-30 Ağustos Zafer Haftası Anısına-
Menderes’in karşısında Dalama Nahiyesi…
Meydandaki koca çeşmenin karşı yanında bir han vardı.
Al katta terzi, saraç, semerci, eskici esnafının yanı sıra
arka tarafta demirci ustası ve yanında bir de baba-oğul kalaycı,
Demirci “tan, tun” sesleri arasında körük çekerek demir dövmektedir.
Kalaycı ise eski bakır kapları “tın, tin” düzeltmeye çalışır.
Anlayacağınız hanın arka tarafı biraz gürültülücedir.
Bu han buraların çarşısı, merkezi, adeta kalbiydi.
Üst katta, gelen-geçen tacirlerin, iş aramaya gelenlerin de
kalabildikleri bakımsızca odaları da vardı.
**
Bu günlerde handa çaycılık yapan Dimitri’ye bi haller olmuş, pek de bi neşeliydi. Çay isteyene gülerek şarkılar söylüyor, uçuyor, sekiyordu.
Yenipazar’daki Rumlardan anladığı kadarı ile yakında karşıdaki Yunan askerleri işgal sahaları olmamasına rağmen emniyet için buralara gelecek.
Ortalıkta görünmez olan Yörük Ali’de Yunan askerine teslim olacakmış.
Bunları duyduğundan beri içinde bir sevinç yumağı oluşmuştu.
Etrafında Rumca bilen de kalmamıştı.
Ahalide savaşların ve işgalin getirdiği derin bir sessizlik ve yorgunluk vardı. Dimitri’nin bu hareketli halini gören, şarkısını duyup da anlayan, dinleyen, farkında olan bile yoktu.
Bunu fırsat bildi.
Rumca,
“Bizim olacak, bizim olacak,
Buralar hepten bizim olacak,
İncirler, pamuklar, üzümler,
Hepsi bizim olacak.
Kopacak kafalar,
Kesilen başlar çok olacak.”
Diyerek temkinli ama coşkulu bir halde mırıltılarla çay dağıtıyordu.
**
Kırklarlı Kara Ali Efe, hanın arka sokağındaki gürültülü kısma yakın gizli meyhaneye çevrilmiş lokantada oturmuştu.
Dimitri de geldi, oturdu, etrafa şöyle bir baktı ve “Bizim olacak” diyerek mırıldanmaya başladı. Bazen sesinin kontrolünü yitiriyordu.
Kara Ali,
—Hey! Dimitri bi daha söyle.
—Yarın akşama Garali.
**
Ertesi gün akşam meyhane gurubu yine yerini almıştı.
Dimitri de geldi, şöyle bir masalara göz attı, hepsini tanıyordu.
Masaları gezerek sarhoş numarasıyla şarkı söylemeye başladı.
Şarkıların arasına sıkıştırdı diyeceğini. Kara Ali’nin bir şeyler söylediği yanındaki adam kalktı, kapıda durdu.
—Hey! Dimitri bi daha söyle. Çok güzel söylüyon.
Dimitri bi daha söyledi.
Kara Ali;
—Hey! Dimitri 6 sene Urumeli’nde savaştım, böyle güzel şarkı söyleyeni görmedim.
Dimitri gözlerini kırpıştırdı.
Kara Ali önündeki tabaktan bir parça ağzına attı, devam etti;
— Eceli gelen köpek cami duvarına işermiş, seninki de o hesap Dimitri.
Kara Ali’nin Rumca bildiğini o anda anlayıverdi Dimitri.
—Şaka Garali şakadan söyledim.
Diyerek meyhane kapısına yöneldi.
Kara Ali’nin arkadaşı tabanca elde kapıyı tutmuştu.
Kendisi de elinde mavzeri ile ayağa kalkar.
—Hey! Dimitri bi daha söyle.
—Şaka Garali şakacıktan dedim ya!
—Söyle ülen.
—Bizim olacaaak… Kopacak kafalar.
Bu anda mavzerin namlusu iki kez titredi.
Dimitri kafasını tutarak yere yıkıldı, kalkmaya çalıştı, yıkıldı.
—Çok güzel söyledim Garali.
—Eceli gelen köpek gibi…
Kara Ali silahı fırlattı.
Dimitri’nin boğazına geçirdiği iple dışarıdaki meydana sürükledi.
Bağıra çağıra koşturarak ipi çekmekte, meydanın dört bir yanına sürükleyip
duruyordu. Onu görenler delirdiğini zannettiler, elinden almaya çalışsalar da
kimsenin gücü yetmedi, cesedi koca çeşmenin dibine sürükleyip yanına oturdu.
Yerde boynu uzamış ölüye baktı.
— Hey! Dimitri...
Sarsıla sarsıla ağlamaya başladı…
**
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN!