Aşağıdaki yazıyı “Savaş Naraları Atanlar” başlıklı köşe yazımı okuyan bir kardeşim, gönderdi. Okurken ağladım, tutamadım gözyaşlarımı. Bu ülkeyi 30 yıl boyunca savaş alanına çevirenlerin ve şimdiki barış ortamını bozup tekrar savaş alanına çevirmek isteyenlerin neler yaptıklarını görmeniz için okumanızı istiyorum.
Bu ülkenin kardeş iki halkını ne hale getirdiklerini ve hala, neler yapabileceklerini görmeniz için okumanızı istirham ediyorum. Lütfen okuyunuz.
"Yüreğine sağlık dolsun hocam, çok güzel bir yazı. (“Savaş Naraları Atanlar” başlıklı yazım için söylüyor)
Kıbrıs'ta Rum'un bayrağı indirirken onu vuran askerle ilgili herhangi bir bilgiye sahip misiniz? (Kaynağını vermeyeceğim bir isimin şahsıma anlattığı bilgiler şöyle)
Olayı bana anlatan arkadaş bayrak direğini gören bir alanda nöbetçidir. Olayı seyrediyoruz...
“Omzumda bir ağırlık hissettim, kafamı çevirirken (birlikte nöbet tuttuğum aynı şehirden hemşerim) Sakın omzunu hareket ettirme, hareket edersen bu namluyu sokarım sana dedi... Hem de Kürtçe... Nefesini duyuyorum derin bir nefes çekti. "Ya Xudâ, Ya Mixammed" dedikten sonra kulağım koptu sanki...
Gözlerin gönderdeki Rum da...Kurşun gidip saplandı ve Rum aşağıya doğru kuş gibi süzüldü... Ben hemen döndüm ona “ulan toprak emir gelmeden neden yaptın, ceza alırsan" dedim...“Bayrağım yere düştükten sonra hangi namusla yaşayacağız... şimdi beni assınlar isterseler" dedi...
Hemen kaybettik yolladık memlekete o askeri... Eşyalarını bile ben 2 ay sonra götürdüm evine bırakmaya...
Annesi kör bir nine idi.. Kardeşleri göçmüşler başka şehirlere çalışmak için... Evini buldum anasının ellerini öptüm... Durdurmamışlar evde...
O tarihlerde çok baskı var askerlerin gençler üzerinde... dayanamamış.. başka şehre gidecek paraları yok... Şahsına yapılan hakaretleri hazmedememiş..
En sonunda o da dağa çıkmış kızıp,... 6-7 ay sonra karşılaştık bir gün oturduk konuştuk...
“Sen bayrak için kurşun sıktın şimdi gerillasın" nasıl iş diyoum...“Evet bayrağı düşürmemek için yere sıktım Rum’u öldürdüm..."
“Ama buradaki askerler bana çok zulüm yaptılar, uzun süreli hastalık raporum var diye... o kadar sustum... “Ben bayrağın namusunu kurtarmışım” demedim bile kendilerin Sonuçta dağa kaçtım... şimdi PKK ile birlikteyim... dedi.
3-4 sonra duydum ki dağda asker vurmuş onu... Ah vah ettik ama geri dönüşü yoktu artık...
İşte hocam o askerin hikayesi de bu.... Doğuda buna benzer çok hikaye duydum bizzat olayları yaşayan arkadaşlardan.... Bir öğretmen arkadaşımın evinde iki resim yan yana..Biri asker kıyafetli... PKK ile savaşırken şehit düşmüş...Diğer resim aynı yaşlarda gerilla giysili amca oğlu... dağda askerlerle savaşırken öldürülüyor...
Ağabeyim şehit unvanlı amca oğlum terörist...
Bu arkadaşım şeyh... Seyit sülalesi.. Dedesi büyük bir alim... Çok büyük saygı duyulan bir din alimi...
Ve bir üsteğmen, (Şerefsiz bir üsteğmen, şereflileri tenzih ediyorum) oruçlu dedeye yedirdiği insan dışkısı ile orucunu açtırır 110 yaşındaki ihtiyara... Yediği dayak hesap bile edilmiyor... köyün muhtarı yalvar yakar baskıyı üzerlerinden çeker... hemen ailenin gençlerinden 4 tanesi komşulardan aldıkları silahlarla dağın yolunu tutar... çıkış o çıkış...
Selam ve hürmetlerimle..."
Hepimiz empatiyi söyleriz, uygulayanımız yok gibidir. 38 yıldır Türk, Kürt kardeş iki halk arasındaki savaşı körükleyen savaş çığırtkanlarını, Bu ülkenin insanının geleceğini karart maya sebep olanların hepsini, Onlara bu tür düşmanlığı körükleyen, emirler verenlere, bu durumu görmezden gelen eskimiş hain yöneticilere, kan üzerinden politika yapanlara, düşmanca yazı yazanlara, gençleri düşmanlık üzerine sokaklara dökenlere, sanal alemde gaza gelip düşmanlık pompalayanlara Lanet okuyorum.
Bu acıyı yüreğinde duyan tüm insanlara saygılarımı sunuyorum.