Güney Kore mucizesi

Metin AKOĞLU

(Kore gazisi değerli büyüğüm Rahmetli Avukat Ahmet TETİK anısına)

Güney Kore (Kore Cumhuriyeti),  Çin ana karasının doğusunda, sarı deniz ile Japon denizinin çevrelediği, 52 milyon nüfuslu bir ülkedir.

Ortadoğu’da ABD için İsrail ne ifade ediyorsa,  Pasifik’te de Güney Kore eşdeğerdedir. Japonya, Taiwan,  Endenozya,  Avustralya,  Yenizelenda’nın güvenliği ve Pasifikteki çıkarları için hiçbir ABD yönetiminin,  kaybetmeyi asla göze alamayacağı çok stratejik bir ülkedir.

Sovyet destekli K.Kore birliklerinin, G.KORE sınırlarına saldırısıyla üç yıl süren Kore Savaşına, General Tahsin Yazıcı komutasında 21 bin 212 askerimiz katılmış olup, savaşın sonunda 721 şehit, 2 bin 137 yaralı(Gazi), 234 esir, 175 kayıpla ülkeye dönüldü.

Kore’nin jeostratejik önemini, savası, niçin ve nedenlerini, Çin’i, Rusya’yı, Tayvan’ı Japonya’yı, Türk askerinin orada oluşunu tartışmayacağım. Onun, ayrı bir yazı konusu olduğunu söylemeliyim. Söz, bir gün yazacağım.ABD Başkanı Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brezinski’nin stratejilerini, hayallerini sizlerle paylaşacağım.

Katkılarımıza rağmen,  savaştan bölünerek çıkmış(Kuzey-Güney),her yer yanmış,  harap olmuş bir ülke, küllerinden yeniden doğuyor. 1960 yılında kişi başına 80 USD düşen bu ülke bu mucizeyi nasıl başardı. Yüzyılın başına kadar insanlarının köle pazarlarında alınıp satıldığı Batı Afrika devleti Gana 180 USD.

G.Kore mucizesi eğitimin zaferidir.  Dönem dönem Japonların işgali altında yaşamış olan Korelilerde,   önce yurttaşlık bilincini maksimum seviyeye yükseltme çalışmaları yapılmıştır.   İyi insan, iyi anne, iyi baba olma yolunda saygı, sevgi, disiplin ve itaate dayalı aile içi eğitim çok büyük rol oynamıştır.  İyi öğretmen, iyi akademisyen, iyi yöneticilerin bulunduğu,   kaliteli okullarla buluşturulan, ne yaptığını, ne yapacağını bilen insanların yetişmesi için, insana yapılan yatırımın en iyi yatırım olduğuna inanan siyaset adamlarının yapmış olduğu planlamaların zaferidir.

Rüşvet almışlar, rüşvet vermişler. Devlet başkanı bayan Park, devlet fonlarını kötü yönetmekten 6 yıl hapis almıştır. Yatıyor.

Teknoloji devi SAMSUNG’un veliahttı devlet yetkililerine rüşvet vermekten 5 yıl hapis cezasına çarptırılmış, yatıyor. 

İnşaat, yollar, köprüler, 300 km hızla giden raylı sistemler,  tersanecilik, kargo taşımacığı, balıkçılık, tarım, kimya, demir çelik, metalürji velhasıl üretimin her yerinde var olmuşlar.

1988 Seul yaz olimpiyatlarına, Şenol Güneş Hocamızın üçüncülük kazandırdığı 2002 dünya futbol şampiyonasına, 2018 de Pyeongchang şehrinde gerçekleştirilen (Kuzey-Güney ortak) kış olimpiyatlarına ev sahipliği yapmıştır. Hatırlarsak hepsi müthiş paraların harcandığı, görselliğin en üst seviyede olduğu dev organizasyonlardı.

KORE MUCİZESİNİN AÇIKLAMASI:

Yüzde 98’i okuryazar.

