Geçen haftaki “DEAŞ ve PKK’ya sefer görev emri verildi!” başlıklı yazımda, küresel güçler ve onların organizasyonundaki EL KAİDE (DEAŞ) gibi mobil teröristler ve küresel güçlerin kol kanat gerdiği PKK/YPG gibi mahalli örgütlere, Sefer Görev Emirlerinin verildiğini, her birinin başlatacağı ve müdahil olup katkıda bulunacağı yeni bir yıkım dönemine geçildiğini paylaşmıştım.
Tıpkı 2011 Suriye’sinde olduğu gibi;
“Men dakka dukka” meselesi,
İşaret fişekleri atıldı.
21 günde 21 şehit verdirerek kapımız çaldılar…
Bu iki organizasyonun, geride bıraktığımız yıllar içinde metropol ve turizm şehirlerinde bombalı ve silahlı eylem yaptıklarını biliyoruz.
El Kaide’nin Türkiye hücresi tarafından, 15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerinde gerçekleştirilen HCBC Bank, Kuledibi’ndeki Sinagog ve İngiliz konsolosluğundaki eylemleri hafızalarımızda duruyor.
Ortalık savaş alanı gibiydi.
Patlama bölgesinden sağ kurtulan insanların, gözlerindeki dehşet görüntüleri her şeyi anlatıyordu.
PKK’nın, metropollerde ve turizmin yoğun yaşandığı şehirlerdeki kanlı eylemlerini ve eylem yapabilme kapasitelerinin olduğunu da unutmayalım.
Şu andaki eylemsizlik, PKK’nın bittiğini göstermez.
Öncelikleri, Fırat’ın doğusunu kotarmaktır.
Biji Obama’dan beri hepsi de oradalar.
Şimdi yeni bir durumla karşı karşıyayız.
Hiçbir şey 2003 ‘deki gibi değil.
Türkiye için yıkım projesinde görev alacak ekipler, bununla sınırlı olmaktan çıkartıldı.
Stratejik Derinlik Komiserlerinin 2011’de başlattığı Suriye’nin yıkım süreci ile birlikte sığınmacı /mülteci adı altında, Türkiye’ye giren insan sayısının 6 milyon civarında olduğu çok yazıldı ve çizildi.
Orta Asya, Afrika’dan gelenler…
Sayılamayanlar!
ABD’nin Afganistan’dan kaçtığını biliyoruz.
ABD, Afganistan İşgalini sürdürdüğü yıllarda eğitip donattığı, ABD adına kendi vatandaşını öldürttüğü, 25-35 yaş aralığındaki Afgan savaşçı gençlerini, mal paylaşımında bize bıraktı!
Neyin karşılığı!
Şimdi bu yabancılarının niteliklerini, ideolojilerini, nosyonlarını, Türkiye aşklarını kim biliyor.
Kime sadakat gösterecekler?
Biz Suriye ile sınırdaş iki ülkeyiz.
Suriye’de barış ve istikrar uzadıkça işler aleyhimize dönüyor.
Mültecilerin hepsini mutlu etmek mümkün mü?
Hayır.
Mutlu olmayanların bir yerlere kanalize olması hayatın olağan akışına uygun olmaz mı?
Elbette;
Düzgün çalışanların olabileceğini gibi hırsızlık, gasp, fidye, kadın ticareti, uyuşturucu tacirliği ve kazanılan paralarla silah, mühimmat ve patlayıcı maddeler temini, kurtarılmış bölgeler oluşturma, eğitim kampları kurma gibi sıralı işlere ve arkasından da örtülü operasyonların yapılabileceği/yapılabildiği bir ülkeye dönüşebilmemiz için bugünün mültecisi olanlar, yarının teröristi olurlar mı?
Kaçı ABD, İngiliz, İsrail, Alman, Fransız, İtalyan, Yunan, Suriye, Irak, İran, Ermenistan, Rusya istihbaratlarının derlediği insanlar…
Geçen hafta İstanbul merkezli 8 ilde düzenlenen casusluk operasyonunda İsrail gizli servisi MOSSAD adına faaliyet yürüttükleri öne sürülen 34 ajan yakalandı…
Hepsi bu kadar mı?
Uyuyanlar…
Kimin sivil itaatsizlik eylemlerinde kullanılacağı, kimin bombalı saldırılarda, kimin silahlı eylemlerde kullanılacağının hesaplarını yapabildik mi?
Meslekleri enseden insan kesmek olan İdlip/Suriye’deki cihatçıların, yukarıdakilerle ile bir araya geldiklerinde tespih mi çekeceklerini zannediyorsunuz.
Siz, Bank Of Amerika’nın kasasından para çalındığını hiç duydunuz mu?
Amerika’nın 1.Körfez Savaşında Irak’a taşıdığı patlayıcılardan 5 bin ton C-4’ün, depolarından çalındığını dünyaya kendileri fısıldamışlardı.
Kim çalmış sorusu aklınıza gelmesin.
Kimlere verildi sorusu daha uygun olmaz mı?
Tehlike büyük ve biz hala uyanamadık.
ABD, Irak ve Suriye işgal ile İsrail’i rahatlatırken, bir başka projeyi de işlerlik kazandırıyordu.
Wilson’un 104 yıllık Sevr projesi, 1991’den beri adım adım ilerliyor.
Irak ve Suriye’de homojen bir Kürt coğrafyası ve petrole dayalı bir ekonomi oluşturuldu.
Bayraklar tamam,
Hudutlar kısmen tamam,
Parlamentolar tamam,
Anayasalar ortaya saçıldı.
Barzani özerklik referandumunu bile yaptı…
Erken olduğunu söyleyerek hemen baskıladılar…
ABD için işler yolunda;
Efendim petrolü nerden ve nasıl geçirecek.
Kardeşimin düşündüğü şeye bak.
Bayrağı diktiren adam onu da çözmüştür.
Şimdilik, Hayfa’ya akıtırsa ne yapacaksın?
Sana ne?
Neden şimdi ilgilenmeye başladın?
1991’de sen nerede yaşıyordun?
2011’de Stratejik derinlikçiler Suriye’ye işgale giderken sen neler yapıyordun?
Afganlıların, Iraklıların ve Suriyelilerin evlerinin bombalanarak, insanlarının bizim topraklara akmasına neden olan politikaları ve bunları kurgulayıp uygulayanları sorgulamamakta ısrar ederseniz, görmezden gelirseniz eğer yakın bir gelecekte, Suriye gibi bir cephe ülkesi olacağımızı da görmezden gelmiş olacaksınız!
Türkiye üzerine üretilen tezlerin gerçekleşmesine hızla yaklaşıyoruz.
Bu boş vermişlikle, İnanın ki kendi topraklarımızda mülteci olacağız.
Unutmayalım ki Suriye, asla bu hale gelmez/gelemez denilen taş gibi bir ülkeydi.
İktidarımız ve muhalefetimiz de ABD’yi karşısına alamıyor.
Yol kazası olursa, atanamayız düşüncesiyle uslu çocuk profilindeler.
Fırsatçılığının tam ortasındayız!
Böyle olunca da helva senin evde kavruluncaya kadar tadı, hep tatlı gelmeye devam edecektir.
Tapuyu verecekseniz eğer daha fazla vatan evladının ölmesine ihtiyaç var mı?
Bunu adını koyalım artık;
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hedefi böcekler değil, ABD ve NATO’dur.
Milli Güvenlik Stratejimizi gözden geçirmek zorundayız!