bile, günümüz jenerasyonu 40 yıl öncesine göre daha fazla kilolu.
1971- 2008 arasında 36.000 insanın beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktiviteleri ve kilo değerlerinin incelendiği araştırmada, aynı miktarda kalori alsalar bile 2008 yılındaki bir yetişkinin 1971'deki bir yetişkine oranla %10 daha fazla kilolu olduğu ölçüldü. Yani, kilo kontrolü sadece enerji girdi çıktısından ibaret değil. Sorunun çözümü ise hiç de karmaşık değil: Hepimiz daha fazla egzersiz yapmalı ve yediklerimiz konusunda daha dikkatli davranmalıyız.