20 Yanvar (Ocak) 1990 Bakü katliamının üzerinden 33 yıl geçti ve Azerbaycan halkı dün de ellerinde kırmızı karanfiller olduğu halde şehitler Hıyabanındaydı.
Azerbaycan, 1918 yılında ilk devletini kurdu ama uzun ömürlü olmadı.
Sovyetler, bağımsızlık mücadelesine o zaman da Ermenileri kullanarak cevap verdi.
18 Ekim 1991’de ikinci kez bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan, bu uğurda da büyük acılar çekti.
Azerbaycan, 1920’de Sovyet işgaline uğradı. 1980’li yılların sonuna doğru Sovyetlerin çöküş sürecine girmesiyle birlikte Azerbaycan'ın da bağımsızlık mücadelesi yeniden güçlenmeye başladı.
Doğu Avrupa’yı kaybeden Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki devletlerinin bağımsızlık ilanlarını kabul edecekmiş gibi görünmüyordu.
Azerbaycan’da başlayan özgürlük ve bağımsızlık yanlısı görüşlerin hayata geçmesi de kabul edilemezdi.
Gorbaçov, Karabağ’da olduğu gibi yıkılmayı engellemek için 70 yıl dondurduğu bazı etnik ve dini çatışmaları bilinçli olarak tırmandırarak kendisine bağlı cumhuriyetlerin merkezden uzaklaşmasını engellemeye çalışmıştır.
Sovyetler, Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesine bu defa da Ermenileri kullanarak cevap verdi.
Görüldüğü gibi Batı’nın Ermeni manivelası hep var.
Ermeniler hem Karabağ'da hem de Ermenistan'da Azerbaycan Türklerini ya öldürdü ya da büyük bölümünü kitleler halinde göçe zorladı. Bu sayı ilerleyen dönemlerde bir milyonu aşmıştır.
1980’lerin ortalarından itibaren Ermenilerin artan toprak talepleri, katliam ve saldırılara dönüştü. Bu saldırılara Moskova’nın gerekli tepkiyi vermemesi ise Azerbaycanlı soydaşlarımızın tepkisini artırmıştır.
19 Ocak’ı, 20 Ocak’a bağlayan gece olağanüstü hâlin ilan edildiğinden haberi olmayan soydaşlarımız günlerdir olduğu gibi Karabağ’daki saldırılara karşı gösteri yapmak için yine Bakü sokaklarındaydı. Aynı saatlerde aralarında Ermeni askerlerin de yer aldığı 26 bin kişilik Sovyet ordusu 5 koldan Bakü’ye girmiş, tanklar insanları eze eze ilerlemiştir. Sovyet askerleri, ambulansları, otobüsleri bile hedef almış ve dünya güne büyük bir insanlık faciasının gölgesinde uyanmıştır.
Bilanço çok ağırdır.
150’ye yakın kişi hayatını kaybetmiş, 744 kişi ise yaralanmıştır.
Moskova, bu uğurda her şeyi göze almıştı.
Azerbaycan’da gelişen azatlık hareketinin diğer cumhuriyetlere örnek teşkil edecek olmasından korkuyordu.
1956’da Budapeşte, 1968’de ise Prag’da yapılan müdahaleye son derece sert tepki gösteren Batılı ülkeler, söz konusu Türkler olunca her zaman olduğu gibi yine görmediler, duymadılar, hatırlayamadılar.
İki yüzlü politikalarını sonraki yıllarda Bosna’da da görmüştük. Hollandalı NATO askerlerinin baş tutmasıyla Bosnalılar katledilmişti.
Bakü katliamını yapan Moskova’ya açıkça destek veren Batı, bırakın tepki vermeyi, katliamın baş sorumlusu Gorbaçov’a da 1990’da Nobel Barış Ödülü vermiştir.
Neden?
Ermeniler için Türkler katlediliyor ve arkasından ödül törenleri…
ABD yönetimi, Moskova’nın Azerbaycan’a yönelik kanlı 20 Ocak müdahalesini “kendi vatandaşlarının hakkını koruma olarak değerlendirmiştir.”
20 Yanvar (Ocak), hem Azerbaycan tarihinin en acı günlerinden hem de bağımsızlığa giden süreçteki en önemli dönemeçlerden biridir.
Moskova’nın Ermeni yanlısı tutumu, Türklerin bağımsızlık ateşini körüklemiş ve rejime olan tepkiyi artırmıştır.
Bu ruhla Azerbaycan bağımsızlığını ilan etti. 18 Ekim 1991 tarihi, Azerbaycan devletinin ikinci kez bağımsızlığa ulaştığı gün olarak tarihe geçti.
