“Hak-Hukuk-Adalet”
“Erkler ayrılığı tehlikesi”
“Adalete Güven duygusu” sözleri medyada, basında ve siyaset sahnesinde dillerden düşmüyor.
Size Berlin’de hâkimler var demeyeceğiz.
Güzel savcı ve hâkimler de vardı yakınımızda, yöremizde…
**
Yahya öğretmenin evinin üst katına Hâkim Fikret Gökçen taşındı. Bütün çocuklar arada bir zillerine basıp kaçardık. Hâkim beyin Koray adında sarı saçlı oğlu hemen balkona çıkar, defalarca ”kim ooo” diye bağırırdı. Eşi ise kasaba yaşantısının üzerinde, asri bir kadın ve sık sık bigudili saçları ile görülürdü. Beyaz önlüklü Rahmetli Gülsüm Hanım teyze de ev işlerine bakar, geçerken nineme evde hoplayıp zıplayan merdaneli çamaşır makinesini özene, bezene anlatırdı.
Kasabada “Cırrık Ali” lakaplı asabi ve tiki olan bir kişi,“Cırrık” dendiğinde “ananın a.cığı” der, küfürler savururdu. Dedemle Hüseyin’in kahvede gazoz içiyordum. Koray, annesiyle geçerken, “Cırrık amca, cırrık amca” diye bağırdıkça, ihtiyar da “ananın a.., ananın a.cığı” diye bağırıyordu. Kadıncağız,can havliyle yan tarafımızda oturan eşi Fikret Beye sığındı. Hâkim bey kahkahalar atarak karısına eve gitmesini söyledi. Cırrık Ali de Hasan ağa kahvesine yöneldi.
**
Bozdoğanlı Hâkim Ahmet Bey vardı, esmer oluşundan “Kara Hâkim” diye tanınırdı. Hacı Durmuş Ali Amca da kaçak tütün içer, bunu bilen Ahmet Hâkim, şaka yollu jandarmaya arama yaptırır. Uzağa doğru sökün eden, yakayı kurtaran Hacı amca bağırır, “görevinizi doğru yapın ülen” Hâkim bey de kahkahalar atar…
**
Kasabamızda lafını esirgemeyen, ulu orta konuşan bir adam vardı. Bunu bilen Kara Hâkim Bey,basit bir duruşmada şahit yazılan bu adamı şaka yollu sıkıştırmaya başlar. Adamcağız bir de bakar ki üzerine çok geliniyor, bağırır. “Hâkim Bey, ya*ak, kürek derken beni g*t altına götüreceksin bu gidişle…” Duruşma salonu kahkahalarla çınlar.
**
Babamın akranı ve arkadaşı Mehmet Amca 17-18 yaşlarında, 1950’li yılların başında, kader mahkûmudur. Aydın Ağır ceza mahkeme reisi duruşmada,”Oğlum demek ki, üzerine gelenler kalabalıktı, korkutmak için havaya ateş ettin, seken kurşundan yaralama olabilir değil mi?” Mehmet amca ise, “Hayır efendim, bağrına, bağrına sıktım.”
Ortalık buz kesilir, duruşmaya ara verilir. Hâkim, sanık avukatlarını çağırır, “Söyleyin şu çocuğa, idam verdirecek kendine…” der.Karar, 20 küsur sene mahpusluk kesinleşir.
Aydın eski mahpushanesinde yatan Mehmet amcayı anacığı ziyarete gelmiştir. Girişte merdivenlerden düşen kadının başı yarılır. Hapishanenin sert mizaçlı,bir o kadar da mert ve insancıl Kara Müdürü de penceresinden olanları görür ve koşar. Hanım nine herkesi mahkûm zanneder, “Allah sizleri de kurtarsın yavrularım, hele bir yol Memedimi görüp de gidivereyim” Hastaneye götürelim dense de kabul etmez. Müdür bey, ana ve oğlunu odasında baş başa görüştürür, içi burkulur. O akşam Kara Müdür, Mehmet’in avukatlarını bulur, Ağır ceza reisiyle yemekte buluşurlar. Yapılacak bir şey yoktur, ceza kesinleşmiştir. Neticede birkaç yıl ceza indirimi için reis beyin desteğiyle bir şeyler yapıldığı anlatılırdı.
**
Allah rahmet eylesin, bizim Tevfik Amca vardı, Bozdoğan kazası, ilçemiz olduğu yıllarda bir şahitlik için Bozdoğan yolundadır. Minibüste yanında efendiden bir adam, hoş sohbet esnasında bir kız kaçırma olayından mahkemeye şahitlik için gittiğini anlatır. Dahlin var mı deyince, ucundan kıyısından azıcık bulaştık der. Duruşmada Tevfik Amca, yiğitliğin kalesi inkâr misali görmedim, duymadım demektedir. Hâkim “Yaz kızım ucundan kıyısından azıcık bulaştık” Tevfik Amca bir de bakar ki, meğer minibüsteki yol arkadaşı duruşma hâkimidir.
**
İzmir’de olduğum yıllarda bizim oralı, okuldan arkadaş, bir savcı tanıdığımız vardı. Zeki ve alçak gönüllü bir çocuktu. Kamil Beyi ziyarete gittiğimde karşıdaki kişilere, insani yaklaşımı beni hep duygulandırmıştı. Böyle güzel hâkim ve savcılar da vardı. **
İyileri iyi diye yazıyoruz.
İyi şeyleri de yazmak gerekir.
Güzel Hâkim ve Savcılar vardı…