Çok sevdiğim, Sayın Valim Mustafa Malay Aydın’da görevdeyken bir gün beni makamına çağırdı bana: “Seninle bu gün akşam Sultanhisar ilçesine gidelim” diyerek bana okumam için bir kâğıt uzattı.
Valimin uzattığı kâğıtta aynen şunlar yazıyordu:
“Ey Vali, ben duydum ki, siz nerde bir yoksul bir yaşlı görseniz onlara yardım elinizi uzatıyorsunuz. Hiç bir şey olmasa onları ziyaret ederek gönüllerini aldığınızı duydum. Ben yaşlı olduğum halde bekledim ki vali bey benim de ziyaretime gelir gönlümü alır diye, fakat bu zamana kadar gerek konaktan gerekse makamdan aradığım halde size ulaşamadım. Bu mektubu yazmaya mecbur oldum. Bu mektubumu alınca inşallah beni de ziyaret edersiniz. Selam ve saygılarımla.”
Sayın valiye sitemde bulunan mektubu okuduktan sonra Sayın valim, “bu amcayı ziyaret edelim” dedi.
Mesai bitiminde Sayın Vali beyle Sultanhisar ilçesine bu yaşlı amcayı ziyarete gittik. İşin ilginç yanı bu amcada beş gün önce trafik kazası geçirmiş ayağı kırılmış. Nazilli Devlet hastanesinde tedavi olduktan sonra Sultanhisar ilçesinde ikamet eden oğlunun evinde kaldığını öğrendik. Yanımızda Sultanhisar Kaymakamı da olduğu halde bu amcanın ziyaretine gittik. Oğlunun mütevazı evinde kalan bu amcayı ziyaret ettik. Bu amca tahminen 1.80 boyunda kendisinin söylediğine göre 87 yaşında ve biraz kilolu olmasına karşın dinç ve sağlam yapıda olan nur yüzlü bir biriydi. Oldukça sevimli konuşurken tane tane konuşuyor sözü sohbeti yerinde olan bu amcanın anlattıkları tarihin bir köşesinde unutulmuş gibiydi. Onun anlattıkları sanki tarihi bir belge idi anlatılanları aynen aktarıyorum.
Ben sordum:
Mustafa amca, sen herhalde Yürük Ali'nin Malkaç baskının biliyor musun?
“Evet, ben o zaman altı veya yedi yaşında idim. Yunan, Sultanhisar'ı işgal ettiğinde babam Malkaç Emir köyünün imamı idi. Bir akşam bir efe evimize gelerek babama: Yörük Ali Efenin selamının olduğunu Yunan'a karşı koymak için para, silah, yiyecek ve giyecek gibi malzemelere ihtiyaç olduğunu bunlardan ne vereceklerini babama sordu. Babam da ‘elimizden ne gelirse yaparız, sende Efe'ye selam söyle’ dedi. Gelen efe, ‘O zaman hoca efendi ne vereceğini şu kâğıda yaz bunu efeye vereceğim’ dedi. Babam da verebileceklerinin listesini yazdı ve kâğıdı imzalayıp gelen efeye verdi.
Sabah kalktık bir baktık bizim evin etrafı Yunan askerleri tarafından kuşatılmış. Evimizi kuşatan askerlerin Komutanı evimize girerek babamı alıp götürdüler. İlk önce Babamı Sultanhisar ilçesindeki hapishaneye attılar. Babam bir müddet sonrada Atina cezaevine götürdüler. Babamdan iki yıl haber alamadık. İki yıl sonra Büyük Önder Mustafa Kemal'in önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşı kazanılarak ülkemiz işgalden kurtarılmış ve Lozan antlaşmasından sonrada 1924 mübadelesi yapılarak bazı Türkler Yunanistan'dan Türkiye'ye getirilmiş, buradaki yerli Rumlarda Yunanistan'a gönderilmiştir. İşte bu mübadele sonucunda Babamda serbest kalarak Sultanhisar'a dönmüştür. Babam gelirken trenle geldi. Ben ilk defa treni o zaman gördüm.
Bizler Yunan işgaline kadar yerli Rumlarla kardeş gibiydik hiç ayrılık gayrilik yoktu çok iyi bir komşuluk ilişkilerimiz vardı. Ne zaman Yunan askerleri Sultanhisar'ı işgal ettiler onlarda geçmişte yaşanan o iyi ilişkileri bir kalemde silip attılar. Bizim eve gelen de Sultanhisar'daki bir Rum genciymiş, efe kılığına sokarak babama göndermişler. Bizde Yörük Ali efe göndermiş diye yapılacak yardımı babam yazıp imzaladı.
Yıllarca kardeş gibi yaşayan ve iyi komşuluk ilişkileri içinde olduğumuz bu Rumlar sonradan bizi arkamızdan vurdu.
Ben bu amcanın çocuklarına ve torunlarına: “Bakın bu büyük babanızın anlattıkları çok önemli bir tarihi belgedir. Ben Sebahattin Burhan'ın ve Asaf Gökbel'in kitaplarında bu anlatılanları hiç okumadım bunu mutlaka kayıt edin ilerde çok işinize yarar” dedim.
Sonra amcaya sordum:
-Amca sağlık durumun nasıl 87 yaşında herhangi bir yerinizde arıza var mı?
-Yok, evvel Allah demir gibiyim ne şeker. Ne kolesterol nede başka bir şeyim yok. Kalbimde hamdolsun motor gibi çalışıyor.
Allah sağlık sıhhat versin diyerek bu tatlı amcadan ayrıldık.
***
Yıllarca birlikte yaşadığımız iyi komşuluk içinde bulunduğumuz bu insanlar ellerine bir fırsat geçince ne kadar ihanet ve gaddarlık yaptıkları görülüyor. Son olarak şunu diyorum ihanet ve bölücülük hiç kimseye hayır getirmez. Hele temsil ettikleri halka ihanetten başka…