Hazreti Muhammet âlemlere rahmet olarak gönderilen tek insandır. Tüm insanlığa örnek olarak gönderilmiştir.
Ortaya koyduğu ilkeler sadece Müslümanları değil tüm insanları ilgilendirmektedir. O tüm insanlara kurtuluş yollarını gösterir. Dayandığı temel sevgi ve hoşgörüdür.
Zamanımızda insanlar birbirlerini anlamaktan uzaktırlar. Çatışmaktadırlar. Birbirlerine tahammül edememektedirler. Oysa hoşgörü yaşamanın ilk şartlarından biridir. Türkçe’de hoşgörü anlayışla karşılamak anlamında anlaşılır.
Yunus Emre “Elif okuduk ötürü/pazar eyledik götürü/ yaratılanı hoş gör/yaratandan ötürü” demektedir. Bu hoşgörüye örnek bir anlatımdır.
Hazreti Muhammet de etrafındakilere hep hoş görülü davranmıştır. Bu sayede insanların kalbinde yer etmiştir. Kutsal kitabımız Kur’an’da bir ayette de bundan bahseder. “Sen yalnız Allah’ın rahmeti sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi. Sen af yolunu tut iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir, onları bağışla, onlar için mağfiret dile ve yapılacak işlerde onlara danış” denmektedir. Kur’an vahiy yoluyla gelirken Taif’te kendisine saldırdılar. Ayakları kanadığı halde Taiflilere bir beddua bile etmemiştir. Sadece Allah’a yalvarmış ve onun inayetini istemiştir.
Kur’an’da yine, “Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir” denmektedir. Müslümanlara da, “Onlar öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını bağışlayanlardır” denmektedir. “Allah iyilikleri sever” denmektedir.
Peygamberimiz hayatı boyunca hep bu ilkeleri benimsemiştir. Müslümanların nefislerine hep af ve hoşgörü ahlakını yerleştirmeye çalışmıştır. O kötülüğe kötülükle karışlık vermezdi. Cahilleri bile af ederdi. Onlardan gelecek kötülükleri en güzel yollarla savunmaya çalışırdı.
O zamanın meşhur şairi Zübeyr, Peygamberimizi durmadan hicveden şiirler yazardı. Taife kaçtı, oradan peygamberimizi hicveden bir şiir gönderdi. Peygamberimiz önce onun öldürülmesini istedi Ama şair yanına geldi, af istedi. Peygamberimiz de onu af etti. Hatta hırkasını çıkardı ve kendisini hicveden şaire verdi.
Bir gün bedevilerden biri Mescide küçük aptestini yaptı. Adamı etrafındakiler azarlamaya başladılar. Peygamber adamlara, “Onu bırakın ve işediği yere kova su dökün, siz kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz zorlaştırıcı olarak değil” dedi. Bu onu ne kadar hoşgörülü olduğunu gösteren güzel bir örnektir.
Peygamberimiz Müslümanların birbirlerine haksızlık yapmamalarını her defasında söylerdi. “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu yardımsız bırakmaz, onu tahkir etmez” derdi.
Bu ilkeler evrensel ilkelerdir. Peygamberimiz hukuk önünde de herkesin eşit olduğunu söylerdi.
İslamiyet çoğulculuğa dayalı bir toplum modeli ortaya çıkarmıştır. Her inanışa özgür bir ortam sağlamıştır. Müslüman yöneticiler gayrimüslim halktan onların canlarını mallarını namuslarını koruyorlar Ama onlardan buna karşılık cizye adında bir vergi alıyorlardı. Gayri Müslimler Müslümanların yanında savaşırlarsa da bu vergi kendilerinden alınmıyordu. Savaşlarda kadınlara, çocuklara ve yaşlı insanlara dokunulmazdı Onlara merhametli ve barışçıl davranılırdı.
Hazreti Ömer yoksul ve çalışamayacak olan Müslüman olmayanlara Devlet bütçesinden maaş verdirmiştir. Gözleri görmeyen Müslüman olmayanlara da zekâtından maaş bağlatmıştır. Cüzzamlı hastalara yemek ve para vermiştir. Müslüman olmayanlar hukuki sorunları kendi aralarında kendi hukuk anlayışlarına göre çözerlerdi. Müslüman olmayanlar Müslümanların sahip oldukları haklara sahipti. Kanun önünde eşitlik vardı. İbadetlerini kendi inanışlarına göre yaparlardı.
Hazreti Ali zamanında İmparator 2. Konstantin Müslüman olmayanlara haber salmış ve “Bulunduğunuz yerde isyan edin karışıklıklar çıkarın ben de size ordu göndeyim ve sizi Müslümanların zulmünden kurtarayım” demiştir. Ancak Müslüman olmayanlar, “Müslümanları size tercih ederiz” demişlerdir.
Hazreti Ömer zamanında bir piskopos da “O kimselerden bir şey almadı. Yağma yapmadı. Kiliselerin emlaklarına da el koymadı” demiş ve Hazreti Ömer’in hoşgörüsünü anlatmıştır.
Muaviye’nin hanımı şairi, doktoru ve maliye bakanı da Hristiyan’dı.
Zamanımızda da hoşgörüsüz şekilde birbirleriyle kavga edenler bir an için peygamberimizin hoşgörü anlayışına baksalar belki de kendi aralarında yaprakları kavganın anlamsızlığını göreceklerdir.
Peygamberimizin bu hoş görüsünün yanında sahip olduğu en iyi bir vasıfta onda olan sevgi gücüdür. Bu sevgi o kadar büyüktü ki bunu anlatıp sınırlarını çizemezsiniz. Allah Kur’an’da peygamber için, “O size çok düşkün müminlere karşı da şefkatli ve merhametlidir” demektedir. Bu ayet peygamberin Allah tarafından büyük bir sevgiyle yaratıldığını anlatır. Bu yüzden de peygamberimize rahmet peygamberi denmektedir. Onun peygamberlikten önceki ve sonraki yaşantısı hep sevgi ve merhamet örnekleriyle doludur. Bir insanda sevgi ve merhamet varsa ayni zamanda onda adalet ve emniyet vasıfları da var demektir. Dullara, kimsesizlere ve garip insanlara hep yardım ederdi. Çocuklarla sohbet ederdi. Toplumda en yoksul insanların bile selamını alırdı.
Köle Zeyd, eşkiyalar tarafından kaçırılıp Mekke’ye getirilir. Pazarda satılır. Onu Hazreti Hatice’nin yakını satın alır. Hazreti Hatice’ye düğün hediyesi olarak verir. Zeyd, Hazreti Muhammed’in evine hizmetçi olur. Bunu duyan akrabaları aralarında para toplarlar. Peygamberin evine gelerek Zeyd’i serbest bıraktırmak isterler. Hazreti Muhammet, “O sizin oğlunuzdur. Para vermeniz gerekmez. Şimdiden sonra serbesttir” der. Zeyd, peygamberin bu hoşgörüsü karşısında akrabaların yanına gitmez ve Hazreti Muhammet’le kalır.
Makalemin sonunda şunu belertmeliyim; Artık Peygamberimiz hakkındaki bilgileri başkalarından öğrenmek yerine onun hakkında kendimiz araştırma yapmalıyız. Onu iyi anlamalıyız. Onu iyi tanımalıyız. Onun sevgi ve ahlaki davranışlarını alışkanlıklarını kendimize şiar edinmeliyiz. Onun adını duyan insanlar aralarındaki sürtüşmeleri kırgınlığı bırakır sevgi dünyasında gezinir. Merhamet ve iyilik duyguları gelişir. Her an iyilik ve güzellik arar hale gelirler.