Türkiye iki gündür ayakta. Teskin olmaya niyetli görünmüyor. 10 yıldır veya en azından 6 yıldır birikmiş bir hesabın görülmesini talep ediyor.
Ağırbaşlı bir pasif direniş görüyoruz. Olabileceği kadar ölçülü bir itiraz…
Neye itiraz ve kimin itirazı?
Oy vermemiş olan ve 7 yıldır hakaret gören (ANANI da al git, artislik yapma lan, gibi laflar- ve konuşmasını beğenmediği Aydınlı 16 yaşındaki bir çocuğun gırtlağına saldırmak gibi..),milli kimliği edebe aykırı çiğnenen efendi milletimizin efendice bir itirazıdır.
2500 yıldır kurduğu ve üç kıtaya yaydığı imparatorlukların asli unsuru olduğu halde kendi adını ön plana çıkarmayıp büyüklük gösteren Türk milletidir. İdare ettiği azınlık unsurlara asimilasyon uygulamayan ve onları Allah'ın bir emaneti gibi gören bu efendi milletin asaletini acizlik zannedip onu bu topraklardan kovmayı düşünen 3.5 soysuz senin gevşekliğin eseri şımartılmıştır.Bunu bile sineye çektik. Tepkimizi tehir ettik.
Siz buraya dışardan geldiniz burası siz gelmeden önce bizimdir lafının imal edildiği yeri biz biliyoruz. 1176 yılından beri Batı’nın tekrarladığı bir haçlı nakaratıdır. Osmanlı 2. Kosova savaşıyla bu nakaratı batının gırtlağına düğümlemişdi. Atatürk Sakarya zaferiyle Batının son teşebbüsünü yine kırmışdı. Fakat geldiğimiz yere bakın. Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler eroin taciri ve ABD'nin at uşağı PKK'yı adam yerine koymuş onlarla ve onların meclisdeki uzantılarıyla sözüm ona anlaşmalar yapıp bize de çözüm süreci diye takdim etmekte, Türk’ü bitirme hesaplarına alet olmaktadır. Bu,bu milletin yüreğini acıtmıştır. Fakat belki sürçü lisan olmuştur diye düşünüp üstünde durmamıştır.
Bu memleketin bir yerinde “Devlet “yok sayılmış 1 Mayıs bahar bayramında çılgınca haykırışlara devlet sırtını dönmüş görmemiş gibi yapmıştır. Bu da acı vermiştir.
Başbakan; her dediğim tutuluyor, alkışlanıyor havasına girmiş şımarık çocuklar gibi kaprisli, ölçüsüz yaptımsa ben yaptım ve de yaparım gibi yetişkinlere uymayan davranışlarla bu milletin yarısını ayaklanmaya zorlamıştır.
Devlet adamı icraatını sağlam gerekçelere dayandırmak zorundadır. Sağlam gerekçeler o icraata meşruiyet kazandırır. Gerekçesi sağlam olmayan her icraat hukuk engeline takılmak zorundadır. Seni iktidara getiren güç sana hukuka uygun iş yapma yetkisi ve gücü kazandırır.
Ve merak edene de verdiğin kararın dayandığı gerekçeyi açıklamak mecburiyeti yine hukukun icabıdır. Danıştay, Sayıştay bu yüzden vardır.
Türkiye’de acıyan bir yara var. Halkın yarısı bunu görüyor, diğer yarısı görmüyor. Diğer yarının görmemesi “sevdiğindendir” İnsan sevdiğnin hatasını kabahatini görmez.Görmek istemez. Ona katlanır.
Bir zamanlar bu melekette bir Reha Muhtar vardı. "Acı var mı acı" repliği ile meşhur olmuştu. İşte o Reha üfürükten haberleri 5 dakkada 10 defa tekrar eder milletin zihnini doldururdu. Pireyi deve, deveyi de pire yapardı mevcut iktidarı madara ederdi. Bugün Nerde bu Reha? O gevrek sesine bir zarar mı geldi? Hiç mi bu hükümetin bir yanlışı olmuyor? TV'ler neden suskunlaştı?
Demek ki azar işitiyorlar. Demek ki hükümetin duyulmasından memnun olmayacağı şeyleri söyleyemiyorlar. Oy verenler de bu yüzden hükümeti sıfır yanlış bir hükümet ,Başbakanı da ismet sıfatıyla donatılmış zannediyor.
Başbakan da bu yalakalıklar yüzünden freni olmayan araba gibi gidiyor. Nefsine arız olan “ben neymişim beee” tavrı onu 40 bin kişinin katiline muhabbet duymaya mecbur etti. ABD ona yanlış üstüne yanlış yaptırıyor. Üfürükten Barzani onu yanlıştan yanlışa sürüklüyor. Ve nihayet bütün Türk düşmanlarıyla dost olması onu Türk'e düşmanmış gibi gösteren oluşumların içine sürükledi. Bunlar olmadı mı? Oldu…
İmralı canisine "sayın", şehitlere “kelle” dedin TC ile oynadın. Anayasa'da Türk adını rahatsızlık verici buldun ve bu mevzuyu çok dillendirdin.
Mehmet Şevket Eygi eski hukuka güvenerek; "ihalelere fesat karıştırdın Allah senin belanı versin.Yetim hakkını yedirdin Allah senin belanı versin…” diye her satırında bela okuduğu icraatlarını saydı döktü. Sen umuruna bile takmadın. Tek bir dayanağın vardı; seni destekleyen yüzde 47 oy gücü..
Nasıl olsa "halkın yarısı ben ne dersem onaylıyor" dedin. Hukuku “murakabeyi” lüzumsuz saydın. Eygi ağabeyinin söylediklerinde doğruluk payı olmasına rağmen sana oy verenleri avucunsa tutmak için tenkitlere konu olan şeyleri inkar ettin. Bazen şerefini ortaya koyarak inkar ettin. Şımarmaya devam ettin..
Bu yüzden incinen kırılan hakaret yiyen ve hakareti sineye çeken insanların rahatsızlıkları seni hiç rahatsız etmedi. Umursamazlığa büyük bir cesaretle devam ettin.
Bugün gördüğün tepki incinen insanların hafife alınan diğer yarının tepkisidir. Sana oy vermeyenlerin tepkisidir. Ve memleketin yarısı olduğu için bu tepkiyi ciddiye almak zorundasın. Efendice gösterilen bu tepkinin gördüğü karşılık bile o insanları çileden çıkarmaya yetmektedir. Düne kadar senin emniyet amirini tokatlayan, Kürdistan eyaleti diye anayasal olmayan bir tabiri senin gözünün içine soka soka kullanan PKK canilerine hiç su sıktın mı?
Hiç gaz bombası attın mı? Ki İstanbul'da Ankara'da tepki gösterenler otobüslerin içinde diri diri insan yakmamıştı. Diğerlerine, cani eroin tacirlerine barış güvercini diyeceksin, tencere tava çalan ve ancak bu kadarcık tepki gösterebilen sivil insanlara da biber gazı atacaksın.
Buna vicdansızlık denir.
Bunlar sana oy vermeyenlerin tepkileridir. Bir de sana inanıp güvenen ve hiç sorgulamaya gitmeyen ve senin tarafından “düşünmeyen insanlar” gibi görünen taraftarların aldatıldığını hissederse tepkileri bu kadar efendice de olmayabilir.