Gözleri yaşlarla dolu

Ali AKSÜT

Gözlerinden tesbih taneleri gibi akan gözyaşları, sicim gibi yanaklarından süzülüyordu. 30 Ağustos Zafer Bayramı günü, akın akın insan seli Ata’sına koşmuştu. 81 ilimizden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden, kardeş ülke Azerbaycan’dan ve bütün Türk Dünyasından binlerce kişi Anıtkabir’e ziyaret için gelmişti. Ellinde bayrak, şanlı bayrağımızın renkleriyle hazırlanmış kırmızı-beyaz elbise, Atatürk posterinin yer aldığı tişört giyinmiş kadın erkek, her yaştan insan büyük bir coşku içerindeydi. Atatürk’e olan sevgilerini, minnet ve şükran duygularını göstermek; bir Fatiha okuyup aziz ruhuna hediye etmek için toplandılar.

Asil Türk askeri de nöbetteydi, Anıtkabir’de. Ve bu kahraman Mehmet’imin gözünden akıyordu o gözyaşları… Belli ki gururla tuttuğu nöbette gördükleri karşısında duygularına hakim olamamıştı. Bu duygu anını şahit olan bir kadın; elindeki mendille askerin gözyaşını siliverdi. Nöbet sırasında konuşamaz, hareket edemez. O da etmedi. Arif’e tarif mi gerekir? Annesi yaşındaki kadının sevgisine duruşuyla cevap verebildi.

Anıtkabir’deki herkes, “Ya İstiklal Ya Ölüm” diye haykırıyordu sanki. Çanakkale’de cephanesi biten askerlere, “süngü tak” emrini verdikten sonra “Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir” talimatını veren Mustafa Kemal’in emrini aynı inanç ve ruhla almış görünüyordu.

“102 yıl sonra da hatırlanmak, anılmak, sevilmek, saygı duyulmak ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletine sahip çıkmak bu olmalı” dedim gördüğüm manzara karşısında.

Aydın 24 yazarlarından Şerif Kutludağ bir yazısında şu tespitte bulunmuştu:

“Dünya milletler tarihinde değişmeyen gerçek şudur: Başka milletlerin merhametine sığınarak devlet olamazsınız. Olsanız da Vatikan gibi, Lihtenştayn gibi, İsviçre gibi yapay devlet olursunuz.”

30 Ağustos’ta kahramanlık destanı yazan Türk Milleti, yokluk içinde büyük bir zafer kazandı. Selçuklu Hükümdarı Alparslan’ın 26 Ağustos 1071’de kazandığı Malazgirt Meydan Muharebesi zaferinden beri 1000 yıllık vatan toprağımız ve 102 yıl önce 30 Ağustos Zaferi ile son kalemiz oldu.

Yahya Kemal Beyatlı, “Süleymaniye'de Bayram Sabahı” adlı şiirinde şöyle diyor:

“Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu

Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,

Yüzü dünyada yiğit yüzlerinin en güzeli,

Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli;

Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz

Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;

Vatanın hem yaşayan varisi hem sahibi o,

Görünür halka bu günlerde teselli gibi o,

Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,

Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.”

Bu aşk, bu sevda derin. Bu gözyaşları sevinç ve mutluluk için. Bu vatanda bağımsız ve özgür yaşamanın gururu içinde pek çok yürek bu duyguları yaşadı.

Cumhuriyetin ve Cumhuriyet değerlerinin nasıl kazanıldığının anlam ve değerinin anlaşılacağı daha nice 30 Ağustos Zafer Bayramları kutlamanızı dilerim. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bütün aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun!

Kalın sağlıcakla.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.