Kara Lastiğe Mahkûm Olanlar

Mehmet EROĞLU

Değerli okuyucular tahminen 1947 yılları yoksulluğun ülkemizi kasıp kavurduğu bir yıl olmuştu. Dünya ikinci dünya harbinden yemi çıkmış o zamanın başbakan olan değerli insan İsmet İnönü ülkeyi savaşa sokmamak için son derece yoğun çaba göstermişti.

İşte o yıllarda bende tahminen ilkokul ikinci sınıfında okuyordum.

O günün şartları içinde okula çarıkla giden çocuklar şanslı idi. Çünkü başkada giyecek bir şeyleri yoktu. Çoğunlukla yaz ve kış yalınayak gezerdik. Hepimiz günün acı ve zor şartlarını çekmeye mecburduk. Arkadaşlar arasında konuşuyorduk “bir ayakkabı çıkmış hiç su geçirmiyormuş çamur olunca da yıkanıyormuş, hatta içi de astarlı imiş” diye…

Hiçbir arkadaş buna inanmıyordu. Bu konuşmalardan sonra rahmetli babam Kayseri’ye gitti. Dönüşte bana yukarda bahsi geçen lastik ayakkabıyı almış. Ayakkabıyı ayağıma giydim sanki dünyalar benim olmuştu.

Akşam olunca bu lastik ayakkabıyı güzelce temizler fare yemesin diye yattığım yastığın altına saklardım. Bu lastik ayakkabı benim için çarığın kapanıp lastik ayakkabı devrinin başladığı dönemdi.

Yıllar sonra bu lastik ayakkabı basında ve sosyal medyada günün gündemi olunca geçmişim bir sinema şeridi gibi gözümün önünden geçti.

Karaman’ın Ermenek ilçesinde meydana gelen kömür ocağı faciasında 18 işçi kardeşimiz hayatını kaybetti. Ülkemin insanlarının yüreği yandı. Soma’da 301 işçimizin hayatı gitti. Onlarla birlikte anaların babaların eşlerin çocukların ciğerleri yanmıştır. Hani derler ya “ateş düştüğü yeri yakar” diye onların ve yakınlarının ciğerleri daha fazla yandı.

Bu ölümlerin baş sorumlusu bunları zamanında incelemeden ruhsat veren yetkililerdir. Çalışma Bakanı dediği gibi “elli kişi araya giriyor bizde mecbur kalıp ruhsat veriyoruz…” Hiç olmazsa işe yaramaz bu ocağa neden kontrol ve denetim yapmıyorsunuz?  O nedenle diyorum ki baş sorumlu bu denetimi yapmayan veya yaptırmayan devlet yetkileri de suçludur.

Ermenek’te ayağına giyecek doğru dürüst ayakkabı bulamayan onurlu şehit babası fakirlik yoksulluk belini bükmüş ama onurundan hiçbir şey kaybetmeyen kimseden yardım istemeyen dürüst bir Anadolu insanı. 75 yaşına kadar dürüst ve onurlu bir yaşam sürmüş. Bu ülkede hırsızlık yolsuzluk yapanlar acaba hiç utanma duyguları kalmış mı acaba?

Ermenek’teki maden ocağında hayatını kaybeden oğlunun cenaze töreninde giydiği yırtık ayakkabılarıyla Türkiye’yi ağlatan baba Recep Gökçe, bir babanın çaresizliğini gözler önüne serdi.

Sabah saatlerinde “Oğlum yüzme de bilmezdi” sözleriyle zihinlere kazınan 55 yıllık hayat arkadaşı Ayşe Nine de oğullarının mezarı başında dua ederek, gözyaşı döken Recep Gökçe, bugüne kadar parasız günleri geçse de hep idare ettiğini söyledi. Cenaze töreninde giydiği ayakkabılarla ilgili ise şöyle konuştu: “Param olsa ben bu ayakkabılarla gezer miyim milletin içinde? Param yok alamadım. Dişlerim yok. Eşimin de benim de dişlerim tükendi. Yoksulluk nedeniyle gidip taktıramadık.”

Bu arada Karaman Valiliği Recep Gökçe’ye yeni lastik ayakkabı hediye etti. Gökçe bununla ilgili ise, “Şimdi giymem desem olmaz, almam desem olmaz. Madem getirmişler…” diye konuştu. Adamdaki adaba bak, ciğeri yandığı halde devletine saygılı cevap veriyor. Devleti asla incitmek istemiyor.

Bu evlat acısından yüreği yanan amca yırtık ayakkabı ile gezerken, birileri de yırtık ayakkabı ile siyasete girip yirmi yılda dünyanın en zengin siyasetçisi oluyor.

Recep amcanın eşi “Oğlum nereye gitti suyun içinde de bulamadınız zaten yüzmede bilmezdi” diyor. Recep Gökçe’de yırtık ayakkabı ile doğar, yaşar çocuğunu kara toprağa verir. Ama her ayakkabı Recep amcanın ayakkabısı gibi değil. Bazılarının ayakkabı kutularında dört buçuk milyon dolar bulunur. Ben utandım insanlığımdan, ya gerçekten utanması gerekenler...onlar ne yaptı...ne yapacaklar...hırsızlıklarına devam edecekler.

Milyonlarca insanımız onuruyla sefillik çeken kahraman babalarımız analarımız var. Bireysel olarak bir kişiye yapılan yardım çok iyi de o bölgede yaşayan vatandaşların çoğu da Recep amca gibi yoksul ve çaresizler. O nedenle bir Çin atasözü, “Sen bana bir defa balık yedireceğine bana balık tutmasını öğret her gün yiyeyim” der.

İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, 2015 yılı Haziran ayında yapılacak genel seçimlere kadar alacağı maaşını Ermenek’te hayatını kaybedenlere bağışladığını açıkladı. Bu onurlu davranışı nedeniyle kendisini kutluyorum. Ama sonrası yine yokluk perişanlık değil mi? O nedenle mutlaka sistemin değişmesi gerekiyor.

Bunu da bu hükümetin yapacağını sanmıyorum

Soma’da ölüm kuyusundan sağ çıkan Murat adındaki duyarlı vatandaşımız ambulanstaki sedyeye yatırılırken hemşire hanıma  “Çizmelerimi çıkartayım mı? Sedye kirlenmesin çünkü o sedye devletin malıdır” diyor.

Duyarlı Murat kardeşim senin çizmelerinden daha fazla;

Bizim ruhumuz kaderimiz yapımız kirlendi.

Bizim siyasetimiz, bizim inancımız kirlendi

Bizim onurumuz, vicdanımız, değerlerimiz kirlendi.

Kirli çamur dediğin o yırtık çizmelerin anlımızdan yüreğimizden daha pak daha temiz.

Çıkarılan kömürler için kara elmas deniyor.

Elması patronun karası da çileli işçinin.

****

Değerli okurlar, büyük devrimci yurtsever önder Deniz Gezmiş’in annesi vefat etti. Bu büyük devrimciyi yetiştiren eli öpülesi anneye tanrıdan rahmet dilerim. 68 kuşağının bir ferdi olarak ben de yakınlarına ve bütün devrimcilere baş sağlığı diliyorum.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.