İranlı karı kocanın başına gelenler

Mehmet EROĞLU

Değerli okurlar bir gazetede okuduğum ve çok ilgimi çeken aynı zamanda tüylerimi diken diken eden bu yazıyı sizlerin de okuması için köşeme aldım.

1985 yıllarında İran'da yaşanmış gerçek bir yaşam öyküsü Ziba ile Muhammed üniversite yıllarında tanışmış, uzun süren bir arkadaşlık döneminden sonra yeni evlenmiş bir çifttir...

Muhammed, sığır ticaretiyle uğraşmakta, Ziba ise bir özel hastanede hemşirelik yapmaktadır. Bir aylık evli çift, balayına çıkma planları yapmaktadırlar... Muhammed, bütün formaliteleri yerine getirerek esine ve kendisine on beş günlük bir balayı programı hazırlar... Ve özel otomobilleriyle balaylarını geçirmek için Bender Abbas şehrine hareket ederler...

Ziba ile Muhammed yaklaşık 600 km lık bir yol katederler. İran devrim muhafızları Pasdar'lar kara yolu üzerinde araçları durdurarak kimlik kontrolü yapmaktadırlar. Ziba ile Muhammed'in araçlarını da durdururlar. Ziba'dan evlilik cüzdanı istenir. Ziba çantasını karıştırır, valizlerine bakınır ama evlilik cüzdanı yoktur. Cüzdanı evde unutmuştur.

Muhammed yeni evli olduklarını ve balayına gittiklerini devrim muhafızlarına anlatmaya çalışır.. Devrim kuralları kesindir. Evlilik cüzdanı olmayan kadın erkeğin yanında bulunuyor ise fahişedir. Cezalandırılmalıdır. Ziba ile Muhammed evli olduklarına dair yeminler eder... Yalvarırlar... Nafile, Ziba Karakola götürülüp fahişe suçundan seri mahkemeye çıkartılacaktır.

Muhammed, "Evlerinin 600 km uzakta olduğunu müsaade ederlerse karısıyla gidip evlilik cüzdanını getireceğini" söyler. Devrim muhafızları Ziba'yi bırakmaz. "Evlilik cüzdanını getir kadını götür.." denir.. Muhammed Evlilik cüzdanlarını almak için geri döner... Şoke olmuştur. Biran evvel eve gitmeli cüzdanı getirip karısını kurtarmalıdır.. Yollar uzadıkça uzar, viraja suratli giren Muhammed direksiyon hakimiyetini kaybederek yol kenarındaki uçuruma yuvarlanır.. Kazadan üç-dört saat sonra, Muhammet ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılır.. Muhammed yoğun bakımda ölüm ile yaşam arasında gidip gelmektedir... On beş gün şuursuzca yatar. Kendine geldiğinde ilk Ziba'yi sorar. Kâbus bitmemiştir. Ziba canilerin elinde kalmıştır. "Cüzdanı götürüp karımı kurtarmalıyım..." der.

Bu düşüncelerle hastaneden kaçar. Evine gider... Evlilik cüzdanlarını alır... Ziba'yı alıkoyan karakola gider... -"Ziba nerde?... Evlilik cüzdanımı getirdim. Karımı serbest bırakın." Buz gibi bir cevap alır.... "-Seni bir hafta bekledik gelmeyince, kaçtığını düşündük, bu kadının fahişe olduğunu kabul ettik ve astık...."

Ziba'nin morgdaki cesedini Muhammed'e verirler.. (1985 yıllarında İran'da yaşanmış gerçek bir yaşam öyküsü ) Ve önceki gün de başörtüsünü doğru bağlamadığı gerekçesiyle dövülerek öldürülen 22 yaşındaki Mahsa Amini gibi öldürülen on binlerce kadın. Bizim tüm savaşlarımız toprak bütünlüğümüzü sağlamakla beraber aynı zamanda kadını eve kapatan, kadını karanlığa mahkûm eden kötü zihniyete karşı da kazanılmış gerçek bir devrim savaşıdır. Şimdi Cumhuriyetimize neden sıkı sıkıya sahip çıkmamız gerektiğini, aydınlığa bakan, ışıklı yol çizen vizyona her gün yeniden neden minnet duymalıyız daha iyi anlıyoruz..

O nedenle Atatürk devrimlerine ve Cumhuriyete daima sahip çıkmalıyız.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.