12 – 18 Şubat 2024 tarihleri arasında Macaristan’ın başşehrinde yapılan Avrupa Güreş Şampiyonasında Türk Millî Güreş Takımları hem Grekoromen hem de Serbest Sitilde takım halinde şampiyon olarak Türk milletine hem büyük sevinç hem de büyük onur yaşattılar.
Bu çok anlamlı başarılarından dolayı her iki güreş millî takımımızı da kutluyor, daha nice başarılar diliyoruz.
Mâlum uluslararası bütün spor dallarındaki müsabakalarda 1’incilik kürsüsüne çıkan sporcuların mensubu oldukları devletlerinin bayrakları göndere çekilirken bütün salonun duyacağı şekilde de ulusal marşları söylenir.
İşte bu uygulama gereği bu yılki şampiyonada hem grekoromen hem de serbest stilde 2 şer kez olmak üzere 4 kez hem salondakilere hem de ekranları başında maçları takip eden bütün Avrupa ve dünya ülkelerine dinletilmiştir İstiklâl Marşı’mız.
Şimdi, bu başarı güzelliği ve gerçekliğinin ışığında şampiyonlarımızla ilgili medya haberlerinin konumuna bir bakalım derim:
Hemen her gün bütün gazetelerin spor sayfalarında gelecek ya da gelmeyecek futbolcuların sayfa sayfa transfer dedikodularını konu edinen boy boy fotoğraflı haberleriyle karşılaşmıyor muyuz?
Transferi hakkında asıllı asılsız haber yapılan futbolcunun maharetlerini anlatan yazıları okuyup videolarını seyretmiyor muyuz?
Son yıllarda yetişen göz bebeği futbolcumuz Arda GÜLER’in Real Madrit’e transfer süreci, sakatlık dönemiyle ilgili haberler derken takımıza üç beş dakikalık katılımları bile büyük birer olaymış gibi haber yapılmıyor mu medyamızda?
Bunların hiç birisine itirazımız yok. “Futbol sadece futbol değildir!..” sözünün anlatmak istediği gerçeği de çok iyi biliyoruz…
İyi de onca hazırlıklar, onca müsabakalar, onca emekler derken31 yıl sonra serbest güreş takımımız Avrupa Şampiyonu oluyorsa, Greko Romen Güreş Milli Takımımız 2024 ve 2024’te iki yıl arka arkaya şampiyon oluyorsa medyada futbola ayrılan sürenin ve sayfanın en azından yarısını hak etmiyor mu?
İşte buradaki futboldan yana evrilen habercilik anlayışı aslında millî duygulardan ne kadar uzaklaşıldığının da bir göstergesidir değerli okurlarım.
Güreş bizim millî sporumuzdur: Öz olarak, Türk milletinin değerler manzumesini bin yıllar ötelerden bugünlere getiren ana taşıyıcımız olan bir spordur: Güreşçilerin yetişme tarzıyla, edebiyle, beden ve ruh eğitimiyle, taşıdığı millî duygularla her şampiyonluk elde edildiğinde al yıldızlı al bayrağımız göndere çekilirken seslendirilen İstiklâl Marşımızla tarihten süzülüp gelen millî duyguları hem güreşçilere, hem de seyircilere yaşatan ruh ırmağımızın ana damarı bir sporumuzdur.
Kentleşme öncesi dönemlerde hemen her köy düğününün değişmezlerinde olan güreş müsabakaları, bir yandan genleri kültürfizik olarak yetiştirirken bir yandan da davulu ve zurnasıyla millî duygularla; kahramanlık ve yiğitlik duygularıyla donatıyordu…
2024 yazında 663. Kez yapılacak olan Kırkpınar Yağlı Güreşleri dünyanın en köklü özellikli yağlı güreşlerinden birisiydi millî değerlerin kültür taşıyıcı kimliğiyle…
Tarihimizde Koca Yusuflar, Kel Aliçolar, Kurtdereli Mehmet Pehlivanlar, Yaşar Doğular, Bayram Şit, Hasan Güngör, Ahmet Ayık, Mahmut Atalay, Ali Rıza Alan, Hamit Kaplan, Gazanfer Bilge vb Avrupa, Dünya ve Olimpiyat şampiyonu güreşçilerimiz hep bu değerlerin taşıyıcısı olmuş kahramanlarımızdır.
