1980 Eylül sonu, İngiliz ve ABD’nin kışkırtmasıyla kabadayıları Saddam Hüseyin İran’a saldırdı. Şah zamanı, İran, Ortadoğu’da Türkiye’den sonra bir denge unsuruydu.
Humeyni rejimiye birlikte artık dengeler değişmişti. Böylece sekiz yıl boyunca iki taraf, Avrupa yardımları ile güney sınırlarında med-cezir misali, birbirlerini iteleyip durdular.
İki tarafta da korkunç insan kaybı oldu.
En acısı, İki tarafın ön cephesinde soydaşlarımızın kanı aktı! Irak’taki soydaşlarımız, Türkmenler mecburen Saddam için, İran’daki soydaşlarımız da (Güney Azerbaycan Türkleri) mecburen Humeyni için sekiz yıl birbirlerine kurşun sıktırıldılar.
Sonuç, kimse birbirine üstünlük sağlayamadı.
On yıl sonra 1991’de, yine Saddam’ın kaprisiyle bu sefer başka bir felaket Irak’ı vurdu.
Buna Körfez Savaşı dediler.
Koltuğa getirilirken başta İngiliz olmak üzere Batılılar ve ABD Saddam’la böyle anlaşmışlardı. İstediğimizi yapacaksın! Saddam onlara tek şart koşmuştu!
“Ben de içeride ne yaparsam, karışmayacaksınız. Karşıma da insan hakları… bilmem ne diye iki de bir çıkmayacaksınız” demişti.
İstediğini yapan Saddam içten kendi temizledi, dıştan da batılılara temizlettirdi ve günümüze dek durum böyle devam edip geldi.
Tarih böyle ikili komedi anlaşmaya tanıklık yapmamıştır.
Bu durum 2003’e kadar devam etmiş olup, 2003’e gelindiğinde anahtar teslimi bir savaşla Irak tamamen işgale uğramıştır.
Vatanını pazarlayan Saddam, kendine bağlı askerleri tarafından satılmıştır.
Bu durum ne yazık ki üç milyon Türkmen soydaşımız da “kurunun yanında yaş da yanar” misali yanmaktadır. Türkiye, kendinin bir parçası olan Türkmenlerin bu içler acısı durumuna daha ne kadar bakakalacaktır!?
Saddam döneminde bile Sünniler ve Şiilerle birlikte üç milyon nüfusuyla asli unsur olan Türkmenlerin statüleri ortadan kaldırılmıştır. Sömürge valisi Bremmer’in dayattığı Irak anayasasına, Kürtler asli unsur olarak alınmış, Türkmenlerin adı bile geçmemektedir.
Irak Cumhurbaşkanı Kürt’tür.
ABD’ye işgal için her türlü kolaylığı göstereceksiniz, Iraklı Kürtlerden cumhurbaşkanı seçilmesine itiraz etmeyip, Musul-Kerkük kırmızıçizgimiz olmasına rağmen Türkmenlerin itilip kakılmasına göz yumacaksınız.
Onlar Türkmen ama Şii mezhebinden diyen, pervasız siyasetçiler gördük bu topraklarda biz.
Iraklı Türkmenlerin bir bölümü Arapların içinde, bir bölümü de Kürtlerin içinde asimile olmakla başbaşadırlar.
Sazıyla, tarıyla, ağzıyla “Kerküklüyem, Türkmenem/Boyun eğmem şaha men…” diyen, vefatı ciğerlerimizi mum kimin yakan Abdurrahman Kızılay’a, Radyo sanatçısı Mehmet Özbek’e soracaksınız. Kim Türk kim değil.
Gördüğünüz gibi satan satana!
Bölgede çerçi olmayan kalmamış.
Sahi Kerkük’ün plakası kaç idi?
Irak’ın İslam tarihine bakarsak, Osmanlı’nın başlangıcına kadar parlak bir dönem yaşamamıştır. Kerbela olayları ve sonrasında, Irak tarihi hep kana bulanmıştır. Daha sonraki olaylarda İslam namına hep Türklerden yardım istenmiştir! Osmanlı döneminde birlik ve beraberlik içinde yaşandığını bağımsız tarihçiler de söylüyorlar. Bir uçtan diğer uca rahatlıkla gidilebilirken, Osmanlı’ya hıyanetten sonra birbirlerine artık pasaportla bile zor gidebiliyorlar.
Suriye ve Irak halkları 1970 den bu yana birbirlerinin ülkelerine ayak basamıyorlar. Iraklının pasaportunda İsrail ve Suriye hariç, Suriyelinin pasaportunda İsrail ve Irak hariç yazmaktadır.
Lübnan’da yaşayan Mardinli Ahmet dostumuz, “Metin ağabey, Araplar anlaşmamak için anlaşıyorlar” demişti!
Ne kadar acı bir gerçek.
Araplar bununla da yetinmiyorlar. Sözde Türkler onların ilerlemesini engellemiştir! Eğer bu iddiaları doğruysa; diğer dış düşmanlarla birlikte ihanetleriyle Müslüman Osmanlı Devletini batırdıktan sonra kaç arpa boyu ilerleyebilmişler!?
Kerküklü Şeyh Rıza’ya ait olan Irak’la ilgili “Ehl-i Irak” adlı şiiri burada sizlere aktarmak istedim.
Ehl-i Irak
Mu tedil gitmez havası, kâh soğuktur, kâh sıcak
Na-muvafıktır mizacı ehline benzer Irak,
Bu Irak’ın halkını Haccac ıslah etmedi
Her taraftan milletin kanın ederdi inhirak (Eğilim-eğilme)
Hak Ta’ala taksim etmiştir nifakı on yere
Dokuzun vermiş Irak’ın ehline bil-ittifak
Gece gündüz çalışır kesbinde (çalışmakla kazanılan) bulmaz iztiyad (artmak- çoğalmak)
Muhtelif ab u havası, derdi çoktur rızkı az
Rahat istersen eğer, hak-i Irak’dan ol uzak
Zengini sekran (sarhoş) gibi miskini ser gerdan(başı dönmüş) gezer
Batılı tasdik ederken hak söze vermez kulak
Bu Irak’ın toprağı su gibi altın akar.
Su kenarında susuz halka suyu olmuş yasak.