Dün 12 Mart İstiklâl Marşı’mızın TBMM’de kabulünün 103. Yılıydı. Sosyal medyaya yansıyan haberlerden de anlaşılacağı üzere ülke genelince duygu yüklü etkinliklerle anıldı ve kutlandı bu çok anlamlı günümüz.
Altı yüz yıllık Osmanlı Devleti altı yüz yaşında bir çınar idi… Günü geldi içten içe çürüdü. Tam yok olmak üzreydi ki köklerinden 23 Nisan 1920’te kurulan TBMM ile bir fidan beliriverdi. İşte İstiklâl Marşı da bu fidana verilen bir can suyu idi…
“İstikbâlimiz/geleceğimiz, İstiklâlimizde saklı” dedik ya yazının başlığında; şimdi de İstiklâle gelen süreçteki bize hayat veren yaşama gücü veren tarihi olayların türkülere yansımış örneklerini hatırlayalım derim müsaadenizle.
Hani Bedri Rahmi Eyüboğlu:
“……
Ah bu türküler, köy türküleri
Ne düzeni belli, ne yazanı
Altlarında imza yok ama
içlerinde yürek var.
…..”
Der ya ona misal türkülerimiz de şöyle derler:
93 Harbi diye meşhur olan, 1877-1878 Osmanlı Rus Harbinden geriye kalan hatıra: Plevne Marşı olarak bilinen türkümüz şöyle başlar:
“Tuna nehri akmam diyor // Etrafımı yıkmam diyor
Şanı büyük Osman Paşa // Plevne'den çıkmam diyor.”
10 Kasım 1914 - Haziran 1916 arasında yaşanan Hicaz/Yemen Cephesinden geriye Yemen ağıt/türküleri kalır günümüze:
Havada bulut yok bu ne dumandır?
Mahlede ölen yok bu ne figandır?
Şu Yemen elleri ne de yamandır
Ano Yemen'dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir?
Burası Muş'tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir?
“Yemen yolu çukurdandır
Karavana bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir”
22 Aralık 1914-17 Ocak 1915 arasında yaşanan SARIKAMIŞ’tan da bir ağıt/türkü kalır yine:
“Sarıkamış Altınbulak
Soğanlı'yı biz ne bilek
Bizim uşak gökçek gezer
Ağca zıbın gara yelek
Yüzbaşılar binbaşılar
Tabur taburu karşılar
Yağmur yağıp gün değince
Yatan şehitler ışılar
…….”
19 Şub 1915 – 9 Oca 1916 arasında yaşanan ÇANAKKALE SAVAŞLARINDAN da geriye ozanı bilinmeyen bir türkü kalır:
“Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir uzun selvi
Kimimiz nişanlı, kimimiz evli, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir dolu testi
Analar babalar ümidi kesti, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni, off, gençliğim eyvah!”
Mehmet Âkif’in yazdığı 12 Mart 1921 günü TBMM’de kabul edilen İstiklâl Marşımız yazıldığında daha 9 Eylül 1922 Zaferine1,5 yıl vardır ve marşımızın son dörtlüğü zafer kazanılmışçasına bir göz aydını haberiyle noktalanmaktadır:
……..
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.”
Zafer kazanıldığında Ankara’dan gelen ses şöyle der:
“Ankara'nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Biz düşmanı esir ettik
Şu feleğin işine bak
Pek şanlıyız
…..”
9 Eylül 1922 Zaferiyle Türk Milleti İzmir’in dağlarında çiçekler açtırır kurtuluş sevinciyle:
“İzmir'in dağlarında çiçekler açar
Altın güneş or'da sırmalar saçar
Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa
Adın yazılacak mücevher taşa”
Ve bütün zaferlerin mânâsını taşıyan 10. YIL MARŞI’mız da şöyle söyler:
“Çıktık açık alınla on yılda her savaştan;
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan;
Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan,
Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.
Türk'üz: Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi;
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Bir hızda kötülüğü, geriliği boğarız,
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız.
…… “
1877-1878’den itibaren yaşanan savaşlardan kalan her hatıra türkü bize İstiklâle gelinen noktada neler yaşandığının duygularını taşar gelirler…
9 Eylül 1922 ve 29 Ekim 1923’ten sonra zafer sevincini çiçeklendiren türkülerimiz ve marşlarımız da İSTİKBÂLİMİZİN/GELECEĞİMİZİN İSTİKLÂL MÜCADELESİ’ni unutmamamızı hatırlatıyor diye düşünüyorum. Ne dersiniz?
GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…