Hiç kimse israf konusunda kendisini masum sanmasın. Evlerde, iş yerlerinde, resmi dairelerde, hastanelerde, arazilerde, eğlence yerlerinde, kısacası akla gelebilecek her ortamda akıllara durgunluk verebilecek gıda, servet, emek ve iş kaybı bilinçsizce ve acımasızca heba edilmeye devam edilmektedir. İnsanlık, hem nimete saygısızlığı hem de kendi hazin sonunu hazırlayan bu felaketi umursamamakta ve engellemek için bir gayret sergilememektedir. “Harcıyorsa kendi cebinden, tüketiyorsa kendi servetinden, kötü kullanıyorsa kendi toprağından kullanıyor. Kimseyi ilgilendirmez.” Mantığı ne yazık ki zihinlere yerleştirilmiştir.
Öncelikle, , herkes böyle her konuda kendi istediğini yapacaksa, toplum olarak yaşama kültüründen vazgeçmek gerekir. Dünyayı bir gemi gibi kabul ettiğimizde, hiçbir yolcu, gemiyi batıracak iş ve davranışları sergileme ayrıcalığına sahip değildir. Bu bütün yolcuları ilgilendirir ve o gemide yolculuk edenler, kaptandan gerekli tedbirleri almasını isterler. Aksi takdirde bu son yolculukları olur. Bugün gelişen ulaşım ve haberleşmenin köy haline koyduğu dünyaya, üstünde yaşayanların verdiği zararlar, bütün insanlığı tehdit eder hale getirmiştir. Bu yüzden “herkes istediğini yer, istediği şekilde tüketir, işine gelmezse atar” anlayışı kayıtsız şartsız doğru kabul edilebilir bir görüş değildir. Çünkü bir ülkedeki yanlış bir uygulama, çevresindeki ülkeleri ve bütün dünyayı ilgilendirir. Dünyada, Ortadoğu’daki savaşlardan doğrudan veya dolaylı etkilenmeyen bir ülke, Amazonlardaki “yağmur ormanları” nın kesilmesinden iklimi zarar görmeyen bir kıta var mıdır? Tıpkı bu örnekler gibi israf da bütün insanlığı tehdit etmektedir.
Dünyamızdaki hiçbir sıkıntı yoktur ki temel sebeplerinden biri veya birkaçı israfa dayanmasın. Vahşi kapitalizmin hiç doymak bilmeyen karnı, insanları sınırsız oranda üretmeye ve tükettirmeye yönlendirmekte, bunun için hiçbir kural tanımamakta, hiçbir miktara da razı olmamaktadır. Her varlık gibi imkânları sınırlı olan Dünya, buna daha ne kadar dayanabilir? Bilmiyorum. Ancak, insanoğlu ne kokutmadığı bir deniz, ne kirletmediği bir ırmak, ne zarar vermediği bir toprak, ne tahrip etmediği bir kültür, ne de bozmadığı bir gıda bırakmıştır. Allah’ın eşrefü’l-mahlûkat (yaratılmışların en şereflisi) olarak ifade ettiği insan, kendisine, kâinata ve bütün canlılara bu kadar kötülüğü niçin yapar, bunu doğru bulmayanlar bunca yanlışa nasıl sessiz kalır, inanılır gibi değildir.
İnsanlar, yemediklerini bırakmıyor, döküyor. Muhtaç olanların ihtiyacından fazlası çöpe gidiyor. Çünkü egoist insanlık kendisinden başkasını düşünmüyor. Su ile yıkayabileceği araç gereç yerine, tek kullanımlık fosil maddelerden elde edilen kap kacaklar kullanıyor. Bunların çoğunu da doğaya bırakıyor. En verimli tarım alanlarını apartmanlara dönüştürüyor, şehir hayatı ideal hayat tarzı olarak özendiriliyor, köyden kente sınırsız bir göç yapılıyor, insanları besleyecek insan ve toprak hızla azalıyor.
İsraf ekonomisinin toplumda dal budak salmadığı hiçbir alan yoktur. Acaba şehir kurulan binaların ne kadarı tarım alanıydı ve tarım alanlarına yerleşim yapma ne zamana kadar sürecek? Acaba ne kadar insan krediyle yaşıyor? Ne zaman kurtulacaklar? Geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımız başta olmak üzere, bütün insanımızın ve insanlığın hastalık haline getirilen bilinçsiz internet kullanımıyla sadece bugününü israf etmek değil, geleceğini de mahvettiğinin farkında mısınız? Çalışarak tasarruf etmek yerine, her ihtiyaç için krediye koşan insanımıza doğruları kim anlatacak veya onlara bilinçli bir tüketici olmayı kim ikna edecek? Her gördüğünü alan ve eskimeden atan insanlar acaba ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yakın çevrenizdekilere sorunuz, acaba kimler eşinin kaç çantası veya ayakkabısı olduğunu biliyor? İnsanlık bu tüketim hastalığından, yani her türlü israftan acilen kurtarılmalıdır.
Dünyanın ihtiyacına göre yapılan üretim amaçlı tercihler anlaşılabilir, ancak bunlar çevre ve onda yaşayanlar zarar görmeden de mümkündür. Deri üretmek için nehirleri mahvetmek zorunda değilsiniz, arıtma tesislerini devreye koyduğunuzda mesele kalmaz. Jeotermalden elektrik üretin, hatta şehirlerimizi ısıtın. Ancak, bunu yeraltına vererek çevreye olan zararını önleseniz ne kaybedersiniz? Sizin bu çevreye karşı sorumluluklarınız yok mu? Niçin atalarımızın kanıyla bize emanet ettiği toprakları israf ediyorsunuz?
Birbirleriyle iç içe girmiş olan insanlık âlemi, hem çareler bulup, hem de bu çareleri acilen hayata geçirmelidir. Yanlışlıklara çare arayanlar, dünyaya ve insanlığa zarar verenler kadar güçlü olmadıkça, ciddi küresel sorunlar çaresiz kalacak ve bu israf kültürü medeniyetin sonunu getirecektir.