Üniversite mezunları oranı yüzde 41 (Türkiye %11), 

Kişi başına düşen kitap okuma sayısı 5 (Türkiye: 12 bin kişiye 1, Japonya 25, İsviçre 10, Fransa 7, Azerbaycan 5 kitap),

Kitap okumak için harcadığı para kişi bası 42 USD (Türkiye 0.45 USD) .

Bir öğrenci saat 17.00’a kadar derste, verilen aradan sonra 21.00’a kadar da etüde kalıyor.

Teknoloji olarak G.Kore’nin binek otomobil, iş makinaları ve 4X4 cip üreten DAEWOO, HYUNDAİ, KİA,  SSANGYONG gibi devasa markaları var.

Bitmedi.

G.Kore’nin sebze, meyve ve balık pazarlaması yaparak 1938 de ticarete başlayan SAMSUNG diye bir markası daha var.

1950 ve 1960 arası sigorta ve tekstil, 1970 Elektronik sektörü ve ilk siyah beyaz televizyon, petrokimya ve beyaz eşya,  1980’lerde de bilgisayar ve renkli televizyon, 1995’de ilk cep telefonu, 1999 da internete bağlanabilen cep telefonu ve dijital televizyon,  2000’lerde LCD ve HD televizyon, 2010 da ilk ANDROİD telefon ve TABLET’i piyasaya sürerek dijital dünyanın lideri olmuştur.

1960’lı yıllardaki TBMM görüşmelerinde  ‘plan ne imiş, biz pilav isteriz’  denildiğini hatırlıyorum.  Adamlar, küçük adımlarla başladıkları yola, koşarak devam eden üretim ve ihracatları sayesinde Türkiye’yi 3,5 kat geçmiştir.

Sahi bizim ürettiğimiz motorunun ismi ne idi?  Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamızın geliştirdiği Pancar motoru ile ‘Devrim’ çalışması vardı. Onu da engellediler. Başka da bir şeyimiz yok.

‘Atak helikopteri yapıyoruz’ dedik. Kasa İtalyan Agusta firmasının, Motor ABD’den. Satarken ABD senatosunun iznine tabi… Sıkıysa sat bakalım.

Bu mucizeden bir sonuç çıkaralım:

Birinci tablodaki SAMSUNG cep telefonundan yola çıkarsak, bir tek SAMSUNG cep telefonunun 2017 dünya satış rakamı 315 milyon adet. Maddi değeri 126 Milyar USD. 81 milyonluk ülkemizin bütün kalemlerden elde ettiği ihracat geliri 157 Milyar USD.  Samsung’un diğer kalemlerdeki ihracatı ile birlikte,   81 Milyonluk Türkiye’nin ihracatına bedel. G.Kore’nin 2017 ihracatı 573 milyar USD. Bu ülkemiz ihracatının 3,5 katı anlamına geliyor. Yani üzülerek ifade ediyorum ama SAMSUNG teknoloji devi = Türkiye…

Sıkı durun. ABD’nin teknoloji devi APPLE’ın Kasım 2017 borsa değeri 900 Milyar USD, Türkiye’nin GSYİH 889 Milyar USD.  APPLE teknoloji devi = Türkiye hasılası

Geliyoruz en can alıcı noktaya…

G.KORE’nin ARGE’ye ayırdığı pay GSYİH (52 milyon G.Korelinin bir yıl içinde ürettiği mal ve hizmetlerin para cinsinden değeri)  yüzde 4.23 USD, GSYİH 1,9 trilyon USD olan ülkenin ARGE bütçesi 80 MİLYAR DOLAR.  (Türkiye GSYH’nin 0.95 USD 7,5 milyar TL. 2017). Şaka gibi…

İTÜ, ODTÜ ve YILDIZ TEKNİK dışında bütün üniversiteler kâğıt üretmektedir. Bilim havuzuna atılan makale sayısı yeterli değildir. Adamın ARGE’ye ayırdığına bak, bir de bizimkine.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri propaganda çalışmalarında adaylardan Muharrem İnce’nin 10 bin üniversite öğrencisini yurt dışına göndereceğini, bilim, fizik, quantum’u birinci elden alıp gelecekler dediğini hatırlıyorum. İyi ama yetmez…

Yurt dışında çalışmakta olan her branştan bilimle uğraşan (akademisyenler- San Francisco silikon vadisinde ki şirketlerde çalışanlar) vatan evlatlarını mülakat yapmadan, din dersinden sınav yapmadan,  geri getirme projeleri üretmeliyiz.