Azerbaycan,1991 yılında müstakilligini elde ettikten sonra büyük gelişme kaydetmiştir. Gaz ve petrolden elde ettiği gelirlerle refahın artırılması yönünde adımlar atılırken, Milli Ordu yaratılmış ve düne kadar Rus destekli Ermenilerle savaşmaya askeri anlamda gücü olmayan Azerbaycan, “Karabağ Azerbaycan’dır” sloganıyla Ermeniler tarafından işgal edilen toprakları 44 günde geri almıştır.
Milli Ordu yaratılmasına yönelik çalışmalar 1992 yılı başlarına dayanır.
Rus ve Ermeni tehdidine rağmen, 24 saatte 25 saat çalışan kardeşlerini iyi tanırlar ve yadlarından çıkarmazlar. Türkiye’nin desteğini de her vesile ile teşekkür ediyorlar. Bunun ne demek oluğunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini bilmeyenler anlayamazlar.
Biz, Kurtuluş Savaşını verirken; Azerbaycan Devlet Başkanı Neriman Nerimanov, Azerbaycan halkının bağışladığı altınların (kızıl) Halil Paşa, Kemal Tengirşenk ve Karabekir Paşaya ulaşmasını sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan halkının katkılarıyla kurulmuştur.
Ahde vefan yok mu?
Köreldi mi o duygular…
BAYKAR’ın geliştirdiği İha ve Sihaların değerini, Türkiye’nin Ermeni ve PKK sevici muhaliflerinden çok daha iyi biliyorlar.
Baykar’a “dokunacağız” diyenlere…
Nuri Paşa (Killigil), Enver Paşanın kardeşidir ve Teşkilatı Mahsusa’nın gözbebeklerindendir.
Nuri Paşa, savaş yıllarında ve sonrasında Sütlüce’de (Haliç) patlayıcı madde ve hafif çaplı silah fabrikası kurmuştur.
Sizce bir ülke, ihtiyaç duyduğu bir malzemeyi üretmek için rekabet ortamının oluşması için kaç yıl beklemelidir.
Savaştasınız ve bunu sana kimse vermek istemiyor.
Parasını ödediğiniz uçakları vermeyen dostlarınız, size başka şey satar mı?
Çare üretmek zorunda değilsen neden siyaset yapıyorsun.
90’lı yıllarda İsrail’den Heronlar kiralandı…
İsrail yapımı kiralık Heronlar, verilen koordinatlarda PKK’lıları tespit etmek için uçuruluyor. Görev yapıyormuş gibi ciddi anlamda hareket ediyorlar ama bilgi TSK’ya verilmeden önce tavşanlara kaçın deniyordu.
Parayı veriyordun ama hasılat sıfırdı.
Kiralık böceklerle bu kadar oldurulmuş…
Sütlücedeki fabrikada çalışanların da bir kısmı Yahudi’dir. Yahudiler, 1949 senesinde fabrikayı patlattılar ve Nuri Paşanın eti ve kemikleri bile bulunamadığını okumuştum.
Ekmek verdiğin İspanyol artıkları…
Boston’daki MİT’den derece yaparak mezun olmuş ve Amerika’daki kuruluşlarda en uygun tekliflere açık olan birinin, ülkesine dönmesi, bu ülke için büyük bir kazanım olmalıdır.
Böyle bir insanı küresel güçlerin insafına bırakma mantığınızı anlayamıyorum.
Bütün aileler yetiştirdiklerinden sorumludur.
Siz ve sizinkilerin bu seviyede başarılı çocuğu olsaymış eğer savunma sanayine yönlendiğinde ikaz mı edecektiniz.
Amerika’da MİT’te dahil olmak üzere bütün üniversitelerde mezuniyet törenleri yapılır.
Mezun olan öğrenciler ile o törene katılabilme ekonomisine sahip olan velilere ilk önce mütevelli heyet başkanı;
Sevgili öğrenciler ve veliler, bizim okulumuzu tercih ettiniz. Biz de sizin üzerinizden çok paralar kazandık. Teşekkür ederiz.
İkinci olarak o şehrin belediye başkanı, bu şehirdeki bu okulu tercih ettiniz. Biz de yerel yönetim olarak, sizlere bisiklet yolları, kütüphaneler, kafeler, yemek yeme, eğlenme vs. vs yaparak sizlerin yaşamını kolaylaştırmaya çalıştık. Eksiklerimiz vardır ve bunları gider…
Rektör çıkıyor ve diyor ki Mütevelli heyetin bize tahsis ettiği ekonomi ile en iyi eğitim kadrosunu oluşturmaya çalıştık. Bu sayede de en sağlıklı biliyi bu hocalarla size ulaştırdık. Başarılı bir okul her yıl artan tercihlerle ve bilim havuzuna atılan bilimsel makalelerle ölçülür, umarım başarılı olmuşuzdur der ve sözü bir kilisenin papazına bırakır.
