Hayvanların kavga ettirilmesi, dövüştürülmesine ilke olarak karşı durmanın insani bir tavır olduğu bir gerçektir. Saygı duyulması gerekir. Yöremizdeki deve güreşlerini yılda bir kez tekrarları da olsa yazmak istedim…
Kasım ayında, havaların soğuduğu günlerde tabiat değişime uğrar, bu arada develer kızışma dönemine girer, ağzından köpükler saçmaları bunun aşina belirtisidir. Bahara doğru yozlaşma dönemi başlar.
İlk Deve Güreşi Aydın ili, Hıdırbeyli kasabasında 1800’lü yıllarda Yörük obalarınca düzenlenmesinin ardından devamı gelmiş ve develerin kızıştığı kış aylarında günümüze değin Federasyonlaşarak takvim dahlinde devam etmiştir.
Deve güreşi sunucuları cazgır olarak adlandırılır. Yaşayan cazgırlar Halil Coşkun, Murat Arabacı, Ali Ballıoğlu, İsmail Sakin, Kudret Maya, Emrecan Maya, Süleyman Donduran…
Ünlü orta hakemlerden bazıları Metin Çetin, Aytekin Kaya, Akın Pazarlıoğlu, Nihat Altınkaya, İsmail Bozdağ, İsmail ve Melih Gezer isimleri ilk akla gelenlerdir…
***
Bozdoğanlı rahmetli Cazgır Seyfettin’i anmamak da olmaz. Yenipazar deve güreş sahasında defalarca anons edilmesine rağmen Ezineli Yıldırım sahaya bir türlü gelmez. Sonunda Yıldırım devesi sahaya çıkar ve rakibinin dalması ile birlikte sahadan kaçar. Açık unutulan mikrofondan seyircilerin kahkaha tufanı ile birlikte Seyfi’nin sesi duyulur.
“O kadar beklettin, bağırtıp, çağırttın bizi. Gördün işte ananın a…nı…”
Rahmetle analım…
***
Bu arada yıllar öncesinde, Yenipazar’da hapis yatan “Büyük İpçi” devesinin sahibi eski hapishanenin önündeki güreş sahasında, halkın açılarak kendi devesinin güreşini hapishaneden izlediğini anımsıyorum.
**
Aynı yıllarda yanılmıyorsam Germencikli Halil Bey devesi Kara Cennet ile güreşen Kır burun devesinin şimdiki Jandarma karşısındaki Kasarlı Nalbant Mehmet Amcanın kahvesi önündeki çardağın altına girerek can havliyle çardağı sırtlayıp da götürdüğünü sanırım hatırlayanımız vardır…
**
Gündemde olmuş kişiler ile bazı ünlüler de develerimize isim babası olur.
Adanalı adlı TV dizisinin Maraz Ali’si,
Susurluk vakasının Çatlı’sı,
Fenerbahçeli futbolcu Alex ise, İncirliova’da Nevzat’ın Alex adlı devesine
Irak’ın devrik lideri Saddam, Baltaköy’de İnanların devesine,
İncirliova’da bir deveye ABD Başkanı “Bush”
yine bir başkagüreş devesine “Obama”,
Eskilerin TV dizisinin Kolombo’su gibi…
İncirliova’da Kılıçdaroğlu adındaki güreş devesi,
İsim babası CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile de tanışmıştı.
**
Abdullah Kırkık Hocanın “Baba Ocağı” kitabında okuyunca, gerçek olduğunu ancak anladığım olayı buradan bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. 1950’li yılların sonunda Başvekil Adnan Menderes, bir 19 Mayıs bayramı günü, Ankaralılara deve güreşi seyrettirmeyi düşünür. Aydın ilinden develer, deveciler, Savran ve urgancılar tren vagonlarıyla Ankara’ya taşınır.
Yenipazarlı İbram Efe’nin Yanık Tülü adlı güreş devesi hipodromda ortaya çıkar ve rakibinden kaçmaya başlar. Saha kenarındaki parkurda 120 km hızla, 5–6 tur atar. Ardında kovalayan deve ile yakalamaya çalışan deveciler ve urgancılar…
Birçoğu deve ve deve güreşini ilk kez gören Ankara halkı, deve yarışı zannettiği görüntüyü coşkuyla alkışlamaya başlar. Develeri durdurmaya çalışan urgancılara “yuh” çekerler. Devesinin kaçmasından üzüntü duyan, kahrolup ağlayan İbram Efe’nin de sevinçten ağladığını düşünürler. Ertesi sabah Ankara Gazeteleri manşetten yazmıştır; “Şampiyon Deveyi urgancılar bile durduramadı. Şampiyon devenin sahibi sevincinden ağladı…”
***
1970’li yıllarda, Menemen’in Harmandalı kasabasında 1. ve 2. Dozer adlı develer, güreş sahalarını toz duman etmekteydi. Daha sonraları sahibinin öldüğünü ve çocuklarına her iki deveye de ölene kadar bakmalarını vasiyet ettiğini öğrendim. Birçok devenin yaşlandığında, yenildiğinde, güreşemediğinde ya da herhangi bir nedenle kesilmek üzere kasaba gönderilmeleri iç sızlatıcıdır. Dozerin sahibi Mehmet Sepetçi’nin evlatları, ecelleriyle ahırlarında ölen develerini tarlalarının bir köşesinde ayrılan yere gömerler.