TEKNOKENT’lerin büyütülüp genişletilmesi ve de maddi olarak desteklenmesi önceliğimiz olmalıdır.

Artık teknoloji üretmek zorundayız. Kurtuluşumuz ordadır. Katma değeri yüksek ürünler yapıp pazarlamalıyız. Don fanilada da lazım ama ileri teknolojiye yatırım yapmanın zamanı çok gecikti. Bilişim ve dijital devrimini kaçırmanın bedeli çok ağır olacaktır. Fakirliğin kaderimiz olmaması için gazete ve tv kanalı satın alan iş adamlarına sağlanan bankacılık imkânları, ARGE’ye, TEKNOKENT’lere de sağlanabilmeliydi.

Unutmayın ki Hint fakiri dediğimiz insanlardan her yıl 200 bin mühendis piyasaya katılmakta olup, bunların yüzde 25’i bilişim mezunudur. Hindistan’da bilişim tercihi sevgi, gayret, iddiaya dayanır. Sektörü seveceksin, gayretli olacaksın, bir şeyler ortaya çıkarabilmek için de iddialı olacaksın.  Üniversitelerde öğrenciyken alınan teorik bilgiler,  teknoloji merkezlerinde üretime dönüştürülme çalışmaları yapılmakta. Düstur budur.

OECD ülkelerine yapılan yazılım ihracatının yüzde 80’i Hintliler yapmaktadır. ABD’deki birçok ünlü üniversitenin elektronik ve bilgisayar bölüm başkanları Hintlidir.

Devlet, iş dünyası ve üniversiteler bu konuya eğilmelidir. Yaşamında kendilerine büyük haksızlıklar yaptığımız, rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “Üniversiteler bir ülkenin deniz fenerleridir” cümlesinin ne kadar yerinde olduğunu görmeye ihtiyacımız var. Üniversitelerin diploma veren değil, nitelikli insan da yetiştiren kurumlar olduğunu göstermemiz lazım. Deniz fenerlerinin daha fazla ışık vermeleri için volümleri sonuna kadar açılmalıdır.

Bir üniversitenin Rektör Yardımcısı; “Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halkın ferasetine ben güveniyorum” deme cesaretini kendinde bulmuştur.

Yukarıdaki zihniyetin getirdiği sonuç:

Üniversite sınavında 40 bin öğrencinin sıfır(0) çektiğini,

40 soruluk temel matematik testi ortalamasının 5,5

20 soruluk fen bilimleri testi ortalamasının 2,8,

40 soruluk sosyal bilgiler ortalamasının 16,

En acı olanı ise; 40 soruluk Türkçe testi ortalamasının 16 olduğudur.

Türk çocuğunun Türkçe anlama, dilbilgisi vs. sorularına verdiği cevap yüzde 40’tır. Bu utanç verici bir durumdur. Türkçeyi iyi kullanamayanın, matematik ve fende de iyi olması beklenmemelidir.

Eğitim sistemimiz bu açmazdan kurtarılmalıdır. Sonuçlara ilişkin yukarıdaki tablo kabul edilemez. Sistem sorgulanıp, sana göre bana göre doğru olan değil, toplumun her kesiminin kabul edebileceği ortak doğruyu bulmamız gereklidir. Hepimiz bu işten sorumluyuz. Bu konunun siyasi partisi yok. Bu konu milli bir mesele olarak ortada durmaktadır. Boşa geçen her gün kan kaybediliyor. İleri teknoloji üretimini atlar, montaja ve yapboza devam edersek bedeli çok ağır olacaktır. Yapabileceğimiz işleri Allah’a havale etmeyelim.

Rahmeti Turgut Özakman’ın bir söyleşisinden yakaladığım cümlesi ile yazımı noktalamak istiyorum:

“Allah’tan yardım istemek için hak etmek gereklidir."

Bayramınız kutlu olsun!

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.