Bu yazım birçoklarımızın hayatında olan basit olaylara dayandırılarak yazıldı.
Bir Arap zengini çölde kervanı ile yol alırken çöl fırtınalarına yakalanır. Zor mu zor bir yolculuktur yaptığı. Sığınacak bir ağaç gölgesi yoktur. Yardım alacağı yanında bir dostu yoktur. Arkadaşı yoktur. Çocuğu yoktur, karısı yoktur.
Yaradan’a dua ede, ede zor şartlı yolculuğunu sürdürürken, “ Rabbim bu yolculuktan sağ salim kurtulursam ve bir mola verecek kuyu bulabilirsem, kana, kana su içerek hayatımı kurtarabilirsem eğer, şu develerimden birisini ilk gördüğüm ilk karşılaştığım kişiye hediye edeceğim” diye dua eder.
Oldukça zor kum fırtınaları ile dolu acı bir yolculuktan sonra, bir yeşilliğin içinde kuyu gördüğünü zanneder. İnanamaz gözlerini bir kez, bir kez daha ovuşturarak serap olmasından endişeli, endişeli yoluna devam eder.
Gerçektir gördükleri, serap değildir ve suya kavuşmuştur artık. Hayatını yeniden kazanmanın sevinciyle, rahatlar. Çölde kuyulara inilir su öyle çıkarılır. Birçoklarınız Anadolu’daki gibi zannedebilirsiniz ama, öyle değildir. Üzerindeki ağırlıklarını bırakır kuyuya iner. Kana, kana su içer. Elini yüzünü yıkar ve tam yukarı çıkacak ki; bir bedevi devesinin birisini çalmış kaçıyor.
“Allah, Allah ben zaten o deveyi ona verecektim, neden benim kuyudan çıkmamı beklemedi” diye düşünürken, arkasından bağırmış. “Hey bedevi, o deve zaten senindi. Benim sözüm vardı, ilk kuyuya, suya kavuştuğumda, gördüğüm kişiye develerimden birisini vereceğime dair. Çalarak hırsız olma. Haram olmasın dön geri. Rahat, rahat konuşalım, deve senin olsun ama helalinden olsun.” Ama bedevi, Arap zengininin sözüne inanmaz ve geri dönüp onun bir deveyi kendisine verebileceğine inanmaz ve o deveye hırsız olarak, yani çalarak, sahip olur.
Arap bu başından geçen olayı, yolculuğu bittiğinde ermiş birisine, derviş birisine anlatır.
Ermiş “ O senin sözüne inanmadı, çünkü herkes karşısındakine bakarken aynaya bakar gibi bakar. İnanmadı çünkü kendisi olsaydı vermezdi. Senin hangi şartlardan çıkıp geldiğini bilmiyor. Senin için bir devenin öneminin olmadığını bilmiyor” demiş.
Derviş birisine olayı ayrıntıları ile anlatır.
Derviş “ O bedevi’nin başına gelecek var. Bilmiyor ki helalden de onundu, haramdan da onundu deve. Rabbim bazı malları bazılarına daha doğmadan rızık olarak yazmıştır. Kolayı seçenler haramdan, zoru seçenler helalden sahip olurlar”
Sözüm var, Haramdan mal sahip olmaya kalkanlara. Bu dünya ahretin tarlasıdır.
Ne ekerseniz muhakkak onu biçeceksiniz.
Alay ettiğiniz başınıza gelmeden ölmeyeceksiniz.
Yaptığınız iyiliğin karşılığını görmeden ölmeyeceksiniz.
Yaptığınız kötülüğün karşılığını görmeden ölmeyeceksiniz.
Birde helalden kazananların beddualarını almamaya bakınız,
Canları yananların bedduaları değil, Allah’a havaleleri bile;
İki yakanız değil, İnanın iki elinizin, bir araya gelmesini engelleyecektir.
Yasalar sizden yana olabilir. Kanunlar sizin işinize yarayabilir.
Yasaları sizin gibi birileri yaptığı için İlahi adaleti hiçe sayabilirsiniz.
Biliniz ki çaldıklarınız, gasp ettikleriniz, biriktirdikleriniz, sizi kurtarmak şöyle dursun, batağa gömecektir. Kusmak isteseniz bile kusamayacağınız günler göreceksiniz.
Tövbe edin yanlıştan dönün. Yüce yaratıcı biliniz ki aynı malları size helalinden verecektir. Ah’da, bedduada almadan, sahip olacaksınız.