Değerli okuyucular kontenjan denilince seçmenin aklına gelen ilk düşünce hazıra konmaktır.
CHP yanılmıyorsam 48 ilimizde ön seçim yaptı. Bu ön seçimlerde festival havasında geçti. Partililerin gönlünü alan veya geçmişine güvenen seçmen hiç kimsenin etkisinde kalmadan ön seçime girerek gönlünde yatan adaya oy verdi.
Ve sıralamaya girenler, seçilecek yere gelenlere başarılar diliyorum, çalıştılar kazandılar.
Ama CHP Aydınımızda bir kontenjan kullanmasını hiç kimse tasvip etmedi. Genel merkezin kararına da istenmese de boyun eğmek zorunda kalındı.
Kontenjan olarak listelere konan adaylar zengin babaların mirasını yiyen müsrif evlatlara benziyor. Çalışmadan üretmeden halkın güvenini almadan nasıl olsa bana oy vereceksiniz diyen hazırcılar.
2011 seçimlerinde emeğini ve yüreğini ortaya koyarak çalışan ve liste başı olan Sayın Bülent Tezcan milletvekili olarak gittiği meclise üstelik bir de CHP genel başkan yardımcısı olarak çalışmalara devam etti.
Sayın Tezcan bu 2015 seçimlerinde CHP genel merkezi tarafından kontenjan olarak liste başı olarak Aydın birinci sıraya yerleştirildi.
Diyorum ki Sayın Tezcan ön seçime girseydi acaba kaçıncı olurdu.
Kanımca listeye bile giremezdi.
Değerli okuyucular Divan Edebiyatımızın ünlü şairi Fuzuli ne güzel söylemiş;“söylesem tesiri yok; sussam gönül razı değil” diye. Gerçekten büyük şair bu ünlü sözünü bu günler için söylemiş.
Şimdi susma zamanı çünkü ülkem çok zor durumda. Her olumsuzluğa rağmen susacağız bu ilerde değerlendirilecek bir konu olarak ele alacağız.
Şimdi ayrışma değil birleşme zamanıdır. Şu an hepimizin CHP’nin arkasında durmamız gerekiyor. Çünkü ülke gerçekten zor durumdadır.
Bakıyoruz gazete sütunlarında veya televizyon ekranlarında sırıtan tipler var. Bunlarda bir gurursuzluğun, yalan konuşmalarının ve haksızlıklarının silueti sinmiş yüzlerine. Yüzleri de yürekleri gibi kapkara.
Ülkemin tarihinde hiçbir döneminde görülmeyen ayrışma yaşanıyor. Küllenmiş sorunlar deşiliyor. Toplumumuzu bin yıldır ayakta tutan ortak değerler yok ediliyor.
İnsanlarımıza tuzaklar kurularak gizli dinlemeler, takip edilerek şer güçlerin bu hususlarda ortaklığı görülüyor.
Kendilerine yakın olanlar, yandaşlık yapanlar, taltif edilerek önemli görevlere getiriliyor. Bazılarına ulufe gibi krediler dağıtılıyor.
İnsanların inancını ya bu, ya da değil diyorlar. Robotlaşmış biat eden veya etmeyen diye ayırıyorlar.
Ticarete bile yeşil olan veya olmayan diye bakıyorlar.
Medyayı bile yandaş veya Candaş diye ayırdılar.
Milletin parası ile havuz medya oluşturdular.
Yine çok önemli olarak dini istismar ederek dindar olanlar ya da olmayanlar diye ayırıma tabi tuttular.
Anamızı, bacımızı ve kadınlarımızı türbanlı, türbansız diye ayrıştırdılar.
Okullarımızda dört artı dört sistemi ile çağdışı bir eğitim yarattılar.
Bürokraside liyakate değil de sadakate önem vererek bürokrasiyi batırdılar.
Yargıyı kendileri çıkarlarına göre ayarlamaya çalıştılar.
Şanlı ordumuzda bu ayırımdan nasibini almadı mı? Darbeci, cuntacı, millete ihanet eden ordu dendi. Nerdeyse ordumuz milletin gözünde düşman ordusu gibi gösterilmeye çalışıldı.
İşbirlikçi, yıkıcı yalancı medyaya kimse bir şey demiyor. Hatta bunları yapanları nerdeyse baş tacı yapılıyor. Ordumuz bu ülkenin baş tacıdır. Ordu mensuplarını ulusun gözünden düşürmeye çalıştılar fakat başaramadılar.
Ülkesinde böylesine ayrışmışlığı görmekte olan bir insan nasıl rahat olur.
Ülkemizde korku almış yürümüş. Can damarımız olan adalet yara almış, gelir uçurumu hep emekten ve emekçiden yana bozulmuş yoksulluk almış başını gidiyor.
Her insan ülkemde Cumhuriyete, demokrasiye, insan haklarına, adalete kardeşliğe ve geleceğe güvenle bakmak istiyor.
Bir ülkede gücü eline geçiren faşist ve gerici yönetim, korku yaratarak direnenleri ve ulusalcıları tavsiye etmeye çalışıyor. Bu o iktidarların sonunun geldiğini gösterir.
Çünkü:
Etki, tepkiyi doğurur.
Zülüm, isyanı doğurur.
Bu gibi iktidarlar dünyanın neresinde olursa olsun hedefleri bellidir. Kendi arzu ettikleri yönetimi oluşturmak isterler. Bunun adı da gericilik ve faşizmdir.
O halde binlerce yıldır aynı coğrafyada kaynaşan, bütünleşen toplumun farklı yapıları, renkleri sevgi, saygı, paylaşma ve adil yönetimlerle sağlanır.
İşte bu nedenle ülkemin CHP’ye çok ama çok ihtiyacı var. Hizipçi ve çıkarı için ilk ben diyenlerle değil adam gibi adam olanlara.
CHP’lilerin yukarda yazdığım konuları düşünerek ülkemizin birliği ve dirliği yönünde şu aşamada geçmişi ve kırgınlıkları unutarak kale gibi durmalıdır.
Ülkemin zor günlerden geçtiği bu günlerde çıkarından başka hiçbir şey düşünmeyenler bizi temsil edemez.
Ülkesini seven herkesin kendine çeki düzen vermesi gerekir.
Yarın çok geç olmadan