Ne kadar duygu dolu, ahde vefa örneği…
**
35 yaşını devirmiş, Yenipazarlı Fernas devesinin hastalık ve yaşlılık sonucu yaşamını yitirdiğini öğreniyoruz. Ardında güzel anılar bıraktı Fernas. Sahibi Hacıoğulları ailesi, bu deveye ölene dek bakıp vefa borcunu ödedikleri için kutlarız. Darısı diğer yaşlanan pehlivan develerin başına…
**
Edebiyat öğretmenimde olan Baş cazgır Ali Ballıoğlu hocamızdan, Kulaklarımızda bir yakım kaldı,
“Nazilli’den kalktı tren, Söke’de yaptı fren, Bayılıyor, Fernas’ı her gören…”
**
Burhaniye’den ilk Çılgın Hasan devesi, Ulucaklı Metin Özer tarafından ani bir kararla satın alındığında bu satış rakamı epeyce konuşulmuştu. Kedi kadar uysal olan bu tülünün adı “Çılgın Özer” olarak değiştirilir. Onca güreşler yaptıktan sonra yakın bir zamanda hayatını kaybettiğini öğrendik. Evlerindeki bahçenin bir kıyısına gömülür.
***
Güreş Tülülerinden bazılarını burada isimlerini anarak unuttuklarımızı, yazamadıklarımızı affınıza sığınarak dile getirmeye çalışalım… Kanka, Bayboralar, Goca Bodrumlu, Gezerler, Topuklu Efe, Zonguldaklı, Yıldırım, Küçük Olcay, Türker, Boncuk, Karanfil, Çılgın Hasan, Çılgın Özer, Türkmen Bey, Şanlı, Pazarlıoğlu, Gelidonya, Asi çocuk, Armağan, Balkış, Kahraman, Peynirci, Sivri, İpçi, Karapınar, Şen daylak, Kırburun, Zümrüt, Özhan, Leopar, Ali tülü, Gürlek, Faytoncu, Savaş, Savarona, Kara Murat, Hasan Paşa, Zabullu, Nisa, Fırat, Demiröz, Ege Şampiyonu, Özçelik. Han1 ve 2, Akrep, Mehmet Ağa.
Şenlik, Çılgın pala, Şimal yıldızı, Çete, Çatlı, Akın Bey, Çılgın Akın, Sefa Bey, Alparslan 1071, Lodos, Çılgın Arza, Ünal Daylak, Karagözoğlu, Kılınçbey, Çılgın kors, Fenomen, Dağlıoğlu, Hermiyas, Son Mohikan, Buhara, Burakhan, Bıçakçı, Kaptan, Köroğlu, Tuğhan, Arap Özer, Sonkoz, Anafarta Türker, Son Darbe, İzmir Çapkını, Çılgın Deniz, Enes, Fındıkçıoğlu, Canavar, Dozerler, Gökçen Efe, Siyah İnci, Çakır, Mercan, Dülgerler, Beyoğlu, Zindan, Çakıcı Bey, Kara cennet, Fatih, Özgürhan1 ve 2, Efe Karayel, Dorukhan, Akça, Casus, Dost, Vabis, Tunahan, Yaz Dostum, Zembe, Ömerbaba, Şirinbaba, Sümer, Nazilli Yıldızı, Elnino, Savaş, Sarı Zeybek, Değirmenci, Karadayı, Kaykıoğlu, İzmir Çapkını, Çapkın Barış, Bosnalı, Sümer, Efsane, Yağız efe, Önder bey, Aydın Pulluklar, Remzi Bey12, Somalı, Sarıcan, ve Aslan Tülü…
***
Yüreğimde kabaran Yörük duygularımdan mıdır, alımlı, nazlıca salınan develeri severim ben. Yörüklerin yaşamında, anılarında, ağıtlarında develer eksik olmaz. Büyük Emine ebemizin ağıtındaki gibi…
“Yükümü sardım da sarı mayaya,
Çadırımı kurdum mor menevşeli yaylaya,
Karakeçim sensiz bu gönlümü kimler eyleye…”
Yörük güzellemesinde de deve eksik olmaz.
Gelen dostlarım gelmez oldu,
Çadırımın bağı gerilmez oldu,
Kır atım gemini gevmez oldu,
Kara Tülümün çanı ötmez oldu.