Bugün hiç kimse hastaneye güle oynaya gitmez, gidemez. Hastanenin insanda uyandırdığı ilk his; yaşanan acılar, üzüntüler, stres gelir. Bugün hasta değil de hasta yakını olarak bile hastane ortamını gördüğümüzde kendimizi hasta bile hissettiğimiz anlar olur.
Hasta olarak, doktorluk bir işimiz olduğu takdirde bizim milletimizin insanı son ana kadar hastaneye gitmekten imtina eder. Hatta kendi çabalarınca yakınlarından duyduğu ya da yaşayarak tecrübe ettiği tedavilerle kendince tedavi olmaya çalışır. Son noktaya gelip artık çekmiş olduğu sıkıntıları dayanılamaz bir hal aldığında hastaneye gideriz. (Kendi annemden biliyorum doktor, hastane deme de ne dersen de!) Sadece hastalar için değil yakınları hasta olan insanlar içinde hastaneye gitmek zordur.
Genel itibariyle hastaneye adım attığımız andan itibaren özellikle hasta yakınları stresli veya gergin olabiliyor. Son günlerde medya da sürekli doktorların karşılaşmış olduğu talihsiz olaylardan bahsediliyor. Bu tür talihsiz olayları keşke hiç yaşamasalar çünkü doktorluk mesleği gerçekten çok kutsal bir meslektir. İnsanlar en sevdiklerini ya da kendilerinin sağlığını, canlarını hekimlere emanet ediyor ve bu emaneti verirken de haliyle endişe ve de korku içerisinde olabiliyor. Kişinin içinde yaşadığı bu korku ve endişenin etkisiyle belki doktorun yanlış bir kelam kullanması ya da sağlık mensubu çalışanının üzücü tavırları, insanları tümüyle gerginleştirebiliyor. Yani medya da çıkan haberleri sosyolojik boyutta değerlendirdiğimizde, olaylara bir de hasta penceresinden bakabildiğimiz de hastaları ve de hasta yakınlarını daha iyi anlayabiliriz. Çünkü hiç kimse hiç kimseye durduk yere şiddete meyilli söylemler ya da eylemlerde bulunmaz. Örneğin bizzat karşılaştığım bir olayda çok sevdiğim bir insanı hastaneye yatırma işlemlerini yapıp, doktorla da görüşmek istemiştim. Ancak çok sevgili doktorumun bana karşı o anda takınmış olduğu tutumu hiç bir zaman unutamayacağım. Kendisinden resmen azar işittim hatta bir hata mı yaptım acaba diyerek kendimi bile sorgulamaya başladım! Allah’tan olgun bir insanımda olaylara karşı biraz daha soğukkanlılıkla yaklaşabiliyorum. Kendisinin daha sonraki günlerde dostane tutumları aramızdaki buzları eritmesine vesile oldu ama benim yerimde başka bir insan olsaydı ya da daha stresli bir durumu olan hasta yakını olsaydı, belki tepkisi benden çok daha farklı olabilirdi.
Hasta hakları mevzuatına göre, doktorun hastaya ve hasta yakınlarına bilgi verme zorunluluğu vardır. Kaldı ki bu tür bir yükümlülük aslına bakarsanız yasalardan kaynaklanması gereken bir yükümlülük değil kişinin vicdanından kaynaklanması gereken bir yükümlülük olmalıdır. İnsanlar gergin haldeyken sağlık mensuplarından belki biraz daha güleryüz, belki biraz daha hoşgörü beklemektedirler. İnsanlar hekimlerinin ağzından umut verici birkaç söz duyarak psikoloji olarak rahatlamayı arzu etmektedirler. Sağlık çalışanlarımızda bu yüzden biraz daha hassas olmalıdır.
Özellikle ülkemizin son dönemlerinde sağlık kurumları ve hastanelerin işleyişi daha bir iyileştirildi. Eskiden sağlık kuruluşları daha zor ve karmaşık bir yapıdaydı. Örneğin acil kapılarından eskiden hastalar geri çevrilebiliyordu artık böyle bir şey yaşanılmasına kimse ihtimal bile vermez herhalde. Umarım daha da iyi olur, daha da sağlıklı sonuçlara ulaşılır. Anneannemin dilinden düşürmeyip her zaman söylediği gibi; “Allah yokluklarını vermesin de düşürmesin de..”