17 Aralık yolsuzluk soruşturması, önce siyasi krize ardından ekonomik krize dönüşüyor. 17 Aralık soruşturması ve sonrasında alınan siyasi kararlar ve uygulamalar Ak parti hükümetinin demokrasiye ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Halkta diktatörlüğe doğru bir gidiş kaygısı hakimdir. Çünkü bu uygulamalar ancak teokratik ülkelerde olur. Türk kamuoyu Siyasi iktidardan üzerindeki hırsızlık ve yolsuzluk iddialarından aklanması için acilen bağımsız yargının önünü açmasını beklemektedir.
Son günlerde soruşturma yerine Sandığı işaret edenler var. Yolsuzluk ve hırsızlığın aklanacağı yer sandık değil bağımsız yargıdır. Ayrıca sandığın olması ülkenin demokratik olduğunu göstermez. Bir ülkede Hukuk devleti yoksa, özgür Sivil Toplum yoksa, hür basın yoksa o ülkede demokrasiden söz edilemez.
Sayın başbakan ısrarla kamu oyuna siyasi darbe var söylemleri pompalasa da ve bazı basın organlarının çabalarına rağmen bu söylem halkta karşılık bulmadığı anketlerde gözükmektedir. Bu söylemle yolsuzluk ve hırsızlıkların üstü kapatılamaz bu çabalar Ak partiye daha fazla zarar vermektedir. Bu kadar telaş, bu kadar kızgınlık, baskı, internet sitelerine sansürde gösteriyor ki Ak parti kötüye gidişin farkındadır. Evlerde çıkan Para kasaları, Ayakkabı kutularında çıkan paraların hesabını vererek kurtulmak varken suçlu ararken ülke batmaktadır. İktidarın paniği ülkedeki kaosu büyütmektedir.
17 aralık soruşturması sonrası istifa eden bakanlarla ilgili fezlekelerin hala meclise gelmemesi 4 bakanın suçsuzluklarını ispatlama imkanını da ortadan kaldırmaktadır. Bu bakanlarla ilgili soruşturma sonrası görevden alınmaları iddiaların doğru olduğu kanısını güçlendirmektedir. Mecliste birçok bakanla ilgili fezlekenin meclise gelmemesi yasamanın da yürümediğinin en büyük göstergesidir.
Sabah-ATV satışı için Başbakan R.Tayyip Erdoğan tarafından havuz kurulduğu ve ulaştırma bakanı Binalı Yıldırımın yönettiği 630 milyon dolarlık salma operasyonu konusunda basında çıkan iddialar yenilir yutulur değildir. Bu konuda verilen soru önergesinin talimatla internet sitelerinden kaldırılması olağanüstü hal dönemi uygulamalarını hatırlatmaktadır. Hükümetin yasama faaliyetini sansürlemeye çalıştığı intibasını vermektedir.
Siyasi iktidarlar kendi gelecekleri için ülkenin geleceğini feda etmemelidirler. Dünyada eşi emsali görülmemiş bir şekilde yargıyı ele geçirme çabası sadece Avrupa Birliği değil Türk milleti de kabul etmeyecektir.
11 yıllık Ak parti iktidarında hep eleştirdiğimiz hukuk dışı dinlemeler, Uzun tutukluluk süreleri, kumpas, sahte deliller, gizli tanık uygulamaları ancak 17 aralık operasyonuyla Ak partinin gündemine girebilmiştir. Keşke 17 Aralık soruşturmasından önce Ak parti bu demokrasi dışı uygulamaları gündeme alıp halkta olan güvenini katlasaydı. Görünen o ki bu süreç ülkeye çok ciddi ağır ve kalıcı zararlar vermektedir. Sebebi ne olursa olsun bunu yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Gezi olaylarında eylemcilerin sosyal paylaşım sitelerini yani interneti yoğun kullanılması konusunda hükümetin rahatsızlığını dünya alem bilmektedir. İnternet yasa tasarısı ile alternatif erişim yolları kapatılıyor. Yine kanunun 98 nci maddesine ek fıkra olarak eklenen bend ile internet kafeler ve tüm wi-fi sağlayanlar engelleme yapmak, fişleme yapmak zorunda bırakılmaktadır. TİB’in başına MİT’ ten birinin atanması, sonra TİB’e internette erişimi engelleme konusunda sınırsız yetki verilmesi istihbarat devletine dönüşmekte olduğumuzu göstermektedir.
Ülkemizde siyasi ve ekonomik krizlerle uğraşırken doğu ve güneydoğu ülke bölünmenin eşiğine geldi. Suriye’de batı Kürdistan kuruldu. Ankara da çıt yok. Ülkem mi o da uykuda sakın uyandırmayın.!