Aslında her günümüz bayram değilse zarardayız demektir…
Allah, insanı, ömrü “ah ile vah ile” geçsin diye yaratmadı, herhalde…
Bolluk-bereket içinde, barış-kardeşlik içinde bir hayat sürsün diye yarattı.
Neşeli, coşkulu, gülüş-çığırış dolu bir kişisel ve toplumsal hayatımız olmalıydı.
Nasıl bir dünyada olduğumuzu görüyor, yaşıyoruz…
Bayram gelince ‘hani o eski bayramlar’ diye söylenip duruyoruz ama o eski günleri yaşatmak için ne yapıyoruz o ayrı konu.
Çevremizdeki olup bitenler, iş hayatı, stresler derken insan birazcık nefes alabilmek için bayram tatilini de fırsat bilip tatil yapmak, dinlenmek, gezmek istiyor. Büyüklerini de telefonla aramak yetiyor. Herkes bir yerlerde birbirlerine bayram kutlamaları için sms ler, whatsapp’tan bayram mesajı atıyor ve bitiyor.
Eskiden bayramlar yoğun bir heyecan dalgası ve büyük bir beklentiydi biliyorum. Günler öncesinden evler temizlenir, tatlılar yapılır, ikramlıklar hazırlanır ve bayram karşılanır, büyükler gelecek yakınlarını beklerken, küçükler ise büyüklerini ziyaret etmenin heyecanını yaşardı.
Herkesin mutlaka eski bayramlarla ilgili hatırası vardır. Bayram namazından sonra çocukluğumun geçtiği Karacasu’nun yetiştirdiği tasavvuf şairi Süleyman Rüstü’nün Karacasu’da bulunan türbesinde kıldığımız ‘şükür’ namazıyla başlardık bayrama… El öpme merasimlerinde verilen harçlıklardan dem vurur, yediğimiz bayram tatlılarının ve bayram öncesi alınan bayram kıyafetlerinin keyfini çıkarırdık. Artık bayramlarda değil her gün alınıyor ve dolaplara sığmıyor kıyafetler. Yeni kıyafetin önemi kalmadı.
Evet, gerçekten yok artık o eski bayramlar. İnsan çocukluğunda yaşadığı bayram hazzını düşününce bugününden zevk almaz oldu.
Pekâlâ, neden böyle oldu?
Eskiden geniş ailelerde yaşarken artık daha bireysel bir hayat sürüyoruz. Hep bir hasret ve iç çekmelerle anar olduk yaşadığımız günleri.
Neden böyle oldu ki?
Ve eskiden cep telefonu, laptop gibi teknolojik varlıklarımız yoktu ama yine de insanlar mutluydu…
Şimdi o eski bayramları ‘ah ile vah ile’ anıyoruz.
Peki, ne oldu bayramlar mı değişti?
Hayır!
Değişimi bayramlarda değil kendimizde aramalıyız.
Yok artık o eski bayramlar!
Ama büyükler, anneler babalar büyükanne, büyükbabalar, yaşlı akrabalar hala o eski bayramları yaşıyorlar ve bekliyorlar, bunu da göz ardı etmemek, bir gün onların yerine bizim geçeceğimiz de unutmamak lazım…
Bu duygularla bayramın;
Çoluk-çocuk, anne-baba, genç-ihtiyar, fakir-zengin herkese “bayram” olmasını,
Herkese, her yöne hoşgörüyle bakabildiğimiz bir “bayram” olmasını,
Bayrama girmeden dargınlıkların, öfke ve kırgınlıkların bittiği bir “bayram” olmasını,
Huzur ve esenlik içinde geçecek bir “bayram” olmasını gönülden dilerim.
Bayramınız mübarek olsun.