Sigaranın nostaljisi değil yazdıklarım.
40-50 yıl evvel içtiği sigara ile de anılan güzel insanlar vardı.
Molla Ahmet vardı, köy muhtarlığımızı da yapmıştı. Çocuklarına akşamları da ocak başında uzun uzunca tarih dersleri verirdi. CHP milletvekili aday adayı, kurultay delegeliği yapmış, İsmet İnönü ve Eşekli genel sekreter namı ile maruf Kasım Gülek ile sürekli diyalogu olan Molla Ahmet, filtreli “Çamlıca sigarası” içerdi. Kimi muhtarın sigarası derdi. Siyah filtresinden olsa gerek “kara bül..k” olarak adlandırılır.
Hatta Nazillili tombalacı fötr şapkalı (Hoterli) Mıstık, “Huğa bak huğa! Nazilli Belediye Başkanının içtiği uçlu cuvara…” diyerek tezgâhında reklam yapardı.
Ecir Ali Dayı da paket tütün içerdi. Teneke tabakasına tütünü basar, doldurur. Kapağındaki kıstırmaca da sigara kâğıtlarını sıkıştırır, tabakasından aldığı bir mini tutam tütünü kâğıdın arasına serpiştirir, dudakları ile yaladığı kâğıt yapışır, ocaktan maşa ile aldığı köz ile yakardı. Yaşlının ve misafirin sigarasına ateş tutmak, köz uzatmak da bir saygı gerekliliği diye anlatılırdı bizlere. Genç yaşta karısını kaybeden Ecer Ali Dayı, oğlunun yanında kalır, aileden saygı görür, oğlu her sabah kendine nereye gideceklerinin tekmilini verirdi. Ecer Ali Dayı siyasetle ilgilenir, ajans dinler, gençlere öğütler verir, köyün düzeninde de bir ağırlığı vardı. Atatürk, İnönü ve Demirel’i severdi. Yorgunluktan uyuyakalan oğlunu dürterek uyandırır;
“Oğlum iki memleket meselesi öğren…”
Osman amca günde 4-5 paket kalitesiz saman kâğıttan halk arasında yeşil yazısından dolayı yeşil kurbağa adı da verilen en ucuz, üçüncü sigarasından içerdi. Rivayet odur ki üçüncü sigarasında kurt çıktığı, dal, budak olduğu da anlatılır. Dudak tiryakisidir, ateş kullanmadan azalanı ile yaktığı sigarasını atmadan ateşi ile yeniler, kibrit ve çakmak kullanmadığı anlatılırdı. Doktora gittiğinde kaç sigara içtiği sorulunca 4-5 paket demeye çekinir, parmakları ile dört yapar, sonra beş gösterir. Doktor ise, “Aman arttırma amca 4-5 sigaradan bişeycik olmaz” diye seslenir, doktora mı, kendine mi bilmez ama içinin yandığını anlatır ve gülümserdi. Şapkası, pantolonu yamalı, çorapsız bu adam kahvede, masasında kimseye çay kahve parası verdirmez, ödemeye kalkışanı masadan kovalardı. Gider borç para alır, kahvecinin parasını öder, hiç kimseye de borçlu kalmazdı.
Osman Amca tarih bilir, alt dudağına yapışmış üçüncü sigarası ile anlatır, hoşsohbet bir adamdı. Nitekim sigara akciğerinden vurdu ve götürdü. Toplum içinde fiskos, dedikodu yapıldığında, “E daha da ne var yok bakalım?” diyerek konuyu değiştirmeye çalışır. Baktı ki olmuyor, Hatça yengeye döner, “Koca kız, şavkı yak da gidelim gayri…” der ayaklanırdı. Sosyal demokrattı. Arada bir etrafındakilere söylenir; “Yahu çocuklar! Unutmayın ki kalbimiz bile solumuzdan, sol yanımızdan atıyor…” Atatürk, İnönü ve Ecevit’i severdi. Torununa “Ecevit” adını koymak istediği anlatılır, gelini çocuk sıkıntı çeker diyerek razı olmaz.
İnsana sevgi, saygısı ve sosyal demokratlığı bile böyleydi işte.
Güzel insanlar vardı…
Nihayetinde birkaç metre pamuklu beze sarılıp gittiler.
Ne mutlu ki,
Bize de iyi ve güzel insanlar vardı diye de yazdırıyorlar ya!