Kentlerimiz her geçen gün biraz daha fazla birbirine benzeşiyor. Öyle ki, kentler giderek birbirinden ayırt edilemeyecek derecede “aynı” oluyor. Oysa yakın geçmişte, kentlerin hepsinin kendine özgü bir yapısı, karakteri ve özelliği vardı. Her kent biricikti ve kendine özgünlüğü ile tanınırdı. Günümüzde kentleri biricik yapan kendine özgü öğeler giderek yok oldu, ya da azaldı. Özgün doğallığını kaybetti ve yapaylaştı. İnsanına yabancılaştı ve kentleri ayırt eden temel özellikler başkalaşarak benzeşti ve varlıklarını yitirdi. Bu benzeştirme zenginliği değil; sosyal ve kültürel boyutlarıyla tek düzeliği öne çıkararak ve kentlerin kendine has özelliğini törpüleyerek ortaya özgünlükten yoksun kentler yarattı.
Yaşadığı kentin tarihsel, kültürel, çevresel ve doğal dokusuna ve değerlerine sahip çıkmak demek, “kent dostu” olmak demektir. “Kent dostları” kentini seven, kentin haklarını gündeme getirerek “kentli olma haklarını” korumayı ve savunmayı kendisine görev kabul eden ve bu alanda kendisine düşen sorumluluğu gönüllü olarak yerine getiren kişiler ve sivil toplum örgütleridir.
Kent dostları kentimizin geleceği ile ilgili olarak “kent sanatçısı” ve “kent savaşçısı” olarak iki temel kategoride çalışma yapmalıdırlar.
Kent dostları kentini sevme duyarlılığı içinde bir hemşehirli olarak kentini biricik yapan unsurları araştıran, bulan, kavrayan, bunlara değer kazandırılmasını sağlayan; kentsel konuları tartışarak yorumlayan bir “kent sanatçısıdır”.
Kent dostları bugünden kentlerin geçmişine bakarak insan eliyle yapılandırılmış çevrenin, insan ilişkilerindeki ve gündelik hayattaki değişikliklerin, yerel kültürün pratiklerinin ve üretimlerinin neden değiştiklerini görmeye, anlamaya ve yorumlamaya çalışırlar.
Kent dostları aynı zamanda kentini biricik yapan değerleri koruyan; bu değerlerin yaşatılmasına çalışan, kentinin yabancılaştırılmasına ve başkalaştırılmasına karşı direnen, kent haklarını ve hemşehirli olma haklarını savunan; kent suçları ve kentsel suçlarla mücadele eden bir “kent savaşçısıdır”.
Elbette mevcut görevlilerin ve örgütsel yapının yetersiz kaldığı durumlarda kent suçlarına karşı hemşehirliler yeni mücadele yöntemlerini ve stratejilerini geliştirmek zorundadır. Bu yönde çabaları, etkinlikleri tabana yaymak, halkın desteğini almak, başarı için şarttır. Halkın onayı ve desteği olmayan hiçbir çabadan olumlu bir sonuç alınamaz.