Eroin taciri bir şebekenin Amerikan uşağı bebek katili ve idam mahkumu elebaşısı Türkiye Cumhuriyeti devletine ve onu yönettiğini zannettiğimiz hükümetine mühlet vermiş.. Seçimler sonuçlanıncaya kadar.
Bu tehdit, bu haddini bilmezlik aslında Türkiye’deki bir siyasi partinin yaptığı gizli anlaşmaların varlığını ortaya koyan ihanetin kamuoyuna sızan delilidir. T.B.M.M by pas edilmiş onun kanun çıkarma yetkisi ve gücü battal hale getirilmiştir.
Anayasa mahkemesi lüzumsuz organ derecesine indirilmiştir. Onun üyeleri aldıkları yüksek ücretlerin karşılığı olan mesaiyi, tavır koymayı, anayasayi koruma ve kollama görevini yerine getirememektedir. Göreve başlarken ettikleri yemini unutmuş olmaları ve aciz bırakıldıkları mazereti acaba hepimizin gideceği yerdeki en yüksek mahkemede ne kadar kabul görür bilemeyiz. Ancak yaradan bize çok şiddetle ihtar etmektedir. Ettiğiniz yeminlere sadık kalın, verdiğiniz sözleri yerine getirin yoksa yakıtı yalancı ve münafık bedenler olan cehennemin en dibinde ağırlanacaksınız mealinde hiddet göstermektedir.
19-20 ocak 2014 gecesi Haber Türk tv sinde iki ilahiyat profösörü, seyircinin sorduğu; ”Ben yeryüzünü iki elimle yarattım” buyurduğu ayetindeki iki elden kasıt nedir sorusuna doyurucu bir cevap veremediler… Evelediler gevelediler hedefi tutturamadılar. Fakat proğramın sunucusu Pelin Çift hedefe en yakın cevabı nerede bulacağını iyi biliyordu. Dersini iyi çalışmış ve cakasından yanına varılmayan ilahiyat tacirlerini kendi alanlarında dut yemiş bülbüle çevirdi.
Rifai tarikatının şu andaki önderi Cemalnur Sargut hanımefendinin kitabından okuduğu cemal ve celal sıfatları yaratılışın iki elidir cümlesiyle konuyu daha anlaşılır hale getirmiştir. Cemal ve celal sıfatları bize gönderilen ilahi mektubun omurgasıdır. Anlayan için, murad-ı ilahiyi hisseden için 21. Yüzyıl müfredatının anahtarı bu iki elde yani Cemal ve celal sıfatlarında gizlidir.
“Madde yoğunlaşmış enerjidir“ gerçeğini keşfeden Maks Planck’tır. Bu enerji ve madde ilişkisini formüle eden Albert Einstein’dır. E=M.C kare formülünü Zürihte patent enstitüsünde sıradan bir memur olan Einstein’e fısıldayan yüce Halik maalesef bizim tarafımızdan yani İslam âlemi tarafından cevapsız bırakılmaktadır.
Daha önceki bir yazımızda cemal ve celal sıfatlarının içinde barınan muhteşem hikmetden söz etmiştik. Fakat yaradılışın iki eli olabileceğine dair yorumu dünya güzeli ve akil insan Pelin Çift vasıtasıyla değerini yeniden keşfettiğimiz Cemalnur Sargut hanımefendiden almamız bizi heyecanlandırdı.
İlim ve siyaset “dirayet” gerektiren iki kutlu iştir. Meslektir. Peygamber mesleğidir. Dirayetin yarısı zeka, diğer yarısı da ahlaktır. Ahlak; içinde hem hulk Yani oluş hem de helak yani yok oluş barındıran bir Allah emanetidir. Bu durumda hem ilmi hem de siyaseti omuzlayıp götürecek olanlar dirayet sahipleridir.
Karmaşık gibi görünmesine rağmen ilim, siyaset, ahlak, halkolmak yani yaratılmış olmak ve helak olmak yani tükenmiş olmayı mahvolmayı hak etmek iç içe girmiş ve birbiriyle çok müthiş ilintili kavramlardır.
Ayakların baş, başların da ayak olduğu bir toplumda emanet maalesef ehlinde değildir. Dirayet sahiplerinin güvenli ellerinde bulunması gereken emanet, ihanet sahiplerinin kucağına düşmüş demektir. Bu durumda biz yani bütün insanlık ihanetin elinde oyuncak gibi kalırız. Ömrü yarım saate kadar inen yalanlarla yatsıya kalmaz gündüzün ortasında karanlığın içine gömülürüz. Şu anda Müslüman toplulukları yarım saat ayakta kalabilen en adi yalanlarla oyalanmaktadır.
