Değerli okurlar!
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki:
“ Parti içinde herkes ‘ben ne olacağım’ sorusunu soruyor. Bazılarının derdi partiyi iktidar yapmak, değil partide koltuk kapmak peşinde! Nasıl belediye başkanı, nasıl milletvekili olurum, derdinde! CHP’nin acilen bir dava partisine dönüşmesi lazım. Bize davasına inanan, her türlü saldırıya karşı koyacak ideolojik donanıma sahip, parti disiplininden kopmayacak inançlı dava adamı lazım.”
Sayın Kılıçdaroğlu çok doğru söylemiş ama bence biraz geç kalmış bir tespit. Ben Aydın’da öyle durumlar gördüm ve kendime sordum; “CHP bu mu?” diye.
Delege seçimlerinde kavga ve gürültü kırla gidiyor. Parti büyükleri için en acısı partiye emek vermiş kişiler varken, CHP’li olmayan birinin hem ilçe hem de il delegesi yapıldığını görmek oldu. CHP’nin kapısının önünden bile geçmeyen bu tipler, nerede çıkar ve nema varsa oraya koşarlar, ideoloji ve inanmışlık hiç yok.
CHP’li olup, kazanılan belediyelerde çıkar sağlayan, sağlamaya çalışan kişilerden hep utanç duydum.
CHP Aydın’da o hale geldi ki; Seçilen il ve ilçe yönetimlerinin hiç etkisi yok. Parti üyeleri bile tanımıyor yöneticileri.
Belediyelere alınıp daire başkanı yapılan kişiler ise toplumda itibarı, karşılığı yok. Bu tipler yalakalığı iyi bilir ama kıblesi yoktur, güç gördüğü yere secde ederler.
Ben bunlara bir şey demiyorum çıkarcıların önemli görev kapmak için elinden geleni yapacaktır. Ama bunları belediyelere alıp da önemli makamlar veren belediye başkanlarına ne demeli?
Acaba Sayın Kılıçdaroğlu bu durumları biliyor mu?
Hani bir şiir vardı çok anlam yüklü; “Kendi vatanımızda vatansızlar gibiydik” diye. CHP’liler de yıllarca uğruna fedakârca çalıştığı belediyelerine söz dinletemez, iş yaptıramaz hale geldi. Sonunda “Bizim” dedikleri belediyelerine yabancı oldu.
Eleştiri bir haktır toplumun önüne çıkan her insan ister siyasetçi ister belediye başkanı ister gazeteci olsun eleştiri kültürüne açık olması gerekir. Öz eleştiri kültürüne açık olmayan yönetici her zaman hata işler. Ama eleştiriler bazen maksatlı olur. Buna rağmen yöneticilerin sabırlı olmaları gerekir.
Yönetici olmak pek kolay değil, dürüstlük ister, doğruluk ister, samimiyet ister, kısacası insan olmak sonrada yönetici olması gerekir.
Aydın 24 Haber köşe yazarlarında Ahmet Keleşoğlu, Kuşadası’nda “Taşların Dili” adını verdiği bir sergi açtı. Çok büyük bir ilgi gördü.
Aynı sergiyi Aydın’da Efeler’de de açmak istedi. Aydın Büyükşehir Belediyesi’ne yaptığı yazılı talebine aylarca olumlu-olumsuz bir yanıt alamadı. Bu nasıl bir engellemedir ki, kendi belediyesinden bir sergi salonu alamıyor.
Ben biliyorum günler ve aylarca belediyeye gitti ama maalesef isteği bir türlü gerçekleşmedi. Ahmet Keleşoğlu, yıllarca da Büyükşehir Belediyesinde çalışmış bir yazar-sanatçı kimliği ile topluma hizmet etmeye çalışan bir arkadaşımız. Böyle birine bırakın salon tahsis etmeyi, dilekçesine cevap vermeyi bile çok gören anlayışa, sosyal demokratlar hem tepkili hem de üzüntülü.
Keleşoğlu’na, “belediyede çok iyi arkadaşlar var onlarla görüştün mü?” dediğimde, ilginç bir cevap verdi
“Ağabey görüşmediğim hiçbir yetkili kalmadı, olumlu konuşuyorlar ama sonuç yok. Tabiri yerindeyse çalım var gol yok”
Yönetici ve yetkili olmak kolay değil, dürüstlük ister sözünün eri olmak ister, verdiği sözü yerine getirecek kalite ister, samimiyet ister. Kısacası emir kulu olmayan ve doğru gördüğü işi hemen yapacak yönetici ister..
Aklın ve bilimin ve özgürlüğün aydınlattığı yolda; emin adımlarla, yürüyelim. İnsanlara yardım etmek bizlerin görevi olmalı.
Bize düşen, önce insan olmak, sonra olgunlaşmaktır. Başkalarına eziyet etmeyen, eşiyle, işiyle mutluluk içinde olan insan olmak gerekir.
Ne mutlu çalmayana, çırpmayana, kimselerin önünde eğilmeyenlere, kimsenin kapısında kul olmayana, yedikleri cebinden, harcanan ömürlerinden olanlara selam olsun.
Yazımı bir Atasözü ile bağlamak istiyorum.
“Ata kızarak eşeği yol arkadaşı seçenin gideceği yer ahırdır.”