Eskiden şehir iç ulaşım fayton ve lastik tekerlekli at çekerli dolmuş arabalarla yapılırdı. Taksi dolmuş pek yoktu. Taksiler ise çok özel işler için kullanılırdı.
Aydın üç beş mahalleden müteşekkildi. Bunlar merkeze yakın semt ve mahallelerdi. Kemer göçmenlerin gelmesiyle büyümüş, mahalle olmuştu. Dışarıdan gelen garibanlar da burada oturdu. Kemer’den sonrası bağ bahçe ve tarla idi. Son durak Kemer’deki en son dükkân olan Harunbaba Bakkaliyesi idi.
Kemer Mahallesi’nde gelir düzeyi düşük vatandaşlar otururdu. Bu güzergâhta ulaşım faytonlarla yapılırdı. İhtiyarlar, kadınlar ve çocuklar lastik tekerlekli atlı fayton dolmuşları tercih ederler, gençler ve varlıklı aileler ise biraz daha pahalı olan özel yaylı arabalara binerlerdi.
Şehir içinde son durak Ramazanpaşa Camiisi’ydi. Bugün Otel Orhan’ın bulunduğu yer, o zamanlar boş bir arsaydı. Kemer fayton dolmuşları burada bulunurdu. Gazi Bulvarı’nın Eskiyeni Camisi ile Otel Orhan arası, at çekerli dolmuşların sıralandığı yerdi. Sırası gelen hareket ederdi. Burada devamlı bir at tersi kokusu ve sinek olurdu. Ve halk bunu pek umursamazdı, başka çaresi de yoktu.
Kızılay binasının önünden geçen yolculuk Harunbaba Bakkaliyesinin önünde son bulurdu. Faytonla yolculuk, kadınlar ve yaşlılar için oldukça eğlenceli olurdu. Evde sıkılan, laf olsun diye çarşıya faytonla gelir, hem bir gezi yapmış olur, hem de ihtiyaç giderirdi. Eskiden insanların aceleleri pek yoktu. Kimse telaş etmezdi.
Faytoncuların içinde bir adam vardı ki o çok farklıydı. Yaylı lüks fayton kullanırdı. Dolmuş yapmazdı. Onun faytonu hususiye giderdi. Faytonuna bindiniz mi heyecandan ve korkudan kasılırdınız. Kırbacını şaklatmasıyla atlar şahlanır, faytonu şehrin caddelerine süratle yol alırdı. Bu ufak tefek adam faytoncu deli Necip’ti. Acayip sinirli, kısa boylu, tıknaz ama çevik ve güçlü bir adamdı. Faytonun üzerinde kral kesilirdi. Yaya filan tanımaz, süratinden taviz vermezdi. Kazayla önünden geçseniz `Çekil ulan eşşek oğlu eşşek` diye bağırırdı. Ona kimse posta koyamazdı. O işini yapıyordu kendince. Yolcusunu trene, hastaneye, garaja götürecektir. İşi önemlidir. Siz niye önünden geçiyorsunuz.
Faytoncu Necip kimsesiz, zeki, bilgiç fakat güçlü bir adamdı. Kimseye eyvallahı yoktu. Herkes onu öyle bilir, böyle kabul ederdi. Ona çatmak, belayı bulmak demekti. Çocukluğumda, İstasyon Meydanı’nda, Ziraat Bankasının önünde, Deli Necip’in köfteci İbrahim’le şakalaşırken güreş tuttuğunu gördüm. Köfteci İbrahim çok güçlü bir adamdı. O, ufak tefek Deli Necip’i aldı, kucakladı havada taşıdı. Fakat adam kedi gibi, bir türlü sırtını yere getiremedi. Biz Ziraat Bankası önünde esnaflarla beraber güreşi seyrettik. Fakat bu güreşin galibi olmadı.
Zaman ne o faytoncuları bıraktı, ne de o Deli Necipleri… Hepsinin güzelliklerini sildi, süpürdü gitti. Şimdi mazilerde kaldı anılar, kaybolan her değer belki yerine daha rahat ve konforlusunu bırakıyor. Ancak kaybolan ruhun yerine gelen yok.
Ruhsuz arabalar, ruhsuz şehirler, eskiyi aratır oldu…
Ruhu şad olsun…
EDİTÖR NOTU: Fotoğraf Faytoncu Deli Necip'e ait olmayıp örnek olarak kullanılmıştır.