Papaz da der ki, bu üniversiteden mezun oldunuz. Buradan elde ettiğiniz bilgileri şahsınız, aileleriniz, ülkeleriniz ve gerektiğinde de tüm insanlığın hizmetinde en iyi bir şekilde kullanmanızı isterim diyerek salavatlıyor.
Mesele üretmektir. Bir aile, bir vatan evladı bunu başarmışsa, kimin damadı olunduğunun ne önemi var.
Kimi saz, kimi ut çalacak. Kimi don fanila üretecek, kimi Rubin’den talimat alacak.
Birileri de bu işlere kafa yoracak değil mi?
Keşke sizin kuşaklardan olsaydı diyeceğim ama…
Müttefiklerinizi üzmeme üzerine siyaset yaptığınız için…
S-400 ler için de Amerikalı dostları gücendirmeyelim diyen sizlerdiniz!
Afyonkarahisar’daki Kızılay maden sularını işleten Kemal Horzum’un, bir dönem İha-Siha işlerine kafa yorduğunu bilmiyorsan yapılacak bir şey yok…
Siz, Türkiye’nin İHA ve SİHA üretmesini istemiyorsunuz ve kapatma tehditlerini savuranlarınız bile var.
Mesele senin dediğin gibi haksız rekabet değil.
Biz, meselenin ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
Türkiye’nin en akıllı insanları sizler değilsiniz.
Ben seni seçeyim-sen de beni seç sistemi ile birlikte kağıdınız gelmiş/getirilmiş hepsi odur.
Siz ve Masadaki Beylerin hepsi de son 8 senede 35 bin PKK’lının %90’ı İha ve Sihalarla vurulduğunu biliyorsunuz ve 44 gün süren Azerbaycan-Ermenistan arasındaki son savaşta, Ermenistan tanklarını tek tek avlayan Azerbaycan Ordusuna ait Siha ve İhalar için Selçuk Bayraktar’a kızıyorsunuz.
BAYKAR, dünyanın en büyük 3 İha ve Siha üreticisinden biridir. Değerli olan her şeyi üretmede tekel olma alışkanlığı olan müttefikiniz ABD, bundan rahatsız.
Bizde malzeme çok.
Türkiye, Mısır’a 50 adet nakliye uçağı satmak istedi ve imzalar da atılmıştı.
Akıbeti ne oldu biliyor musun?
Bize rağmen uçak satamazsın dercesine peş peşe düşürülen iki uçak ve 35 şehit ile cevap verdiler.
Satamadık.
Dip Amerikalı Michael Rubin, Sihalar yüzünden Baykar’a “yaptırım uygulansın” dedi ve aynı gün hep bir ağızdan Baykar’a tehditler yağdırdınız.
Tesadüf mü?
Rubin’i anlayabiliyorum.
Bu toprağın suyunu içip ekmeğini yiyor ve aldığınız parlamenter maaşlarınızla eve ekmek götüren baba ve anneler olduğunuz halde sizler, neden rahatsızlık duyuyorsunuz?
Yaşadığınız toprakların güvenliği sizi ilgilendirmeyecek mi?
Sen, hangi rekabetten bahsederek “dokunmaya” çalışacaksın?
Seattle’daki Boing ile Toulouse’daki Airbus’un rekabetini anlıyorum.
Bu firmaların hepsi de Yolcu uçağı, Savaş uçağı, Siha, Iha, Drone, üretirken ben neyin rekabet koşulunu arayacakmışım.
Sen, İha-Siha üretmek istedin de Savunma Sanayi yöneticileri hayır, olmaz dedilerse onu da açıklamalısın.
Bunlar boş sözler.
1948’de kurulan İsrail’i ilk biz tanıdık. Bu terörist devlet, ilk yurt dışı operasyonunu Sütlüce’deki silah ve patlayıcı madde üreten Nuri Paşa ve tesisine gerçekleştirmiştir.
Küresel teröristler; Baykar’a, çalışanlarına bir saldırıda bulunurlarsa eğer biliniz ki müsebbibi sizler olacaksınız!
Milli Kurtuluş Tarihi bir kez daha okuyun.
Kağnıların, Akşehir üstünden Afyon’a doğru ilerlediğini de görmeye çalışın…!