Yeniçağ yazarı Arslan Bulut’un dediği gibi; ”kurtların saldırısına uğrayan eşeğin bir tutam daha fazla ot yeme gayretine” benziyor bizim şu andaki gayretlerimiz.
Yüce Allah “bu alemi iki elimle yarattım ve sonra onu halifem dediğim insana emanet ettim” buyuruyor. İki elden kasıt cemal ve celal sifatlaridir şeklinde yorum getiren tasavvuf ehli hem fiili mektup olan yaratılmış her ne varsa onların hayatını düzenleyen kanunlara hem de peygamberine vah yettiği Kuran-ı Kerim isimli mektuba göndermeler yapmaktadır.
Celal sıfatı iki aşamalı olarak tecelli etmektedir. Birinci aşamasında celil sıfatının tecellisi kendini gösterirken ikincisinde ve son aşamasında ise celil sıfatı belirmektedir. Celil sıfatı; yoğunlaşmış enerji denilen derinlerin derinindeki uyumun, atom altı parçacıkların birbirinin ayağına basmadan uyum içinde dans eder gibi veya Mevlana’nın sema ayini gibi sundukları gösterinin sahibidir.
Yüce yaradan buyuruyor ki; size celil sifatimla yani bir elimle her parçası raks eden ve sema ayini sunan bu alemi yarattım ve bu ahengin bir parçası olmaktan başka çıkar yolu olmayan insana emanet ettim. Cemal sıfatımla da her yarattığıma güzel bir gömlek giydirdim. Celil ve celal sıfatlarımı gömleğin içinde gizledim. Eğer emaneti korursan bu sema ayini devam eder. Eğer evrensel uyumun parçası olmayı ret eder ve ekolojik dengeyle oynarsan bu alemi sana dar ederim. Sana celal sifatmla yani diğer elimle tecelli ederim. Bu tecelliyi de karşına çok küçük bir numune gibi sunduğum atom bombasının çalışma prensibi olan E= M.C kare diye isimlendirdiğin kanunumla tecelli ederim kaçacak bir delik bile bulamazsın…
Türkiye’de Kuantum mekaniğini kavramış ve entelektüel bazda dünyanın gidişatından haberi var gibi görünen birkaç kalem sahibi tanıyoruz. Hürriyet yazarı İsmet Berkan bunlardan birisidir. Mehmet Barlas’ın da aynı malumata sahip olduğunu zannediyorum. Eğer basit bir malumat füruş değilse Hadi Uluengin de bu alemden bahsediyor ara sıra..
Murad-ı İlahi ile bilimsel verilerin sergilediği çok nefis bir Dans gösterisi var 21. Yüzyıl entelektüellerinin önünde. Muhyiddin-i Arabi nin söylediği iddia ediliyor; arif için din önemli değildir. Sakın ha bu sözü yarım akıllı aydınlar veya yarım akıllı fakihler gibi algılamayın. Pir burada arif için dünyadaki muhteşem ahengin sahibini tanıdıktan sonra rabıtayı ilahinin kopmasına imkân yoktur demek istiyor.
İsmet Berkan, Mehmet Barlas ve malumat sahibi diğer zekâlar sizlere soruyorum;
Bu kâinattaki muhteşem ahengi algılayabilecek kadar size pencereler açmış olan yüce yaradana bir bağlılık duygunuz varsa hiçbir derinliği olmayan, dünyalık peşinde kendini ailesini, şerefini haysiyetini berbat eden eçhel bir ekibe neden müdana yapıyorsunuz? Neden hainlerin elinde oyuncak olma sürecine suskun kalıyor ve hatta destek oluyorsunuz.
Görüyorsunuz; adam bu işin adamı değil, dirayet olmadığından her şey arapsaçı oldu. Ve sonunda hainler yani evrensel uyumun en büyük düşmanları evrensel uyumun ayrılmaz parçası haline getirildiler. Olmaz, olamaz Bu hem kuantum mekaniğine hem matematiğe hem tıbba hem biyolojiye hem de imana aykırı tutum ve davranışlardır. Eşyanın tabiatını bozuyorlar siz de sesinizi çıkarmıyorsunuz. Sizin ödeyeceğiniz bedel belki de çok ağır olacaktır.