1931 yılı…
Genç Cumhuriyet ve ülke perişanlıktan kurtulma çabasında…
Zor yıllar, yokluk yılları… Ekmek, aş, giyecek adeta yok.
Yoktur ama sevgi, saygı, birlik, beraberlik ve dayanışma yılları.
Dağ köyümüzde yaşayan, babalarını Çanakkale Harbinde yitirmiş,
İki babasız genç, Bobulu lakaplı Hüseyin ile Hanife’nin sevdasıdır bu…
Evlendikleri günden itibaren birbirlerine hep şöyle hitap ederler.
“Güzelim!”
“Güzelim aşağı, güzelim yukarı…”
O günlerde herkes bu sevdaya alışır ve saygı duymaya başlar.
Köydeki bahçıvan pınarlarına su almaya giderler.
Dönüşte aynı kovanın sapında iki ayrı el,
Konuşarak, gülüşerek, “Güzelim” sözleri arasında taşırlar evlerinin suyunu.
Çamaşır yıkayan Hanife’ye, çorbayı karıştıran kocası eşlik eder.
Hanife ineği sağarken, bahçeyi çapalayan Hüseyin oğlandır.
Tarlada, bahçede yan yana fısır fısır konuşarak, kıkırdayarak gülüşürler.
İş dönüşü yine birer elleri ile yapıştıkları aynı kova ile su taşımaktalar,
**
Bir zaman sonra Hüseyin oğlan rahatsızlanır.
Hanife gelin de halsizleşir bir de gebedir.
Anlatılanlara göre o halde bile birbirlerine bakıp gülümsemekteler…
Kara İmam’ın gelini Feride,
“Bahçenin içindeki yeşillikler arasından bir ay parçası gibi
Bir güzellik doğduğunu görüverdim de kadın halimle bir kadını kıskandım.”
Diyerek anlatır Hanife gelini ilk gördüğünde..
Bu ay parçası Hanife gelindir,
Kara İmamın önüne diz çöker ağlamaklıdır;
“Hocam biz hastayız, ben yaşamam, ölürüm ya!
Güzelim de hasta, güzelim yaşasa bari
Onun için bir çare hocam.”
Kara İmam dalar kitapların arasına,
Usulca seslenir gelini Feride’ye,
“Hanife gelinin koluna gir de evine kadar bırakıver,
Hem hasta, hem de yüklü (hamile) unutmayın ha!”
Hanife eve gelir gülümseyerek,
“Güzelim! Hocaya gittim, tılsımların burada,
Benim ömrüm senin olsun…”
**
Birkaç ay sonra…
Hanife bu sevdanın eseri bebeğini doğururken ölür.
Ardından bebek de ölür.
Hüseyin, ölmüş karısının alnından ağlayarak öper.
Yüreğinin yandığı gibi herkesi de yakar, ağlatır.
Karısı Hanife’nin saçlarından bir tutam keser,
Cüzdanının bir köşesini karısının fotoğrafı ve saçları için ayırır.
Yıllarca saklar, taşır, evlendiği ikinci karısı Ümmü Kadın bile saygı duyar
Kocasının bu hatırasına ve de sevdasına…
Oğlu Kemal resmi görür, baba susar, Ümmü Kadın usulca anlatır.
Bobulu Hüseyin, 80’inde öldüğünde cüzdanında Hanife’nin belirsiz, silik fotoğrafı ile
Birlikte bu resme yapışmış birkaç saç teli bulunur.
Bir de Hanife’nin verdiği, el işlemeli beyaz söz mendili,
Bir asra yakın öncesi olan bir sevdanın büyük nişanesi olarak
Küçük tahta sandıkta geçen onca yıllara inat apaktır.
**
Bu sevda hikâyemizde olduğu 2018 yılının sevgi, saygı ve mutluluk dolu bir yıl olması dileğiyle
Yeni Yılınız kutlu olsun…