Nasıl ki ABD’de her filmde ABD’nin devlet olmayla ilgili; haç, bayrak ve vergi sloganlarına yer verme mecburiyetini koymuşsa devlet, ülkemizde de sanki ona benzer devlet gücünün yaptırım uygulaması gerektiğini düşünmeye başlıyorum medyanın tutumunu gördükçe…
Yeniden Avrupa Şampiyonasına getirirsek sözümüzü:
Grekoromen Stil
2 altın: 82 kilogramda Alperen Berber ile 72 kilogramda Selçuk Can
3 gümüş: 77 kilogramda Yunus Emre Başar, 87 kilogramda Ali Cengiz, 130 kilogram Rıza Kayaalp
1 bronz: 67 kilogramda Murat Fırat
Avrupa Güreş Şampiyonası'nda rekor için mindere çıkan Rıza Kayaalp, gümüş madalyada kalarak 13. Kez Avrupa Şampiyonu ünvanının kaçırmış oldu.
Kadınlar Güreş takımımız:
3 altın: 68 kilogramda Buse Tosun , 72 kilogramda Nesrin Baş, 76 kilogramda Yasemin Adar
1 gümüş; 50 kilogramda Evin Demirhan
1 bronz: 53 kilogramda Zeynep Yetgil
Grekoromen stilde 147 puanla şampiyonluk kupasını kazanan Türkiye'yi, 142 puanla Azerbaycan ve 99 puanla Ermenistan takip etti.
Altı madalyayla 147 puan toplayan Grekoromen Güreş Milli Takımı, zirvede yer aldı. Geçen yıl Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'de düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nda da zirvede yer alan milli takım, tarihinde ilk kez üst üste şampiyon oldu. Milli takım ayrıca 5. kez zirvede yer alma başarısını gösterdi.
Serbest Stil
2 altın: 92 kilogramda Feyzullah Aktürk, 125 kilogramda Taha Akgül
2 gümüş; 57 kilogramda Muhammet Karavuş , 74 kilogramda Soner Demirtaş
2 bronz; 86 kilogramda Osman Göçen, 97 kilogramda İbrahim Çiftçi
Bu turnuva ile Milli sporculardan Taha Akgül 11'inci, Yasemin Adar Yiğit 7'nci, Feyzullah Aktürk 3'üncü Avrupa şampiyonluğunu elde etti.
Türkiye'nin yeni Avrupa şampiyonları
19 yaşındaki milli güreşçi Alperen Berber, büyükler kategorisinde katıldığı ilk Avrupa Şampiyonası'nda altın madalya alarak adından söz ettirdi.
Ay-yıldızlı sporcular Selçuk Can, Buse Tosun Çavuşoğlu ve Nesrin Baş da kariyerlerindeki ilk Avrupa şampiyonluğuna ulaştı.
Buse, Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da geçen yıl düzenlenen Dünya Güreş Şampiyonası'nda da altın madalyaya uzandı. Böylece ilk dünya şampiyonluğu sevincini yaşayan Buse, aynı zamanda Paris 2024 Olimpiyatları'na katılmaya hak kazandı.
Atatürk 12 Kasım 1931 tarihinde, yalnız yurdumuzda değil dünyaya da ünü yayılmış bir güreşçi olan Kurtdereli Mehmet Pehlivan’a bir mektup yazmıştı.
Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu), Ankara’da 1931 yılının 11, 12, 13 Kasım günlerinde, Türk pehlivanları arasında büyük bir yağlı güreş müsabakası tertip etmişti. Atatürk ve Büyük Millet Meclisi Başkanı Kâzım Paşa da güreşleri sonuna kadar seyretmişti. Türkiye başpehlivanının seçileceği bu müsabakaya, Türkiye’nin her tarafından tanınmış pehlivanlar gelmişti. Başhakem olarak Kurtdereli Mehmet Pehlivan ve Suyolcu idi.
Kurtdereli, bu güreşlerde Havacılık ve Spor, Hakimiyet-i Milliye muhabirleriyle konuşmalar yaptı. Kendisiyle konuşanlara, baştanbaşa mücadele ve başarılarla dolu hatıralarını anlatırken, birbirlerini kovalayan büyük zaferlerin en büyük sırrını şöyle izah etmişti:
“…Güreşirken bütün Türk milletini arkamda hisseder ve onun şerefini korumak için her şeyi yapardım. Ve sanki bütün Türk milletinin kuvvetinin arkamdan dayandığını hissederdim.”
GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE….