Kahpe felek, kambur felek, feleğin çemberinden geçmek, feleğini şaşırmak, feleğin sillesini yemek kullanımlarından anlaşılacağı gibi felek bütünüyle insana ömrü boyunca sıkıntılar verir, eziyetler verir, huzursuz eder…
İşte feleğin bu olumsuz tavrından dolayı çok keyifli ve eğlenceli yaşanan bir gün için “felekten gün çalmak” denilir.
24 Ekim 2023 Salı günü bizler de Yahya Kemal’in geçmiş yazı tarif ederken “Rüya gibi bir yazdı!..” diye cevap verişine misal rüya gibi bir gün yaşadık ve buna da felekten bir gün çaldık dedik!..
Büyükşehirlerin yaşantısına dalıp da kendilerini bu girdaptan kurtulamayanlar bir gün dostlarının zorlamasıyla şehirlerden çıkıp doğal ortama adım attıklarında yaşadıkları günün huzuruyla fark ederler şehirlerin insanı çekip alan ve bırakmayan kimliğini.
Aydın’da şehrin bir parçası olan Pınarbaşı, yürüyerek doğayla kucaklaşabileceğiniz Paşa Yaylası, Nazilli’de Akçay’ın devamında Kemer Barajı ve Arapapıştı Kanyonu, Denizli’de Pamukkale, Karahayıt derken, teleferikle çıkabileceğiniz Zeytin Yaylası, dolmuşla gidebileceğiniz Seyirtepesi vb
İzmir de bu mânâda çok şanslı bir büyükşehir…Yarım, bilemediniz bir saat içerisinde şehirden çıkıp doğal ortama adım atma şansınız var. Hem de çok sayıda… İster Balçoca-Narlıder Güzelyalı’dan Urla, Çeşme, Seferihisar taraflarına gin; isterse Menemen, Foça, Çandarlı tarafına gidin her gidiş sizi doğanın kollarına bırakıverir. Bir yanda deniz bir yanda yemyeşil dağlarıyla güzel İzmir’imizin dört mevsimde de dağlarında çiçekler açıyor her daim.
İşte biz “Şiir Kalbimizde” grubunun başkanı sevgili Metin SOYDEVELİ dostumuzun, ısrarlı davetiyle şartlar çok zor da olsa davete icabet ettik sonuçta. Fakat biz doğrudan deniz sahilini değil de 2021’de olduğu gibi yine dağlarını tercih ediyoruz İzmir’imizin. Hafta içi olduğu için mi nedir yollar bom boş.
Karabağlar’dan Limontepe yol ayırdımına ilerlerken bizi önce muhteşem bir Nasrettin Hoca heykeli karşılıyor.
Limontepe’den girdiğimiz orman yolunun bakımdan geçmiş ve genişletilmiş olduğunu görmek insana ferahlık veriyor haliyle…
Kıvrım kıvrım kıvrılıp giden orman yolunda ilerledikçe Faruk Nafiz’in “Han Duvarları” şiirinde geçen şu mısraları hatırlatıyorlar bana:
“””….
Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
…….”””
Tarazlı köyünü önce uzaktan selamlıyoruz sonra da yanından teğet geçiyoruz. Kavacık köyüne yaklaştıkça üzüm bağlarının renk cümbüşü kamaştırıyor gözlerimizi. Yol kenarındaki Pazar için üzüm hazırlayan köylülerle selamlaşıyoruz. Kimisiyle yarım saat sohbet ederken kimisiyle de akraba ziyareti gibi muhabbetin hakkını veriyoruz.
Kavacık Köyünü gördüğümüz ilk dönemeçte anı fotoğraflarının ardından köye inip varıyoruz. Köy meydanında çınar ağaçlarının altındaki köylülere özenip biz de bir ağaç altı gölgeye sığınıp oturuyoruz.
Önce malum herkes ne getirdiyse çıkınından çıkarıp koyuyor masanın üzerine… Sanki ilkokul yıllarının “Yerli Malı Haftası”nı yaşıyoruz. Kimin canı neyi çektiyse ondan nasipleniyor. Meydanda bir şeyler yenilir de oraya haycan-lar gelmez mi? Yavru ve anne kedilerin yanında anne köpek… Şaşırtan bir şey kedilerle köpek hiç de birbirlerine dalaşmıyorlar. Onlar da nasipleniyorlar ekibin hem yiyeceklerinden hem de sevgilerinden. Hak yemiş olmamak için Fedai Can’ın çaylarının güzelliğini söylemem gerektiğini hatırlıyorum sözün burasında…
Çayları Metin Soydeveli’nin şiir kitabından şiirlerin okunmasına geliyor sıra… Belma Marangoz, Gülizar Atan, Zehra Nurdan Yaveroğlu, Mualla Yılmaz, Şerif Kutludağ ve Kadir Karpıuz sırayla Soydeveli şiirlerini seslendiriyoruz. Ben araya Yahya Kemal’in Geçmiş Yaz şiirini katarken Kadir Karpuz da kendi şiir kitabından bir şiir katıveriyor araya. Gönül Özbek Hanım‘la Nimet Soydeveli Hanımefendiler dinleyici olmayı tercih ediyorlar okunan şiirlerin keyfini çıkararak. Şiirler bitince bu sefer eleştiri üzerine hararetli bir sohbet başlıyor aramızda…
Kavacık’ta yeterince kaldıktan sonra yeniden yola koyuluyoruz. Bu sefer 2012’de olduğu gibi Menderes ilçesinden değil de Güzelbahçe’den dolanarak İzmir’e inelim diyoruz. Torosları anımsatan yalçın kayaların arasından geçerken doğal ortamın tadını çıkarmak için araçlardan iniyoruz. Her soluklandığımız yerde olduğu gibi burada da doğa fotoğrafları çekiyoruz.
Hanım arkadaşların meraklarıyla “Yasin’in Yeri” adı verilmiş olan bir kır bahçesinde mevsimin kırmızının her tonuyla süslediği ortamdaki Atatürk’ümüzün fotoğrafının önünde fotoğraf çekilmek için buluşurken, bahçeye göz kulak olmak için gelmiş olan bahçenin sahibi Yusuf ile tanışıyoruz. Kavacılk’ta yaşıyor olsa da bir büyükşehir; İzmir kültürü ve nezaketi aldığını her konumuyla ve duruşuyla sergiliyor. Bir saatimizi de orada harcıyoruz.
Burada şu gözlemimi de aktarmadan geçemeyeceğim: Türkiye Cumhuriyeti’mizin kuruluşunun 100. YILI dolayısıyla nasıl ki İzmir’de hafta başından itibaren balkonlar bayraklarla ve Atatürk posterleriyle süslenmeye başladıysa, Limontepe’den itibaren girdiğimiz yol boyunca uzak yakın demeden gördüğümüz her yerleşim yerinde ya da her yapıda dalgalanan, kimisi büyük, kimisi küçük bir Türk bayrağı görmek insana gurur veriyor, heyecanlandırıyor ve mutluluk veriyor.
İşte devlete, bayrağa, millete, Atatürk’e sahip çıkmak bu olsa gerek diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Çünkü dağ başında hiçbir mecburiyeti ya da birilerine beğenilmek gibi bir kaygı yokken kendiliğinden sergilenen bu güzellikler derin milletin duygularını ilan ediveriyor âleme ve “İzmir’in dağlarında çiçekler açar!..” marşının da tesadüfen bestelenmiş bir marş olmadığı duygusunu yaşıyoruz…
Bu güzel geziyi konu edinen bu yazımızı da sevgili şâirimiz Metin SOYDEVELİ’nin İzmir’e ithaf ettiği bir şiiriyle noktalamak istiyorum..
ÂŞIĞIM SANA İZMİR’İM
Faytonla Kordon sefası
Körfezin iki yakası
Herkesin düşü rüyası
Eller de sana hayran İzmir’im.
Evlerin önünde renk renk
Yasemin ve begonvilleri
Kıskandır gonca gülleri
Herkes sana hayran İzmir’im
Karşıyaka’dan İzmir’e vapur sefası
Ne de güzeldir simitle, dumanı üstünde çayı
Yüzünde tebessümü, dilinde günaydını
İnsanına herkes hayran İzmir’im
İnerken güneş Karşıyaka’dan denize
Alsancak yanar alevler içinde
Böyle akşam, böyle gün batımı nerede
Gurubuna herkes hayran İzmir’im
Dünya üstünde eşin yok
Gözüm, gönlüm senle tok
Seni ben gibi seven yok
Aşığım sana inan İzmir’im.
….. Metin SOYDEVELİ
GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…