Değerli okurlar ben ilkokula kadar köyümde okudum. Köyümde ortaokul ve lise olmadığı için askere gidinceye kadar babama yardımcı oldum. Askerlik dönüşü Kayseri Anatamir Fabrikasına vasıfsız işçi olarak girdim.
Fabrikadan aldığım ücret ev kirası ve yememe içmeme anca yetiyordu. Yeme içme dediysek zor şartlarda sadece karnımız doyuruyorduk.
O günlerde okumak için fabrikanın kütüphanesinden faydalanıyordum. Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini o yıllarda okudum. Sene 1962...
Dışardan ortaokul bitirmelere girerek ortaokul mezunu oldum. Sonra Kayseri Akşam lisesine devam ettim.
O günün koşulları ve benim de az maaş almam nedeniyle zar zor geçiniyorduk. Bu şartlarda ülke gündemini de takip etmek için o günlerde yayında olan Akşam gazetesini satın alıyordum. Bu gazeteyi almamın önemli nedeni ise yazar Çetin Altan’ın köşe yazısını okumak içindi.
Hayranlığım dört yıllık gece lisesi öğrenciliğim sırasında da devam etti. Sonra Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji bölümünü kazanarak bu fakülteye devam ettim. Tabi Çetin Altan hayranlığımız devam ediyordu.
Çetin Altan’ı Meclis’te dövdüklerinde deli fişek olan Ortadoğu, Siyasal bilgiler ve D.T.C.F fakülteleri olarak Meclis’i kuşattık. Anlayacağınız bizler o zaman Çetin Altan’ın müritleriydik. Onun her yazısı ve her sözü sanki bizim için ilahi bir emirdi.
Fakülte yıllarında her görülecek yere kantinlere, koridorlara yazılarını asardık. 65 seçimlerinde milletvekili seçildiğinde devrimci arkadaşlar arasında bayram havası yaşamıştık.
Gençlik olarak konferanslarını, açık oturumlarını ve panellerini hiç kaçırmazdık. Bize sosyalizmi, sosyal adaleti, ezilmişliği hak aramayı anlatırdı. Ayrıca vahşi kapitalizmin ve onun acımasızlığını uzun uzun anlatırdı.
Çetin Altan bizi savaş alanına sürerken meğer kendi oğullarını bu günlere başka türlü hazırlamaktaymış. Hele, sağcı bir kalem o yılların “Altan’ı” ile günümüz Altanları için diyor ki:
“70’ de babası da aynıydı. Gençleri gaza getirir o evinin balkonunda viski içerek ölen insanları izlerdi”.
Ne kadar acı değil mi?
ALDANMIŞIZ, KANDIRILMIŞIZ
Gençtik aldandık, idealisttik kandırıldık. İdealist gençliğin yanılgısında affedilemez ölçüde ihanetin olduğunu bugünlere geldiğimizde ancak anladık. Bizleri “savaş” meydanlarına sürerken meğer kendi oğulcuklarını (!) bu günlere (başka türlü) hazırlamaktaymışsınız. Yazıklar olsun Çetin Altan aldattın bizi.
Oğul Ahmet Altan Taraf gazetesinde her gün Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hakarete varan yazılar yazdı. Ahmet Altan’ın en iyi arkadaşı geçmişte solcu ve darbeci olan Hasan Cemal idi..
Yazılacak çok şey var ama Sayın Çetin Altan, Ahmet Altan gibi birini yetiştirdi.
Ama Ahmet Altan bir müddet kullanıldı sonunda sıkılmış limon gibi bir kenara atıldı.
Onlarca yurtsever, vatanperver askerin kanına girdiler.
Kimle, biliyor musunuz Nazlı Ilıcak ve savcı Zekeriya Öz denen vatan hainleri ile birlikte.
Ahmet Altan taraf gazetesinde yazdığı yazılarla komutanları suçluyor. Sahte ve uydurma delillerle komutanların yurtseverlerin tutuklanmasını sağlıyordu.
Bu Ahmet Altan Nazlı Ilıcak ve sözde savcı Zekeriya Öz’le birlikte hainliklere devam ettiler.
Fakat sonra FETÖ’nün acele başarısız darbeye kalkışması sonrası bu ihanet şebekesinin önde gelen isimleri tutuklandı.
Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. İnanın çok sevinmiştim. Nazlı Ilıcak içeriden devamlı mektuplar ve mesajlar gönderiyordu. “Yaşlıyım içerde yatamam “diye.
Peki, hayatlarını söndürdüğün Türkan Saylan ve içerde intihar eden komutanlar genç miydi?
Kukla ve hain Zekeriya Öz’le keyifli keyifli kartopu oynarken iyi miydi?
Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın ceza evinden çıkmasını bir yurttaş olarak hiç memnun olmadım.
Çünkü bunlar bu ülkeye çok zarar verdi.
Bunlarda biraz utanma duygusu ve ar damarları çatlamadıysa toplum içine çıkmamalı gerekir.
Bu ülke çok hain gördü. Hepsinin üstünden geldi.
Bunlarda gelir geçer.
Ne kadar hakkım varsa Çetin Altan’a haram olsun böyle evlatlar yetiştirdiği için..