Melih Gökçek: “Ben dava ahlakından geliyorum, benim davamda nefse uymak yoktur. Şahsi çıkarlar için davaya zarar vermek yoktur, emir demiri keser, liderin talimatına uymak gereklidir” deyip, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan istifa etti.
Başkan istifasını duyurduğu toplantıda dava ahlakı ve dava adamlığı konusunda çok iddialı konuşmuş. Tasavvufta geçen Allah yolunda fena fillah olmuş dervişler misali davasına ve liderine sadakatini ve bağlılığını göstermeye çalışmış.
Yukarıdaki bu açıklamalar vatandaş nezdinde ne kadar samimi ve inandırıcı oldu mu onu bilemiyoruz. ‘Böyle örnek dava ahlakıyla dava ahlakının aşkıyla yanıp tutuşan, 23,5 yıl süreyle görevde kalan gelişmiş ülkelerde başka bir başkent belediye başkanı var mıdır?’ diye soracak olursanız ben yoktur derim. Araştırmadım ama olsa olsa Afrika, Asya, Güney Amerika ülkelerinde vardır.
Ne diyelim dile kolay tam 23,5 sene başkent Ankara’yı yönetmek her baba yiğidin harcı değildir. Buna rağmen siyasetin mutfağında pişmiş bir siyasetçi ve tecrübeli bir belediye başkanı olarak hiç kavgaya girmeden gayet nazik, yumuşak bir inişle istifayı kabullendi. ”Emir demiri keser” ifadesi veda toplantısına damgasını vuran sözleriydi.
İstifa olayıyla sıkça gündeme gelen belediyeler ve diğer il, ilçe belediye başkanları bu yaşananları görünce zerre kadar gıkı çıkacak bir halleri kalmadı. Büyük başkanlar gidince ne yapsın garibim başkanlar; Onlar da Melih Gökçek başkandan feyiz alarak “Bizde bu dava için boynumuzu uzatmaya hazırız, şeriatın kestiği parmak acımaz, davamız için boynumuz kıldan ince, bu yolda bir baş değil binlerce baş feda olsun. Yeter ki vatan sağolsun” demeye başladılar. Diğer başkanlarda veda hazırlığına girişti. Bir metal yorgunluk değişim lafı çıktı büyükşehir belediye başkanları birer birer sallanmaya başladı. Kasap et derdiyle uğraşırken başkanlar can derdine düştü. Gökçek “Emir demiri keser” derken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından istifa eden Kadir Topbaş “Adam yerine konulmamak” serzenişinde bulundu. Balıkesir BŞB Ahmet Edip Uğur’un veda konuşmasında ki feryadı “Yolsuzluğum yok, hırsızlığım yok, FETÖ ile işim yok” seçimle gelmiş bir başkan olarak ailem baskı ve tehdit altında görevden istifa ettirilmeye neden zorlanıyorum? Ve benzeri sitemleriyle baya kamuoyunu rahatsız edecek açıklamalarda bulundu.
Herkesi bir anlık empati yapmaya çağırıyorum. Bu konunun siyasi, hukuki, idari bürokratik yönleri bizim dışımızda kalan bir durum. Fakat başkanların ailesine, çocuklarına, dost ve akrabalarına, kendisine oy vermiş hemşerilerine bu konuyu nasıl izah edecekler, onlara ne cevap verecekler onu çok merak ediyorum. Gerçekten çok düşündürücü ve zor bir durum…
Bu güzelim ülkemizde demokrasi uğruna bakanları, hemşerimiz rahmetli başbakan ADNAN MENDERES’ i şehit vermişiz. Demokrasi yolunda geçtiğimiz bu siyasi süreçte hala taşların yerine oturmadığını görüyoruz. Bütün ülke olarak başkanlarımızın içine düştükleri bu trajikomik hali bütün çıplaklığı ile şahit oluyor ve çok üzülüyoruz. 94. yılını yeni kutladığımız cumhuriyetimizin yarım asrı geçen demokrasi tecrübelerimize rağmen kan ve gözyaşı ile ödenen bedellere, halkın iradesini temsil eden demokrasi emeklerimize yazık olmasın. Sandıkla kazınılmış seçim zaferi coşkusu, sevinçlerimiz yüreğimizde düğümlenmesin. Öyle bir demokrasi olmalıydı ki; ne başkana oy veren halk üzülsün incinsin, ne de halkın oylarıyla seçilen başkan üzülsün.
Siyaset kurumu, hukuk, halk, seçim, sandık, demokrasi, seçim kurulu, kamu vicdanı, suç ve ceza… Vefa mı, veda mı, cüzi irade mi, külli irade mi” derken, Gökçek başkanda “Emir demiri keser” diyor. Aman Allah’ım nedir bu yaşadıklarımız? Gelin hep beraber TRT’nin değerli sanatçılarından Zekayi Tunca’nın okuduğu şu güzel şarkının şu nağmelerine bir kulak verelim biraz moral bulalım:
“Sevdim, sevildim suç oldu,
Sevgisiz hayat güç oldu
Hem geç oldu, hem güç oldu
Yok mu bunun orta yolu tanrım”
Biz de yok mu bu işin bir orta yolu diyoruz. Her çalkantı, her sancı, her dağınıklık yeni bir dirilişin yeni bir uyanışın müjdesi olur inanç ve ümidiyle kalın sağlıcakla.