Ramazan Ergün hoca, “Aydın’ı Aydınlatanlar” adlı ilk eserinden sonra aynı isimli kitabının daha geniş bir şekilde araştırma ile ikinci baskısını hazırlamıştır. Ramazan Ergün Hocanın eserinden bir anekdot…
**
Bir asır öncesi…
Osmanlıdan icazetli, Müderris Hacı Mehmet Efendi, Yenipazar ilçesine bağlı, Eğridere köyünde 1839-1928yılları arasında yaşamıştır. Aileden Eğridere Medresesinde eğitim verirler. Kışın köyde, Yazın ise, Kavşıt, Korumaz, Okmanlar ve Efendi Yaylaklarında eğitime devam edilir, 7 yıllık medrese eğitimi sonunda şahadetname verilir.
Mehmet ve kardeşi Ahmet Efendi, Aydın’da Cihanoğlu ve Akmescit de 7 yıl eğitim görürler. Ahmet Efendi, köydeki medresenin başına döner. Mehmet Efendi hocalarının teşvikiyle İstanbul Nur-i Osmaniye medresesinde Bolulu zade lakaplı, Köşk, Ilıdağlı Mustafa Nuri Efendiden ders alır. 17 sene İstanbul’da kalır, hocalık ve müderrislik yapar. Daha sonra köyüne döner ve üç yüz öğrenciye de ulaşıldığı günler olur, medresede birçok öğrenci yetiştirirler…
Daha sonra hocası Mustafa Nuri Efendinin vefatını ve Ilıdağ’a gömüldüğünü öğrenen Eğridereli Mehmet Efendi, çocuklarına “Sakın Ilıdağ’a doğru ayaklarınızı uzatmayın. Çünkü orada benim hocam yatıyor” dediği anlatılır.
Hocaya, öğretene, saygıya dair unutulmaz bir örnektir.
***
Yarım asır öncesi…
Kendi çocukluğumda, tek öğretmenli okulun, tek salonuna doluşmuş tüm öğrencileri için büyücek beş masa vardı. Her masa bir sınıfa ait olup bizler taburelerimiz ile masanın kenarlarında yerimizi alırdık. Programda “sesli ders” demek, öğretmenle yapılan ders demekti. Öğretmen sesli dersi olan sınıfa anlatırken bitişik masada oturan diğer öğrenciler sessizce ders çalışır ya da öğretmenin verdiği ödevleri yapmaya çalışırdı.
Her sabah okulda bağıra, çağıra heyecanla andımızı okurduk. Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşının, İstiklal Marşımızın, Laiklik ve Cumhuriyetin değerini bilen bir nesiliz biz. Milli Bayramlar özlemle beklenirdi. Kestirmeden, göstermelik kutlanmazdı bayramlar. Büyüklerimiz de bayramlara gelmek için can atarlar heyecan duyarlardı.
Öğretmenler köyde birlik sağlamak üzere gayret eder, her hafta okul bahçesine hazırlanan voleybol sahasında baklavasına, helvasına iddialı maçlar yapılırdı. Hep birlikte yüzük oyunu oynarlardı. Öğretmenlerimiz idealist kişilerdi. Öğretim yanında eğitildik de. Okumada örnek oldular bize, hiç durmadan gazete, dergi ve kitap okuduklarını görürdük. Devlet, millet, vatan sevgisini işlediler bize...
**
Düne kadar 60 yaşındaki Ali Dede, 18 yaşında, torunu yaşında olan, gepegenç öğretmeni görünce ceketini düğmeleyip ayağa kalkarak saygı gösteriyordu.
Ne oldu da öğretmenler bu saygıyı görmüyor?
Peki, eğitimcinin hiç mi suçu yok?
Hocasının yaşadığı, öldüğü diyara doğru ayağını uzatmaktan çekinen bir nesil, örnektir bizlere…
Tüm öğretmenlerimize ve iz bırakan İlkokul öğretmenlerimize,
Rahmetli Veli Balcıoğlu, rahmetli Çetin Yılmaz ve Enver Pekel öğretmenlerimizi de anarak vefat edenlere rahmet diler, yaşayanlara da saygı, sevgi ve sağlıklar dileriz.
En başta 60-70 yaşındaki Ali Dedenin ceket düğmelediği Öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun!