20 Aralık 2022 Salı akşamında Karşıyaka Sancar Maruflu Yerleşkesi Salonunda benim için düzenledikleri “İçimizden Biri” etkinliğinin sunusunda “İZMİR’İN ŞERİF’İ” sözüyle yapmıştı duyurusunu ŞİİR KALBİMİZDE grubunun yönlendiricisi, başkanı sevgili dostumuz sayın Metin SOYDEVELİ.
İzmir’in Şerif’i sözü beni 1980li yıllara götürdü: Denizli Anadolu Lisesinde Müdür Baş Yardımcısıydım. Teneffüste öğretmen arkadaşlarla odamda çay içiyorduk. Açık kapımdan Hazırlık sınıfından 12 yaşlarında bir erkek öğrenci geldi “Hüseyin Özkan’ı arıyorum öğretmenim!” dedi. H. Özkan da Müdür yardımcısı. Ben de “H. Özkan Kim evladım?” dedim. (Öğretmenim ya da Müdür Yardımcımız cevabını almak için. Bu kısa konuşma sürerken yedi sekiz arkadaş H. Özkan da dahil çocuğa baktılar. Çocuk çok ciddi bir yüz ifadesiyle:
-Şerif Yardımcısı efendim! Dedi… Der demez bir kahkaha yükseldi ki arkadaşlarımızdan anlatamam. O günden bugüne kırk yıldır ne zaman telefonlaşsak H. Özkan “Ben Şerif Yardımcısı ağabey!..” der de gülüşürüz…
İşte aradan kırk yıl geçip de bu sefer de İzmir’de İzmir’in Şerif’i” unvanıyla anılmak yüzümde kırk yıl öncesinin anılarını ve tebessümünü canlandırıverdi değerli okurlarım.
Hocam nerelisin dediklerinde: 1954 Güney doğumluyum… Onun için önce Güneyliyim, sonra Aydınlı, Nazillili, Ankaralı, Uşaklı, Denizlili derken 1 Eylül 2018’den bu yana da İzmirliyim.
Ülke insanımızın son yüz yıllık dönemde köylerden kasabalara, ilçelerden şehirler harman gibi savrulduğu bir dönemde aynı yerde doğup yaşayıp dünyadan göçmek neredeyse imkânsız bir hale dönüştü.
17 Aralık’ta Şeb-i Arus’unun 749. Yılın yaşadığımız Hz. Mevlânâ’nın şu sözü hayat ırmağının akışı içerisinde aslında hepimize hayatı nasıl yaşamamız gerektiği konusunda en hasbî, en kalbî, en insanî uyarıdır:
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel…
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne dâir.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
İşte bu gerçeklik içerisinde bizlere düşen görev hem doğduğumuz yeri hem de doyduğumuz yerleri unutmamaktır. Her nereye gidersek gidelim insan olarak bize düşen görev “bulanmadan, donmadan, illâ ki yeni şeyler söyleyerek gitmek”tir, gidebilmektir.
“Şiir Kalbimizde” grubunun şahsım adına düzenledikleri gecede sunumu hazırlayan ve sunan Metin SOYDEVELİ Beyefendi ile Nina Kopilova ŞAHİN Hanımefendi beni hayat yolculuğumu eserlerimden hareketle takdim ederlerken, çok sayıda dostumuz da seslendirdikleri şiirlerimle şiirlerimin duygu dünyasının çiçeklenmesine vesile oldular.
“Kanadı Kırık Güvercindir Sevdam” , “Al Gözüm Seyreyle Şiirlerle Denizli”, “Çatalçeşme Şiir Akıyor” , “Üniversiteler İçin Türk Dili-Yazılı Anlatım Bölüm yazarlığı” , “Yaşamın İçinden Folkloruyla Güney” ve “Güneş Ektim Gönlüme” kitaplarımı bir kuyumcu dikkatiyle inceleyen ve buldukları güzelliklerle beni bile çok şaşırtan hem Metin Beye hem de Nina Hanıma bilmem ki gönül borcumuz teşekkürle ödenir mi!..
İşte gecede şiirlerimize nefes olan ve can veren dostlarımız:
Metin SOYDEVELİ, Nina Kopilova ŞAHİN, Zehra Nurdan YAVEROĞLU, Süreyya TÜRKAYDIN, Suna YILMAZ, Gülizar ATAN, Aygün EROĞLU, Suna YILMAZ, Ayşegül Hinbahar ÜNAL, Savaş YAVUZ, Elif Fulya MONETHA, Kadir KARPUZ, Alp ÖNER, Samet YILDIRIM, Fatma NİŞANCI, Turan GÜLEL, Ahmet CENGİZ, Belma MARANGOZ, Durmuş TAŞDEMİR…
Gecenin fotoğraflarını çeken ve video kayıtlarını yapan aynı zamanda Sanat Değirmeni grubunun değerli mensubu sevgili Aygün EROĞLU’na her sanat etkinliğinde yaptığı gönül hizmeti için gönülden şükranlarımızı sunuyoruz.
Gecede, Denizli’den İzmir’e yeni taşınan şâir-yazar dostumuz Fahrettin Koyuncu ile yine İzmir’de misafir olarak bulunan kültür ve sanat insanı Cemal Ataman’ın varlığı “Denizmirli Şerif” sözünün de boşa olmadığını gösteriyordu.
KabrısSanat’ın İzmir temsilcisi sevgili Levent Suer ile Kayıp Anahtar Şiir grubunun her şeyi sevgili Ahmet Dinç’in varlığı; “Şiirimin Dili” radyo programcısı ve Karşıyaka Sevgi Şairleri Grubu üyesi çok değerli dostumuz Hava Avcı Köseoğlu ile Tuğçe’ce’nin şâiri sevgili Tuğçe Kantaroğlu’nun varlığı da ayrı bir zenginliğimizdi.
Bir kere daha şunu iyice anladım ki, en verimli toprak insanın gönül bahçesindedir: Tarla toprağına verdiğiniz bir tohumu toprak bire otuz, bire kırk çoğaltırken, dostlarınızın gönül bahçesinin toprağının sizin ektiğiniz tohumları bire kaç yüz çoğaltacağını bu türden gecelerde görüyor, yaşıyor ve hissediyorsunuz...
Mademki bana "İzmir'in Şerif'i" denmiştir, ben bu unvanda İzmir’li dostlarımın beni kabullenişlerini, bağırlarına basışlarını; fakat bunun yanında da bütün marifetim ve birikimimle İzmir’i yaşamam, İzmir’i yazmam, İzmir’i fotoğraflamam görevinin uhdeme verildiğini algılıyorum…
Bu duygularla bir kere daha bu güzellikleri yaşatan, emek harcayan sunum yapan, şiir okuyan, görev alsın almasın, varlığıyla beni onurlandıran bütün şiir sever dostlarıma kalbî saygı, sevgi ve selamlarımla sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum…
Son söz yine bir büyük gönül erinden Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinden olsun:
“Hak şerleri hayreyler
Arif anı seyreyler
Görelim Mevlâ neyler;
Neylerse güzel eyler…